Alevi Kültür Derneği Gaziantep Şube Başkanı Av. Yılmaz Demirdelen, Gaziantep'e sanayileşmeyle beraber çok yoğun göç geldiğini, bunu kente entegre edemediğimizi, kent kültürüyle bunu yoğuramadığımızı belirterek, "Tam tersi biz varoşlaşmaya başladık" dedi. Demirdelen "Kenti kentimizde sürekli bir göç halindeyiz"derken, İnsan bir semte alıştımı orada rahat ediyor. Herkesi tanıyor. Bunun da böyle devam etmesinde fayda var. O bölgedeki insanlar birbirlerini tanırlar kimin ne yapacağını bilirler. Ama öyle bir hale geldik ki aynı kentin içinde göçebe hayatı yaşıyoruz. 7 - 8 yılda bir habire göçüyoruz. Yani aynı kentin içinde göçebeyiz."Birçok konuyu dile getiren Demirdelen, Cem evi konusunda Fatma Şahin'i cesur davrandığı için takdir ettiğini söylerken, çok vahim bir gerçeği dile getirdi ve Kentte yapıların yüzde 90'ına yakınının gecekondu şeklinde inşa edildiğini söyleyerek "Sadece kentsel dönüşümü de değil, içerisinde sosyal, kültürel dönüşümü de içeren bir projenin hayata geçirilmesi gerekir. Avrupa da bir ev inşa edilmiş 300 yıl insanlar oturuyor. Benim gözlemlediğim kadarıyla bizde yapılan kentsel dönüşüm çok sürmez 20 yıl sonra yeniden bir kentsel dönüşüme ihtiyaç duyar" diye konuştu.Alevi Kültür Derneği Gaziantep Şube Başkanı Av. Yılmaz Demirdelen ile kentin sorunlarını, eski ve yeni Gaziantep'i konuştuk. -"Gaziantep'te cemevi için yer talebinize Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin duyarsız kalmadı. Burada nasıl bir cemevi planlıyorsunuz?OTANTİK BİR YAPI OLSUN İSTİYORUZ"Bize, Kızılhisar tarafında, Kilis yolu üzerinde 4 dönüm bir arsa verildi. Konumu itibariyle şehir dışında gözükse de ileriye yönelik olarak, Gaziantep'in gelişeceği ve büyüyeceği yönündeki kabulle oranın olabileceğini düşündük. Aklımızdan geçen cem evi tasarımı da farklı. Biz arzu ediyoruz ki Gaziantep'te yapılacak cemevi Türkiye'de örnek olsun gibi bir düşüncemiz var. Otantik bir yapı olsun istiyoruz. Hepsi içiçe olacak. Cemevide olsun, lokma evleride olsun, eğitim merkezide olsun, yurt gibi tasarladığımız yatılı kalacak öğrencilerin barınabileceği mekanlarda olsun istiyoruz. İlimizde üniversite sayısı da çoğaldı. Ne kadarını gerçekleştirebiliriz bilmiyoruz." -Bu alan cemevi için yeterli mi? Şahinbey ve Şehitkamil'de cem evi projelerinizden vaz mı geçtiniz?"FATMA HANIM CESUR DAVRANDI"Şahinbey ve Şehitkamil'de arsa talebimizden vazgeçmedik. Şehitkamil ve Şahinbey'de ihtiyaç var. İlçe belediyelerinin elinde arsa var ama onlar çekingen kaldılar. Mesela Şahinbey'den talebimiz var, verilmiş sözleri de var ama Sayın Tahmazoğlu bunu çok karşılama taraftarı olmadı. Fatma hanım sağolsun biraz daha cesur. Fatma hanım siyasi merkezde görev almış olması, bakanlık yapması hesabiyle daha cesur davrandı, yasal düzenlemeyi beklemeden bir adım attı." -"İlçe belediyeleri size arsa verme konusunda neden çekingen kaldılar?TAHMAZOĞLU'NUN SESİ SEDASI ÇIKMIYOR"Hükümet