Bu konunun başlığı sizleri şaşırtmasın... Sonuna kadar okursanız, bakın nereden nereye geleceğim ...
Biliyorsunuz, son günlerde şehrimizde istiklal madalyası hareketi var. Daha önce gündeme getirilmiş ama sonra bu teşebbüs sonuç vermemiş ve her şey askıya alınmıştı. Geçtiğimiz günlerde İstanbul Üniversitesinde görev yapan İktisat tarihçisi Doç. Dr. Mehmet Hakan Sağlam'ın bu konuda gazetemize gönderdiği maili ve beraberindeki bazı görüş ve iddialarını gündeme getirince, durum değişti. Bu yönde inanılmaz telefonlar aldım. Milletvekilleri Fatma Şahin ve Ahmet Uzer konuyla ilgilendiklerini söylediler. Asım Güzelbey gereği neyse yapılacağını ifade etti. Bu arada arkadaşlarımızdan, bir süre önce yeni yayın hayatına başlayan bir yerel gazetemizin de kampanya açtığını ve imza topladığını öğrendik ve onlara da "aferin" dedik. Sonuçta Başbakanlık Cumhuriyet arşivinden almış olduğumuz Osmanlıca belgeleri Sayın Sağlam'a gönderdik. Şimdi tercümesini ve belki de şimdiye kadar gizli kalmış bazı bilgilerin deşifresini bekliyoruz... Ancak ilginç bir gelişme oldu ve Mehmet Hakan Sağlam'ın bize yaptığı açıklamasının bir bölümündeki "Gaziantep Üniversitesi'ndeki arkadaşlar ne yapıyor" türü eleştirel ifadesi, Üniversiteden hemen cevap buldu. Doğrusunu söylemek gerekirse, Sayın Sağlam, iyi bir konuya parmak basmıştı ve böylece bizlerde, Üniversitemizde Yrd. Doç. Dr. Celal Pekdoğa'ın varlığını ve bu yöndeki çalışmalar içerisinde olduğunu öğrenmiş olduk. Sayın Pekdoğa'ın bu yöndeki açıklamasını haberlerimizde okuyabilirsiniz... Diyeceğimiz şuki, bazıları için basit gelen, ancak bir Gaziantepli olarak hassas olmamız gereken İstiklal Madalyası konusunda elbirliği yapmamız şart olmuştur... Sonuna kadar kovalamalı, ayrıca gerekirse meclisten yeni bir karar çıkartmalıyız.. *EĞER VERİLMEMİŞSE MARAŞ MADALYAYI NASIL ALMIŞ ? Gelelim bu konuda yeni öğrendiğimiz ve hiç te şaşırmadığımız bir olaya... Şu ana kadar söylenenler, Atatürk döneminde Antep'e, İstiklal Madalyasının verilmemiş olduğu yolunda birleşiyor... Ama biz gazete olarak Sayın Sağlam'ın Osmanlıca deşifresini bekliyoruz ve gelene kadar da kesin konuşmayacağız... Yalnız elbette kafamız karıştı. Çünkü Sağlam, madalyanın Maraş'la birlikte Antep'e de verildiğini söylüyor... Ama orta da Maraş'ın madalyası var, Antep'in yok...
Peki komşumuz Kahramanmaraş İstiklal madalyasını nasıl almış?
İşte şimdi sıkı durun ve güvenilir kaynaklardan aldığım bilgilere kulak kabartın... Tabii yine iddia.. Efendim o dönemde mecliste Antep ve Maraş'a istiklal madalyası verilmesi tartışılıyor. Ama bir türlü sonuca varılamıyor. Çünkü isteyen kadar istemeyenlerde var... Kesin sonuca varılamayınca, madalya verilmesini isteyenlerin önceden hazırlanmış yazılı belgeler ortada kalıyor ve Osmanlıca yazılmış karar metinlerinin Antep ile Maraş olan kısmı, noktalı olarak bırakılıyor... İşte o noktalı kısımlara daha sonraki Maraşlı milletvekilleri ve şehrin ileri gelenlerinin ne yapıp edip, "MARAŞ" diye elle yazdırdıkları ve İstiklal Madalyasını aldıkları söyleniyor...
Bu bir iddia elbette... Ama ben işin başka noktalarına da bakınca "şehrine sahiplenme konusunda bu Maraş'tan alacağımız çok dersler var" diyorum...
Haksız mıyım sevgili dostlar ?.
Bir TEŞVİK olayında bunu yaşamadık mı ? Kahramanmaraş'ın iktidar parti teşkilatı, sanayi ve ticaret odaları, şehrin ileri gelenleri ağırlığını koydu ve kenti Teşvik kapsamına aldırdı.. Biz ise havamızı... *TEPKİLİ SANAYİCİLERİN TAŞAR VE DOĞAN YORUMU Önceki gün birkaç işadamıyla birlikte sohbet ediyoruz, sohbetimizin konusu yukarıda anlattığım bu gelişmeler. İçimizden özellikle bir sanayici doostumuz, çok sıkıntı çekiyor ve rakamı unutmadıysam 2 yıl önce 35 bin Euro'ya satın aldığı makinesini 8-10 bin euroya alacak adam arıyor... Diğer makinalarını da teşviğin olduğu Maraş veya Osmaniye'ye taşımaya karar verdiğini söylüyor... Söz dönüp dolaşıp yine kentin sahipsizliğine geliyor... Bu sanayicimiz yine sözü alıyor ve "Vallahi eğer rahmetli Taşar bu kentin bakanı veya milletvekili olaydı, bir de bu dönemde Celal Doğan başkan olaydı, Antep belki yine teşvik kapsamına alınmazdı ama, bu ikisi Kahmaranmaraş dahil çevre illere de teşvik verdirtmezlerdi" diyor... Bir bakıyorum bu iddiaya masada bulunan diğer sanayicilerden de onay geliyor ve "Aynen doğru söylüyor. Gaziantep olarak sahibimiz kalmadı. Bu şehir artık sahipsiz, herkes kendi derdine düştü. Tabii işini yapan yapıyor. Onlara göre hava hoş, ama bu kesim sadece yüzde 10'u bulur. Diğerleri bizler gibi perişan. İşte halimiz" şeklinde konuşuyor...
Bu sözlere yorum yapmaya gerek var mı bilmiyorum, ama bildiğim tek şey, Gaziantep'te hala bunlar konuşuluyor, hala rahmetli Taşar ve Celal Doğa'dan bahsedilip, yoklukları aranıyorsa, demekki çok şeyler kaybetmişiz... *BOLU VALİSİ'NİN DERSİ

