Osmanlı İmparatorluğu'nda 4.Murat Döneminde Koçi Bey'in hazırladığı raporun özet cümlesiydi Kaht-ı Rical. Bir ülkede, büyük devlet ve siyaset adamları ile alimlerin bulunmaması, yetişmemesi anlamına geliyordu.

Osmanlı Devleti’nde bilhassa Tanzimat’tan sonra 'kaht-ı rical' tabiri çok kullanılmaya başlanılmıştır. Aynı zamanda Devlet adamlarının yetişmemesi, alimlerin azalması, İmparatorluğun yıkılış sebeplerinden birisidir.

Osmanlı'yı yıkmanın tek şartının, onları ilimden, dirayetli devlet adamlarından mahrum bırakmak olduğuna inanan İngilizler, iki asır boyunca bu iş için uğraşıp, fen ve din ilimlerinin okutulduğu medreselerin yozlaşması için var güçleriyle çalışarak, 19. asrın sonu ve 20. asrın başında arzularına tamamen ulaştılar. Artık Osmanlı'da, devlet ve ilim adamı sayılabilecek çok az kimse yetişmeye başladı. Bu bakımdan, o zamanlar, kaht-ı rical tabiri günlük lisanda çok kullanılmaya başlandı. Günümüzde de bu tabirin aslında daha da çok kullanılmasının gereğini bilmem söylemeye gerek var mı?

Kitlelerin şartlandırılıp kadroların şuurlandırılmadığı hiçbir hareketin tarihi seyri uzun soluklu olamayacaktır anlamına da gelmektedir bu kelime. Olmasının imkanı da yoktur zaten. Uzun soluklu yolculuklar, devletler, hareketler; bilgi birikimiyle donatılmış ekibin komple hareketiyle gerçekleşecek bir süreçtir. Bu süreçte ekibin komutanlığını yapacak olanın, 'Ben her şeyi ekibimle bilirim.' realitesiyle hareket etmek zorundadır. Liderin ekibini ve kadrosunu kurarak onları şuurlandıracak, başka liderlerin yetişmesini engellemeyip, yetişmesi için mücadele edecek, kitleleri sürükleyebilecek, belagat, hitabet, basiret, feraset ve fiziğe ihtiyacı olması zorunludur. O zaman 'adam eksikliği' diye tarihte yerini alan sorun kendiliğinden ortadan kalkmış olacaktır.

Kapkara bir gecede bile bulutların ardında parlayan yıldızların varlığından bahsedebiliriz. 'Zifiri karanlığının içerisinde ak sütün içerisindeki ak kılı görebileceklerden' bahsederiz. Keşfedil-e-memiş birçok hazineden bahsederken bunun insan boyutunu da hep zikrederiz. Ülkemizin doğal zenginlikleri, jeopolitik ve jeostratejik konumunu anlatırken her zaman bize bir 'dahi' veya 'deli' lazım deriz. Ama olduğu zaman da her türlü komployu hazırlar UZUN ADAM'ı linç etmek için var gücümüzle çalışırız.

Kompleks zırhını delerek yaptığımız işin en iyisini yapmamız gerekmektedir. Cesur adam yetiştirmek zorundayız. 'Sözünü dudaktan gözünü budaktan' esirgemeyecek yiğitlere mecburuz. Kişileri, pısırık, güvensiz, medeni cesareti olmayan, zayıf karakterli veya basit kişiler olarak yetiştirirsek gelecek adına ne kadar kaygılanırsak o denli haklı oluruz. Bunların tam tersi kişiler yetiştiği zaman; yolumuz dağ başlarına dahi düşse insanlar bizi arayıp bulacağından şüphemiz olmasın. Yeter ki biz, mukallit (taklit eden) değil, muhakkik (inceleyen araştıran) olalım. Olamıyorsak bile olanların ayağının altından merdiveni ilk biz çekmeyelim. Işığı bu işi yapanların gözlerine değil, önlerine tutalım. Onları anlamaya ve yardımcı olmaya çalışalım. Hep anlattığımız ama bir türlü uygulamadığımız 'Seni kılıcımızla doğrulturuz' ihtarını allayıp pullayıp 'SENİ KILICIMIZLA İNDİRİRİZE' döndürmeyelim.

Adam gibi adam sözünün kafiyesini ben biliyorum, söylemeye gerek yok, anlayan anlar. Ancak Şeytan ve evlatlarının hem içerden hem dışardan hangi fitneleri çıkarmaya çalıştıklarını belki anlamayanlar olabilir diye söyledim. Bu bir İNGİLİZ oyunudur. Maksat başka ülkelerde kaos ve kriz çıkararak kendi refahlarını garanti altına almaktır. Bir asır önce Büyük Sultan Abdülhamit HAN için yapılanlar neyse şimdide o yapılmak istenmektedir. Menderese, Özal'a, Erbakan'a ne yapıldıysa o yapılmak istenmektedir...

Allah hariç herkesi dinleyenlere son kez akıllarını başlarına almalarını söylemekten başka diyeceğim yok... Herkes haddini, yerini ve değerini bilmeli ve ona göre davranmalıdır. ABA altından sopa göstererek, İDAM sehpalarını hatırlatarak, ölmesi için BEDDUALAR EDEREK, avaz avaz Müslümanı dövdükten sonra bağıran YAHUDİ misali ortalığı velveleye vermeye çalışarak, ancak kendi kuyunuzu kazarsınız...

Ama unutmayın ki; tarih sizi VATANA İHANET edenlerin safına büyük harflerle yazacaktır...

Vesselam...