bir karar almayınca, yasal bir zemine oturmayınca biraz çekingen kaldılar. Sayın Tahmazoğlu da buna katkı sunacağını söyledi. Yapım aşamasında belediye olarak katkı sunacaklarını söylemişti. Ama uzun zamandır sesi sedası çıkmıyor. Hükümetle yapılan görüşmede şöyle bir şey çıktı. Mart ayının sonuna kadar birtakım düzenlemeler yapılacak. Yasal düzenlemeler beklentileri tam karşılamayabilir ama birtakım şeylerinde yolunu açacak. İbadet yerleri ayrılırken Alevi toplumuna da bir yer tahsis edecekler. Birtakım ihtiyaçlarını karşılama noktasında böyle bir düşünceleri var. 1.5 ay bir zaman dilimi var." -"Tahmazoğlu katkı sunmazsa ne yapacaksınız?"TAHMAZOĞLU'NA SÖZÜNÜ HATIRLATACAĞIZ"Önce kendisiyle görüşeceğiz. Ruhsatlandırma işlemi var, projelendirme var. Sayın Tahmazoğlu'na önce sözünü hatırlatacağız, zira projeye katkı sunacağına dair söz vermişti. Bu sözünün neresinde duruyor, onu bir öğreneceğiz. Eğer sözünün arkasında ise birlikte yolalacağız. Yok ben bu işin içinde yokum derse başka yollara bakacağız. Topluluktan toplayabildiğimiz kadar kaynakla işe başlayacağız. Kendimiz projelendiririz sonuçta." -Gaziantep'in en büyük sorunu nedir size göre?GÖÇÜ ABSORBE EDEMEDİK"Gaziantep'in temel sorunlarından biri eğitimle ilgili sıkıntılar. Ortaokul ve liseyi okuduğumuz dönemlerde Gaziantep eğitimde Türkiye'de başlardaydı, ilk sıralardaydı. Çok iyi bir yeri vardı. 77-83 aralığı. Kuvvetle muhtemel evveliyatıda öyle. Ama gelen göçleri absorbe edemedik. Sanayileşmeyle beraber çok yoğun göç geldi bunu kente entegre edemedik. Kent kültürüyle bunu yoğuramadık. Tam tersi biz varoşlaşmaya başladık. Yeri geldi mahalle siyaseti de, bürokrasiyi de teslim aldı. Gerek siyaset, gerek kenti yönetmeye talip bürokrasi, yurttaşlar, üniversiteler toplumun önünü açamadılar." -"Sıkıntılar göçle mi başladı?AVRUPA'DA BİR EVDE 300 YIL OTURULUYOR"Sanayi kenti olması hesabıyla göç sorunu var. Gaziantep gelen göçü karşılayamadı. Çok gecekondulaşmış, varoşlaşmış bir kent. Yapıların yüzde 90'ına yakını gecekondu şeklinde inşa edilmiş yapılar. Burada ciddi şekilde kentsel dönüşüme ihtiyaç var. Sadece kentsel dönüşümü de değil, içerisinde sosyal, kültürel dönüşümü de içeren bir projenin hayata geçirilmesi gerekir diye düşünüyorum. Yani insanların konutlarını alıp kendi bulundukları semtlerden uzaklaştırmak yerine, buradaki topluluğu kendi bulunduğu semtte tutabilecek bir kentsel dönüşümü hayata geçirebilirsek burada herkes fayda görür, kent fayda görür. Gecekondu yapılaşması yasal değil. Ama seçim zamanları bir yerlerde mantar gibi yapılar bitti. Buna süreçte göz yumuldu. Kaynaklarımıza yazık değil mi? Avrupada bir ev inşa edilmiş 300 yıl insanlar oturuyor. Biz 5 yılda, 10 yılda yıkıp yıkıp yenisini yapmaya çalışıyoruz. Ülkenin enerjisini, kaynaklarını sarfediyoruz." -"Eğitimde neyi yanlış yapıyoruz?