Sanatı bitenler ve devri kapananlar çoğu zaman asıl iştigal alanlarının dışına kulaç atarak zamanı kurtarmaya çalışırlar… Bu tipler kaybettikleri imajlarını tazelemek, halkın ilgisini kendi üzerlerinde toplamak amacıyla olmadık maceralara kalkışırlar… Bir ömürde kazandıkları itibarı, sonucu iyi hesap edilmemiş manevralarla heder ederler. Siyasal iktidarın sanatçısı olmayı halkın evladı olmaya tercih ederek, kudretin bacakları arasında yer tutmaya çalışırlar. Ancak, bu tükenmişlik sendromu ve hipnoz buruşturulmuş bir mendil gibi tarihin çöplüğüne atılana kadar sürer… Son 12 yılda yaşadıklarımız ve sürece ihanetleriyle katkı sağlayanların kitleselliği Sende mi Brütüs? dedirtecek bir zamanı işaret ediyor… Etilerde CİA şefiyle ve Amerikan derin devletinin ajanlarıyla aynı masanın etrafında toplananların gazeteci ve sinemacı kimlikleri hafızalarımızda… Rejime ve Cumhuriyete küfür ederek, mensubiyetini inkar ederek bir yerlere tırmanma hastalığı habis bir mikrop gibi adeta bütün bedenlere hakim oldu. Ermenilere soykırımı uyguladık diyen adam müsveddesi Ermenistan Cumhurbaşkanı tarafından Ermenistanın en büyük devlet nişanıyla ödüllendirildi. 1 Milyon Ermeni ile 30 Bin Kürdü öldürdük diyen kiralık kalem Nobel Edebiyat Ödülünü aldı. Bu küresel oyunda iyi yer tutanlardan ve hangi piç? diye sorduklarımızdan Fransada taltif edilenler var. Bu liste uzayıp gidiyor… Meğer kendini gizleyen ve ihanet için uygun zamanı bekleyen ne kadar çok hainimiz varmış… Bir de uzaktayken devleşen, yakınlaştıkça cüceleşen akillerimiz var. Sanki devleti kuran, toplumu inşa eden onlarmış gibi. Topluma yön tayin etme hakkını kendinde bulanlar. Kendini aşacak sair konularda fetvalar vererek, sansasyon peşinde bocalayan Tatar Ramazan örneğinde olduğu gibi… Hazretin son marifeti, bildiğiniz gibi meclisteki terör partisinin genel başkanını cilalamak olmuştu… Kadir İnanıra en güzel cevabı Diyarbakırda şehit edilen Ordulu Astsubayın acısına ortak olan Ordulular Derneği Başkanı vermişti. Gaziantepte kim tarafından organize edildiği pek bilinmeyen Uluslararası Zeugma Film Festivali adıyla bir etkinlik düzenlenmiş… Bu etkinlik çerçevesinde Kadir İnanıra Yaşam Boyu Onur Ödülü takdim edilmiş. Yerel basın aracılığıyla edindiğimiz bilgi kırıntılarını yanyana getirdiğimizde bu festivalin ölü doğan bir girişimden öte, bir anlam taşımadığını görüyoruz. Kadir İnanıra bu tartışmalı ödülü layık görenlerin oluşturduğu jüride kimler var? Her ödülün gerekçeli bir kararı olmalıdır ve bu gerekçe toplumla paylaşılmalıdır. Gerekçe nedir? Siyasal iktidarın ihanet projelerine bodoslama atlayan toplumsal duruşunu kaybeden ve bu manada kamuoyunda itibar çıtası zedelenmiş bu tür isimlere salt şirinlik olsun diye verilen ödüller, gün gelir bir bumerang gibi o ödüllere aracılık edenleri de siler, süpürür.. Kadir İnanır ismi, tartışmalı festivalin yanlış tercihidir. Orduluların dahi tepki duyduğu akil Gaziantepe yakışmamıştır. Zira bütün dünyada emperyalizme ve işbirlikçiliğe karşı verdiği onurlu mücadele ile anılan Gaziantep adı, emperyal planların ucuz figüranlığına gönül indirenlerle aynı kapta kaynamazlar...