24 Ocak tarihli Hürriyet gazetesindeki haberi okuyunca, aklıma daha önce şehrimizde Valilik yapmış olan Hüsnü Tuğlu geldi. Allah selamet versin Tuğlu'ya valiliğinin birinci ayı bile dolmadan bir dernek tarafından plaket verilmek istenmiş, Tuğlu ise, "Kardeşim daha benim ne olduğumu ne yaptığımı bilmeden görmeden niye plaket veriyorsunuz" diyerek reddetmişti. Bunu hiç alkımdan çıkarmam. Şimdi ise BOLU Valisi Sayın Ali Serindağ'ın, kamu çalışanlarının kurduğu Abant Çalışanlar Derneği'nin kendisini 'Yılın Bürokratı' seçerek plaket vermek istemesini "Benim denetimim altında olan kamu çalışanlarının, bana ödül vermesi etik olmaz" diyerek kabul etmediğini öğrenince "demekki hala görevinin ciddiyetinde olan valiler var" diyorum...
Kimse alınmasın, kimse de başka maksatlar aramasın. Ama topluma örnek olacak bu davranışlar, vilayeti böyle teşebbüslerle farklı maksatlar altında kullanmaya kalkışanlara prim tanınmaması anlamına geliyor. Bu nedenle valilerin bakış açıları, davranışları, ilişki kurduğu kişilerin toplum nezdinde nasıl bilindiği, doğru adreslerle irtibat kurma yönünde, doğru çevre edinmesinin önemi çok büyük diyorum... Öyle valiler gördük ki, sağduyu sahibi halktan uzaklaştılar, belirli bir çemberin içinde kaldılar. Öyle valiler gördük, o çemberin içine girmediler ve halkın valisi olarak gönüllerde taht kurdular. Şimdi bu haberi görünce, böyle düşünen bir valiyi alkışlamayalım da ne yapalım... Darısı böyle yapmayan tüm vali ve bürokratların başına... *MESAJLAR Karataş'taki mahalle evinde çocuklarımız hasta olacak

Mahalle sakinleri olarak çocuklarımızı Karataş Mahalle evinde bilgisayar kursuna gönderiyoruz. Ancak kurs yerinde çocukların ısınması için ne soba ne de kalorifer yanmaktadır. Bu durumu Şahinbey Belediye Başkanı Ömer Ca'ın dikkatlerine sunuyoruz. Çocuklarımızın hasta olmaması için ilginizi bekliyoruz.
Gön: Adı Soyadı : Hüseyin KOCALAR
E-Mail : [email protected]    
 
İmamlar haberi bizleri üzmüştür

Gazetenizde sürmanşette verdiğiniz, "imamlara bar ve pavyona gitmeme cezası" olarak haberiniz din görevlileri üzmüştür. Şöyleki; mahkeme kararına saygı olmakla beraber mahkeme, yargılanan şahısları imam olarak yargılamamıştır ve ceza verirkende imam oldukları için verilmemiştir. Bir kooperatif, yöneticileri olarak yargılanıp ve kooperatifci olarak cezalandırılmıştır. Bunu avukatlıklarını yaptığı Sayın Metin Kınacılar'ın imamlar olarak kamuoyuna yansıtması kamu oyunda iyi karşılanmamıştır. Biz din görevlilerini rahatsız etmiştir. Sizlerin bu şekilde haber vermenizde üzmüştür. Saygılarımla
Gön: Adı Soyadı : Ahmet Tahiroğlu
E-Mail : [email protected]  

TEDAŞ'ı uyarır mısınız ?

Bozoklar mahallesinde iplik üretimi yapıyoruz. Yanlız sizden ricamız TEDAŞ hakkında bir uyarı yazısı yazmanız. Günde bir kaç saat elektiriğimiz kesiliyor. Üretim yapamaz hale geldik. Zaten piyasanın durumunu biliyorsunuz bir de bu kesintiler eklenirse bayağı zor durumda kalıyoruz. Sayın Özekşi lütfen bu konuyla ilgilenirmisiniz?
Gön: Adı Soyadı : NİHAT ÖZTÜRK
E-Mail : [email protected]  

Tebrik ediyoruz
Yapmış olduğunuz tarafsız yayınlardan ve çalışmalardan dolayı GAZİANTEP 27 Gazetesi çalışanlarını ve özellikle ÖKKEŞ ÖZEKŞİ beyi tebrik eder, başarılarınızın devamını dilerim.
Adı Soyadı : Mehmet Geçer
E-Mail : [email protected]

Hepinize iyi haftalar