ÜNİVERSİTELERİMİZDE SIKINTILAR VAR"Sanayi kentiyiz ama artı değeri yüksek, teknolojisi yüksek ürün üretemiyoruz. Bunun için iyi eğitimli kadrolara, bu işi becerebilecek üniversitelere, teknik üniversitelere ihtiyaç var. Üniversite sayısı çok ama bu işlemi yapacak, mezunlar yetiştirecek üniversitelerimizde sıkıntı var. Makina mühendisliği, elektrik mühendisliği, elektronik mühendisliğinde batı önemli yerde. Biz bunları pek beceremedik. Geleceğe umut olması gereken üniversitelerin yetiştireceği bu kadroların, iyi yetiştirilmiş, iyi eğitim almış topluluklar olmasıyla hem ekonomiyi geliştirecek, hem kültürü, hem sosyal yaşamımızı geliştirecektik ama eğitimdeki durumumuzu sizde görüyorsunuz. Türkiye genelinde de aman aman iyi değil. Üniversite gençliği mesleğin içerisinde öğreniyor işi. Esas üniversitede öğrenmesi lazım." -"Eğitimde daha iyi nasıl olabiliriz?MEZUN OLAN SUDAN ÇIKMIŞ BALIK GİBİ"İşçisinin de, teknikerinin de, üniversite mezununun da eğitimli olması lazım. Herkesin kendi işini mükemmel bir şekilde icra ediyor olması lazım. Hiç bir şeyin eksik olmaması lazım. Herkes kendi vazifesini iyi bilmesi lazım. Sistem böyle kurulursa bu memleket gelişir. Katma değeri yüksek ürünü ancak yeni teknolojide üretirsiniz. Kültürünüzü ve sosyal yaşamınızı da geliştirirsiniz. Biz bu şeyden uzağız. Çocuk üniversiteden çıkıyor, sudan çıkmış balık gibi. Ne yapacağını bilmiyor. Çünkü pratiğini bilmiyor. Teorik bilgiler verilmiş. Çocuk çıkıyor ben ne yapacağım diyor. Hukuk mezunları da öyle. Çocuğa üniversitede bir sürü teorik bilgiyi yükle yükle yükle. Oradan bir şey çıkmıyor."DÖRT DUVAR ARASINDA EĞİTİM OLMAZ"Üniversitelerin toplumla beraber örgütlenmesi lazım. Dört duvar arasına saklanmış bir eğitim vermekle bu işin içinden çıkamazsınız. Sosyolog yetiştiriyorsun adamın sahada olması lazım. Teorik bilgiyi verdin adamı sokağa salacaksın, gidip insanlarla diyalog kurmalı, psikolojini anlayıp. çözüm önerilerini ortaya koyabilmeli. Ayrıca ülkenin ihtiyacına göre üniversiteler öğrenci almalı. Pratik yaşamla üniversite içiçe geçerse, birlikte olursa anlamlı. Üniversiteden mezun oluyorsunuz, birisi gelip elinizden tutana kadar ne yapacağınızı bilmiyorsunuz." -"Göçle beraber ilgili kesimlerce neler yapılabilirdi?"KENTİN ANAYASASI AYDA 70 KEZ DELİNİYOR"Gelen göçün, sanayileşmenin sonucunun ne olacağı öngörülmüş olması lazımdı. Bunların hazırlığının ona göre yapılması lazımdı. Kenti yaymak, böyle sıkıştırmamak lazımdı. Gaziantep sıkıştırılmış bir kent, oysa merkezler dağıtılabilirdi, bunlar yapılabilirdi. Mevcut yapı stoku ile ilgili sıkıntılar varken, birde her meclis toplantılarında yüzde 70-80 civarında kentsel ranta dönüştürülen imar tadilatlarıyla karşı karşıya kalıyor kentler. Ortak yaşam alanları, birlikte yaşam alanları, sosyal tesisler bunların hesabı kitabı yapılmaksızın birilerine sırf kazanç temin etmek adına bir sürü imar tadilatları yapılıyor. Bir kentin imarı dediğiniz şey o kentin anayasıdır. Siz o