Bu aralar insan kaynakları konusunda kafam epey bir meşgul. Bu işi yaptığım için değil sadece, artık yapılan yanlış uygulamalar ve israf edilen sayısız yeteneğin yitip gitmesine tahammül edemeyişimden bu isyan. Göçüp giden beyinler ve bu beyinlerin hakikatinin hala farkında olmadan iş yürütmeye çalışan diğer küçük beyinler karşısında bir Macbeth havasında kılıcımı çekesim geliyor. Yazmazsam olmaz söylemezsem olmaz dilim şişer kafasındayım yani. Bizim buralarda Allah muhafaza şişen dilin inmesi epey bir meşgaledir bilen bilir. Bilmeyenlere de geçmiş ola ama birileri artık dur demeli bu gidişata. Geçen yazıda bahsetmiştim zira insanlar doğru değerlendirmelere tabi tutulmuyor birde bu değerlendirmeler sonucu güç bela işi alıp çalışan adamı tutamayınca olan oluyor.

Özellikle iş başvurusu yapanların özgeçmişlerinde bir bölüm vardır insan kaynakları birimlerinin çok dikkat ettiği. Personelin çalıştığı kurumda ki tecrübe süresidir damgasını vuranların başında gelen özgeçmişe. Az ve sık iş değiştiren personel hemen kafadan alır eksiyi zaten. Bir şüphe bir uyumsuzluk izlenimi bırakır algıda ve her ne olursa olsun mezun olduğu bölüm, üniversite, bildiği dil sayısı, aldığı sertifikalar vız gelir tırıs gider o derece. Genellikle hiç kimse bu adayın çalıştığı kurumun kalitesini ve istihdam politikasını sorgulamaz. Düşünmez ki acaba bu adama sahip olduğu tüm kapasite ve yetenekleriyle çalışma imkânı sunabildi mi şirket. Kendini ve yaptığı işi her yönüyle ifade etme özgürlüğü ne kadar verildi? Haksızlığına uğradığı birim yöneticisi ya da mesai arkadaşı ile yaşadığı bu olayların merkezinde yatan nedenleri araştırıp takip eden, haklıya hakkını veren bir değerlendirme sistemine başvurulabildi mi personel? Yönetime belirttiği sorunların çözümünde aktif rol oynayabildi mi ilgili herkes?

Ya da şirketin içerisinde olmayan kurumsal yapının tek kişi yani patron ağzına bakan düzenin sonuçları mıdır ömrünü kısa tutan personelin diye sorgulamaz maalesef. Sorgulamak kelimesi yakında sözlükten de kalkarsa şaşırmam o da ayrı mesele ama işin tek yönlü ve üzerinde durulmayan en trajik kısmı da bu durumdur bana göre. Tek taraflı değerlendirmeler hiçbir zaman doğru sonuç vermez.

Bu işin doğasında vardır yanılma payı ve eğer merkeze aldığımız makine değil de insan ise ki yaratılmış her şeyin üstünde olmakla birlikte hatanın mahsus olduğu varlıksa mevzu bahis işte o zaman bu yanılma payları düşünülerek oluşturulmalıdır sistemler. İnsan kaynakları, performans değerlendirme sistemleri konusunda inanılmaz yaratıcı ve şeffaf bir adalet sistemi kurmak zorundadır.

Bu adalet sistemi herkesi aynı ölçülerde ama farklı konularda değerlendirmeye tabi tutmalı ve ortaya çıkan performans karneleri geri dönüşlerle mutlaka ciddiye alınıp tespit edilen güçlü ya da zayıf yanların çalışması yapılmalıdır. Hem kurumsal hem bireysel baz da şirketler bulundukları konumu ve kalifiye kişiler tarafından nasıl algılandıklarını doğru analiz edip kendilerini geliştirmek zorundadırlar.

Beyin avı ve yetenek yönetiminden bahsettiğimiz şu zamanda genç girişimci iş gücünü şirkete çekebilmenin en önemli şartlarından biridir bu sistem. Ekibinizi güçlü tutmak, alanınızda en iyiler arasında yer almak ve şirketinizin gelecek planlarını doğru insanlara teslim etmek istiyorsanız bu adalet sistemini kurmanız ve doğru politikalarla insan kaynaklarının en verimli şekilde çalışmasına olanak sağlamanız gerekmektedir. Yoksa ancak kızım sana söyleyeyim gelinim sen anla kafasında ya da tam tersi bodoslama dalaraktan personele fazla öteye gidemeyen körler sağırlar birbirini ağırlar havasında çalışır durursunuz. Ne çok şişmiş dilim yahu.

Yaz yaz bitmez konuş konuş yetmez noktasındaymışım meğer şimdi fark ettim ama neyse biz her zamanki gibi umutlarımızı kaybetmiyor ve her şeyin iyi olacağına inanan o pozitif yanımızla gülümseyerek devam ediyoruz hayata. Nasıl ki bütün ümit gençliktedir işte o gençliğin potansiyelini en verimli şekilde kullanıp en doğru kapasite ile önce kendine sonra vatanına milletine hayırlı bir insan olmasında bizlerinde görevi ve katkısı kurumsallaşıp yeteneklerin doğru yönetimini yapabileceğimiz çalışma alanları oluşturmak olmalıdır.

İşte o zaman düşünen ve sorgulayan, üreten ve geliştiren bir kitlenin sağlayacağı modern medeniyet seviyesine ulaşmanın ve batıda olan gelişmeleri, genç liderleri, başarılı girişimcileri ve toplumların algısını değiştiren dâhileri izliyor durumundan çıkıp yaşıyor olmanın doyumsuz hazzını deneyimleyebiliriz. Bu arada yazılarımı ilgiyle takip eden ve okuyan herkesi Allah yaz günü ayransız, kış günü yorgansız, bayram günü oğlansız komasın. Okumayanların başına da bit düşe yeri.