Ruhumun derinliklerine ulaşabiliyor muyum? Orada kimi kabul ediyor, onurlandırıyor ve seviyorum?

Tüm insanları oldukları gibi kabul etmek sanırım dervişlik mertebesindeki insanlar için mümkün olsa gerek. Düşünsenize, henüz ülkemizdeki farklı etnik grupların, bazı devlet memuriyetlerine yeni yeni kabul edildikleri dönemlerdeyiz. Olumlu bir gelişme ama hala istenen noktada değil. Bunları hiç konuşmadığımız günler, asıl istenen noktaya varmış olacağız.

Dünyadaki durum da pek farklı değil. Konuya tek taraflı bakmamak adına, onlar tarafından da yeni yeni başvurulan pozisyonlar olduğunu belirtelim. Bu örnek üzerinden devam etmek gerekirse, bırakın bireysel duruşumuzu, topyekün bir devlet politikası olarak bile, bir direnç, dışlama, ötekileştirme, olduğu gibi kabul etmeme, olduğu haliyle sevmeme var. Bunun günlük hayatımızda yarattığı travmaların boyutunu tahmin etmek çok zor. Daha bireysel örneklere inelim. Ülkemizde yaşayan ve ortak geçmişimizde karşılıklı bir takım yıkımların, kıyımların olduğu etnik gruplar…

Ne zaman herkes birbirini tüm hatalarıyla, olduğu gibi kabullenir, vicdanların temizlenmesi için kendi payına düşeni yapar, kayıplarımızı onurlandırır ve bu psikolojik rahatlamanın getirdiği huzur ile, başka etnik unsurları asimile etmeye kalkmadan, olduğu gibi sevmeye başlarsa, belki de işte o zaman bu negatif elektrik yayan bulutlar üzerimizden kalkar. Bu konuda en sevdiğim Psikoterapist Jung, ardından Bert Hellinger ve Svagitonun da atıfta bulunduğu, kolektif bilinç, kolektif vicdan kavramlarını çok önemsiyorum. Bakın hiç politikadan, siyasetten ya da ekonomiden bahsetmiyorum. Ruhumuzun derinliklerine sesleniyorum. Benim önemsediğim konu, kim kime ne yaptı, şimdi kimin sesi daha yüksek çıkacak, bu yarışı kim kazanacak değil. Asıl konu, köklerimizle yüzleşmek, onları görmek, hatalarımızı kabul etmek, özür dilemek, tabiri caizse helallik istemek, kayıpları onurlandırmak, bu acıların gecikmiş yasını tutmak ve aynılarını tüm taraflardan istemek. Tüm bir insanlık ailesinin ortak köklerinde, nice acılar, nice göçler var. Dahil olduklarımız her ne ise, kendi payıma düşen için, atalarımın taraf olduğu, ait olduğu, dahil olduğu her ne zalimlik var ise, acı verdikleri ve acı çektikleri her türlü kıyım için, köklerimi kendi adıma onurlandırıyor ve payıma düşen özrü diliyorum. Ve payıma düşen zulüm için, her ne hakkım var ise, kendi payıma, zarar verenlere helal ediyorum. Çünkü biliyorum ki, ancak bu şekilde geçmişin verdiği yüklerden kurtulabilir ve geleceğe huzurla ilerleyebilirim. Genetik mirasını aldığım ailemin, ruhsal mirasını görüyor, veballeri kabul ediyor ve onları yargılamadan, oldukları gibi seviyor, onurlandırıyorum. Aynı şeyi çocukları şuanda hayatta olan veya olmayan etnik unsurlara ait insan evlatlarından da talep ediyorum. Sesimi, ortak akılda, ortak bilinçte, ortak vicdanda duyun ve ses verin insan kardeşlerim. Sizi seviyor, görüyor ve onurlandırıyorum. Atalarımızın birbirlerine verdikleri zarardan dolayı sizinle düşman olmak istemiyorum. Bu zararların telafisinin olmasını ümit ediyorum. Telafi etmek adına imkanların oluşmasını diliyorum. Ve eğer benim için, atalarıma verdiğiniz zararları telafi etmek isterseniz, semaya bir ses verin, özür dileyin, atalarımızı onurlandırın.

Tüm bu insanlık ailesinin evlatlarıyız, birbirimizi gönül rahatlığıyla kucaklayacağımız günler diliyorum. Doğrunun ve yanlışın olmadığı o yüce makamda buluşmak üzere.

En derin saygılarımla, en içten sevgilerimle.

Bir insan evladı Emel