anayasayı her meclis toplantısında 70 sefer delerseniz kentte kentli olma kültürü de kalmaz, kent de kalmaz. Nihayette öyle olduk, yani geldiğimiz nokta öyle. Her ay 70 sefer kentin anayasası ihlal ediliyor." -"İmar tadilatları sadece Gaziantep'te mi yapılıyor? Türkiye'nin de sorunu değil mi?"BELEDİYELER PARA YIĞAN SİSTEMDEN ÇIKMALI"Türkiye'de bütün belediyelerin bundan çıkmış olması lazım. Belediyelerin vazifesi rant yaratmak değil, para kazanmakta değil. Hizmet üretmek, yaşanabilir alanlar üretmek, sosyal tüzel etkinlikler düzenlemek, toplumu sosyalleştirmek, kültürünü artırmak, eğitimine katkı sunmaktır. Belediyelerin parayı yığan bir sistem olmaktan çıkması lazım. Belediyelerin birilerine ha bire para kazandıran sistem olmaktan çıkması lazım. Varoşlarda park yok, çocuklar sokakta oynuyor, araçlar geçiyor, yazık değil mi? Bunların hepsini gözlemleyip kentsel dönüşümü de, yarın birgün kentsel dönüşüme ihtiyaç duymayacak, ranttan uzak bir anlayışla yapmak lazım." -"Kentsel dönüşümü ranttan uzak bir anlayışla yapmak lazım dediniz. Bu anlayışla mı yapılıyor? 20 YIL SONRA YENİDEN BİR KENTSEL DÖNÜŞÜME İHTİYAÇ OLUR"Benim gözlemlediğim kadarıyla yapılan kentsel dönüşüm çok sürmez 20 yıl sonra yeniden bir kentsel dönüşüme ihtiyaç duyar. 6 kat 7 katı geçmeyen, hava sirkülasyonu dahil olmak üzere oradaki yaşayacak insanların ihtiyaçlarını, otoparkını, yeşil alanını karşılayacak kentsel dönüşüm örnekleri sunulmalı. Bunun dünyada örnekleri yapılmış. Ama biz bu çalışmaları esas almıyoruz, üst üste, koca koca binalar dikiyoruz. Nüfus planlaması, park, yeşil alan, ulaşım ihtiyacı karşılayacak mı bunları planlamıyoruz. Hele biz yapalımda sonra bir şey çıkarsa bakarız. Bu işlerin böyle gitmemesi lazım."KENTİN İÇİNDE GÖÇEBE HAYATI YAŞIYORUZ"Kenti kentimizde sürekli bir göç halindeyiz. İnsan bir semte alıştımı orada rahat ediyor. Herkesi tanıyor. Bunun da böyle devam etmesinde fayda var. O bölgedeki insanlar birbirlerini tanırlar kimin ne yapacağını bilirler. Ama öyle bir hale geldikki aynı kentin içinde göçebe hayatı yaşıyoruz. 7 yılda bir 8 yılda bir habire göçüyoruz. Yani aynı kentin içinde göçebeyiz." -"Eski Gaziantep'i, insan ilişkilerini, insanlara verilen değeri veya insanların neye değer verdiğiyle ilgili nelerin değiştiğini söyleyebilirsiniz?"ESKİDEN İNSANLAR ZENGİNLİĞİ İLE DEĞERLENDİRİLMEZDİ"Eskiden okuyan, aydın, kültürlü kesime önem verilirdi. Kabul gören oydu. Çok zengin işte, iyi insan diye bakılmıyordu. İnsanlar eğitimiyle, kültürüyle, birikimiyle, topluma kattıklarıyla değerlendiriliyordu. Şimdi başka şeyler değerlendirme konusuna alınmış. Sanayileşmenin getirdiği, hızlı kentleşme, ranta dayalı bir kazanç sistemi ortaya çıkardı. Yani ekonomik ve sosyal olarak da topluluklar birbirinden çok çabuk ayrıştı. Eskiden varlıklısıyla orta hallisi aynı semtte, aynı sokakta beraberlerdi. Aralarında çok fazla bir gelir uçurumu yoktu. Şimdi