Gaziantep-Kilis Tabipler Odası Başkanı Hamza Ağca, trafik, çevre kirliliği, yeşil alan azlığı ve şehrin kalabalığının beden sağlığımız yanında ruh sağlığımızı da bozduğunu söyledi. Ağca, "Şehir planlanmasında yanlışlık var. Altyapımız yeterli değil. Yeşil alanımız az. Trafik önemli bir sorun, çevre önemli bir sorun. Havaların çok sıcak olması iş verimini düşürüyor bazı hastalıkların ortaya çıkmasına neden oluyor. Kalabalık stres yapıyor, moralimizi bozuyor, sinirimizi bozuyor, varsa mikrobik bir hastalık bu mikrobik hastalığın başkalarına bulaşmasını da kolaylaştırıyor. Bu koşullarda hem ruh sağlımız bozuluyor, hem gövde sağlığımız bozuluyor. Gaziantep'in planı yok, programı yok, projesi yok. Ulaşımı kötü, eğitimi yeterli değil, ilişkiler sahte. Sınır şehi olmamızdan dolayı savaş senaryoları var. Zor bir şehir" dedi.

YEŞİL ALANLARIMIZ AZALDI

Modern hayatın insan sağlığını bozduğunu, insanı kendisine yabancılaştırdığını belirten Hamza Ağca,"İnsan belli bir sürede çalışmalı, belli bir sürede dinlenmeli. Ama siz bunun daha üstüne çıkarsanız, 8 saatten daha uzun süre çalışırsanız sağlığınızı bozarsınız. Yeşil alan olmayışı önemli bir eksiklik. Belediyelerimizin inşaat işinden başka bir şey gözleri görmüyor. Yeşil alanlar oldukça azaldı. Bu da insanımızın hava almasını sağlayacak ortamın bulunmamasına, çevrenin bulunmamasına neden oluyor. Zaten gün içerisinde iş stresinden iş yoğunluğundan ve yorgunluğundan bunalmış olan insanımızın dinleneceği, nefes alacağı mekanların olmaması

insanın daha da moralinin bozulmasına neden oluyor" diye konuştu.

YERİN ALTINA İNMEK GEREK

Trafiğin içinden çıkılmaz bir hale gelmiş olmasının, insanlarımızı strese soktuğunu, canlarını yaktığını, iş verimini azalttığını dile getiren Ağca, "Trafik önemli bir sorun, çevre önemli bir sorun. Bu yaklaşımla trafik biraz zor. Daha fazla emek harcamalılar. Yerin altına inmek gerek, metronun zamanı geldi. Belediye olanaklarıyla olmuyorsa devletin olanaklarıyla yapılmalı. Havalar çok sıcak yaz vakti bu da hakikaten iş verimini düşürdü. Bazı hastalıkların ortaya çıkmasına neden oluyor. Kışında tersine hava kirliliği önemli bir sorun. Hava kirliliğini çukur yerlerde yaşıyoruz. İçmesuyunda kesilmeden, düzenli akan içmesuyuna vatandaşın ulaşmasında sorun var. Özellikle merkezi olmayan yerlerde böyle bir sorunumuz var. Organizeden çıkan atıkların Nizip'ten geçip de Karkamış'a giden dereye boşaltılması o toprağın bitkinin hayvanın ve insanların olumsuz etkilenmesine neden oluyor" dedi.

ŞEHİR PLANLANMASINDA YANLIŞLIK VAR

Şehrin altyapısının yeterli olmadığını dile getiren Ağca şunları söyledi:"Şehir planlanmasında yanlışlık var, şehrin planlanması zamanında yapıldığında uzak bir öngörüyle yapılmış olsaydı, hesaplı planlı yapılmış olsaydı, bu kadar sıkıntımız olmayacaktı. Altyapımız da yeterli değil. Metrosu yok, şehrin bir tramvayı var ne işe yaradığı belli değil. Zamanında bir metro olsaydı bu da trafiği rahatlatırdı. Karayolumuz da dar, çünkü iyi planlanmamış. Şehri olabildiğince yaymak lazım, bunu çağdaş şehirlerde böyle görüyoruz, Avrupaya gittiğimizde de böyle görüyoruz. Oysaki biz şehri yaymaktan çok bir yere toplamayı tercih ediyoruz. O zamanda trafikten, insan kalabalığından rahat edemiyoruz, başımızı alamıyoruz" dedi.