çok ayrıştık. Semt olarak ayrıştık, o yetmedi semtin içerisinde artık sitelerin içerisinde duvarları yükseltmeye başladık. Yani varlıklı kesim kendine güvenlikli alanlar inşa etmeye başladı."VAROŞLARA GİDEN KAÇ KİŞİ VAR?"Buradan çok bir çıkış yok. Yani biz bu ülkede birlikte yaşayacaksak, o birlikte yaşamanın koşullarını beraberce oluşturmamız lazım. Şimdi varoşlara giden kaç kişi var? İmarlı kesimden gidip bunların halini gören insanlar var mı? Beklentileri neler, yaşamda hedefleri ne, bu çocuklar geleceğe nasıl bakıyorlar, umutları var mı yok mu? Bunu gözlemleyen insan olduğunu çok düşünmüyorum. Kimsenin çok ilgi alanında da değil. Çok büyük bir kopukluk var aramızda. Semtler arasında müthiş kopukluk var. Bununda nedeni ayrışmadan başlıyor. İçiçeliği korumamız lazımdı. Mahalle kültüründe yoksulunuzu bilirdiniz sokakta. Bir şeyiniz fazlaysa kiminle paylaşacağınızı bilirdiniz. Şimdi paylaşmak isteseniz bile kiminle paylaşacağınızı bilmiyorsunuz, paylaşmak isteseniz bile mesafeler uzak." -"Birlikte yaşama kültürünü oluşturamamamızın sonucu ne oldu?GÖÇLE GELEN NÜFUS BİZİ KENDİNE BENZETTİ"Birlikte yaşama kültürünü oluşturabilseydik gelen nüfus bizi kendisine benzetemezdi. Biz onu kendimize benzetebilirdik. Biz o şansı yitirdik. Biz şöyle düşünüyoruz; biz kendimizi kurtardık tamam bu iş bitti. İnsanlık da böyle bir kavram değil. Herkes kendi bacağından asılır düşüncesi hoş bir şey değil. Mutluluk bu değil. Olanı paylaşabilmenin mutluluğunu hiçbir şey veremez. İnsanoğlu bir şey verdiği zaman mutlu olur, insan psikolojisi böyledir. Yardım yapacağınız ortam yok. Seni o ortamdan koparmışlar, semtleri ayırmışlar. Arada büyük bir gelir uçurumu oluştu." -"Kentimizde imar, ulaşım, trafik, hava kirliliği sorunlarının yanısıra güvenlikte de özellikle dışarıda olumsuz bir algı var. Neler söyleyeceksiniz?"GÜVENLİĞE KATKI SUNMUYORUZ"Güvenlik konusunda yurttaşın algılarında problem var. Sorunu ilgili makamlara iletmeyi muhbirlik olarak kabul ederken bunu aşağılayıcı görüyoruz. Oysa yasalara uymayan bir davranış modeli gördüğünde, bir güvenlik birimi gibi ilgili makamları haberdar etmesi lazım. Biz devletin bu güvenlik bürokrasisine bu anlamda bir katkı sunmuyoruz. Çok da geri duruyoruz, bazı zamanda suçluyu saklıyoruz." -"Gaziantep, yaşanabilir kentler sıralamasında 60. sırada çıktı. Bu araştırmayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Yöneticilerin bu kadar çabasına karşılık biraz haksızlık değil mi?"DURUM ÇOK İYİ GÖZÜKMÜYOR"Gaziantep'in, yaşanabilir kentler sıralamasında 60. sırada çıkmasını nasıl giderebileceğimizin çabasına düşmemiz lazım. Hava kirliliği varsa, trafik problemi varsa, eğitimle ilgili sorunlar varsa bunları gözden geçirmemiz lazım. Gaziantep'in durumu çok iyi gözükmüyor. Çaba var ama Gaziantep çok fazla göç almış. Bunu karşılayacak alt yapı, master planları maalesef zamanında inşa edilmemiş." Meral KINACILAR