KALABALIK STRES YAPIYOR

Kalabalığın kendiliğinden hastalığı kolaylaştıran bir etken olduğunu belirten Ağca, "Toplu yaşanılan yerlerde okullar, AVM'ler olabilir, hatta kalabalık cadde sokaklarda bile herhangi bir kişideki rahatsızlık başkalarına da bulaşabilir. Kalabalık zaten kendiliğinden hastalığı kolaylaştıran bir şey. Hem stres yapıyor, moralimizi bozuyor, sinirimizi bozuyor, hem de zaten kalabalık nedeniyle varsa mikrobik bir hastalık bu mikrobik hastalığın başkalarına bulaşmasını da kolaylaştırıyor" dedi.

SANATA, KÜLTÜRE ZAMAN AYRILMALI

'Şehir yanlış planlanmış, yanlış planda devam ettiriliyor' diyen Ağca, "Bir kere yıkıp yapma, sürekli yeşil alanlarda da, kültürel alanlarda da, spor okul alanlarını da dahil devamlı oraya alışveriş merkezi, market yapma fikriniz olduğu müddetçe biz ne yazıkki rahat edemeyiz. Sinirimizi bozmaya da devam ederiz. Çünkü kültüre zaman ayırmazsanız, sanata zaman ayırmazsanız, spora zaman ayırmazsanız, bu kadar olumsuzlukla nasıl başedebilirsiniz?" dedi.

DÜNYANIN NERESİNDE VAR?

Havai fişekler, düğün konvoylarındaki gürültünün de ruh sağlığının bozulmasında önemli bir unsur olduğunu dile getiren Ağca, "Gelenektir ama günü gelir o geleneklerde değişir, günün ihtiyaçlarına göre şekil alır. Dünyanın neresinde var saat 12'den sonra etrafı rahatsız etmek, yok böyle bir şey? Ben bildiğim kadarıyla Avrupanın neresinde olursa olsun siz etrafı rahatsız ediyorsanız ona hemen müdahale ederler. Çünkü özgürlüğünüz nereye kadar başkasının özgürlüğünü bozmayana kadar. Bizde açıkçası çağdaş bir toplum olarak elbette böyle bir şeyin olmasını bekleriz. İnsanlarımızında buna uymasını bekleriz" dedi.

POŞETTEKİ GIDALARI ALMAYIN

Ruh sağlığımız yanında kötü koşullarda beden sağlığımızın da bozulduğunu söyleyen Hamza Ağca, "Gövdemiz niye bozuluyor organik beslenemiyoruz, herşey yapay. Marketten aldığınız poşete giren herşeyden uzak durmamız lazım aslında. Poşette peynir alıyorsunuz olmaz, gidip Kalealtı'ndan da peynir alabilirsiniz ondada brosella olabilir ama iki ay tuzda beklet brusella diye birşey kalmaz. Gıdalar gözünüzün önünde açıkta olacak, ama bunlar da sağlıklı ve temizlik şartlarına uygun olacak" dedi.

TOPLUMUN YEDİDE BİRİ DEPRESYONDA

Toplumun yüzde 10-14'ünün mutlaka ruhen, ruhsal olarak destek görmek zorunda olduğunu ifade eden Ağca, "Şu anda Türkiye'de nüfusun yüzde 10-14'ü ilaç tedavisi alıyor. Toplumun yedi de biri depresyonda. Hızlı yaşıyor olmak, düzensiz yaşıyor olmak, işsizlik, düzensiz beslenme çok önemli bir faktör. 3 öğün ana, iki öğün ara öğün almak zorundayız. Şeker hastalığı, aşırı kilo ve tansiyon, Gaziantep'in 3 önemli problemi" dedi.

YAVAŞ ŞEHİRLER ÖRNEĞİ

Ruh ve beden sağlığımızı bozmayacak bir yaşamda neler olması gerektiği ile ilgili bilgi veren Ağca şöyle konuştu:"Bir kere insan evinden işine mümkünse yürüyerek gidip gelebilmeli. Evinde rahat hareket edebileceği bir bahçesi olmalı. Evi bir veya iki katlı olabilmeli. Dinlenmek sadece oturup uyumakta değil, kültüre, sanata spora da vakit ayırabilmeli. Bu durumdada şehrin tiyatrosu olmalı, kültür festivali olmalı, spor festivali olmalı, bunlarla ancak daha az stres yaşayarak hayatınızı idame ettirebilirsiniz. Örneğin İtalyanların yapmış olduğu yavaş şehirler var. Buralarda hayat daha doğal akıyor. Yapaylık ve insan doğasına aykırılık olabildiğince az. Ama bunlar genelde küçük şehirler. İzmir Dikili gibi. Yavaş şehirlerde trafik, kalabalık sorunu yok, akşamları düğün konvoyu olupta sizi rahatsız etmiyorlar. Siz doğal gıdalarla beslenebiliyorsunuz. Herşey organik. Çevre, hava kirliliği diye bir sorununuz yok. İşinize çoğunlukla yürüyerek gidip gelebiliyorsunuz."

Meral KINACILAR