Bu ve benzeri olaylar sonucunda İslam Dünyası'nın bugün getirildiği nokta ortadadır. Bu yüzden ortaya konulacak İslam Birliği fikri romantizmden öteye gidemez, gerçeklik temeliyle de asla kucaklaşamaz. Bu talihsiz vaziyeti tersine çevirebilecek olanlarsa yine Allah'ın askerleri olan Büyük TÜRK Milleti'dir. Peki ya nasıl ? Türkler, İslam'ın sancaktarlığını üstlenmiş kutlu bir millettir. Nüfus yapısı oldukça kalabalık, buna mukabil yayıldığı coğrafya ise bir hayli geniştir. Bu geniş coğrafi tanım İslam'ın yorumlanmasına ve farklı mezheplere evrilmesine sebep olmuştur. Günümüzdeki İslam mezhepleri arasındaki ilişkiler bu kadar gergin bir yapıyı içinde barındırırken, bu durum Türkler arasında hiç bir zaman gerilim ve kaosla karşılık bulmamıştır. Öyle ki Anadolu Oğuzları Sünni olmalarına rağmen Azerbaycan (Kuzey)'ın ve Güney Azerbaycan'ın Şii Türkleri ile kucaklaşmayı ve tek devlet olmayı özlemle beklemektedirler. İslam'ın mezhepleri arasındaki buzları eritip kucaklaşmayı sağlayabilecek olan Turan Ülküsü, bu yüzden Emperyalizm'in hedefindedir. Çünkü Turan sadece Türk'ün değil İslam'ın da şahlanışına sebep olacaktır. Oluşacak bu kuvvet emperyalistleri Ortadoğu'dan silmeye yetebilecek bir kuvvettir. Bu durumu fark etmiş olan yayılmacı ve sömürgeci Batılı devletler, satın aldığı kalemşörler vasıtasıyla Turan Ülküsü'nü Türk Milleti'nin gözünde küçük düşürmeye ve değersizleştirmeye çalışmaktadır. Şiilik ve Sünnilik arasında aşılmayacak kadar derin farklar yoktur. Her iki itikatın temelinde de yine tek Tanrı inancı ve yine son Peygamber Hz. Muhammet (s.a.v)'e biat ve O'na indirilmiş olan Kuran-ı Kerim'e sonsuz sadakat vardır. Bu sebeple Turan'ın yaratacağı mezhepler arası diyalog zemini, bizleri sonunda tek toplum olmaya davet edecektir. Haçlılar Turan Ülküsü'nün önüne geçebilmek için yine İslam'ı kullanmaktadır. Milliyetçiliği ırkçılık olarak göstererek bunun İslam'a aykırı olduğundan bahsedenler. Bu yalan çukuruna düşen muhafazakarlar ise ne yazık ki Türklük mensubiyetine mesafeli yaklaşmaktadır. Avrupa'nın ardından tüm Dünya'yı etkisi altına alan Turcophobia sonunda Anadolu'daki Türklere de yutturulmuştur. Bu durum ayrıca Milli şuurun yok olmasına da zemin hazırlamıştır. Ortadan kaldırılan Milli şuurun yerine ise Sünnicilik ve Arapçılık ikame edilmiştir. Bir kaç gün önce bu zehrin ne kadar kuvvetli bir şekilde toplumun damarlarına zerk edildiğine dair bir diyaloga şahit oldum. Bir sosyal paylaşım sitesinde kullanıcının paylaştığı dörtlükte Gazze'de, Şam'da, Bağdat'ta ve Arakan'da Müslümanların çektikleri acılar anlatılmaktaydı. Diğer bir kullanıcı ise bu dörtlüğe karşı yazdığı cevapta neden Kerkük'ten, Doğu Türkistan'dan bahsedilmediğini soruyordu. Dörtlüğü yazan kullanıcının cevabı ise tüyler ürperticiydi. Kullanıcı verdiği cevapta İslam'da ırkçılığın olmadığını savunuyordu. Evet İslam'da ırkçılık yoktur. Fakat Doğu Türkistan'daki, Kerkük'teki kardeşlerimize yapılanlara önce bir insan, sonra Müslüman en son bir Türk olarak göz yumma mecburiyetimiz mi var ? Bu düşünceyi anlamakta zorluk çekiyoruz. Çin Devleti'nin ve Bölgesel Kürt Yönetimi'nin Türklere uyguladığı zulüm ve kanlı infazlar Filistin'de ve Arakan'da yaşananlardan farklı değil. Filistin bizim için ne ise Doğu Türkistan da odur. Cehaletin ulaştığı bu hazin tabloyu bize gösteren bu kabil diyaloglar Haçlıların kalıcı bir zafere hangi hızla ilerlediğinin izdüşümleridir. Zira düşmanın zafer kazandığı ilk yer beyninizdir. Türk tarihsel hasletlerini, ülküsünü ve töresini yeniden kazanmak zorundadır. Türk'ün şuursal boşluğu ve mücadele sathından çekilmesi aynı zamanda İslam coğrafyasını da savunmasız bırakacaktır. İslam'ın yeniden Türklerin önderliğine ve muhafızlığına şiddetle ihtiyaç duyduğu zamansal bir geçişi yaşıyoruz. Türk'ün şuurlaşması, sadece Türk Milleti'nin kaderini değil, tüm Müslümanların kaderini değiştirecek ve büyük Turan İslam'ın da kurtuluşunu sağlayacaktır.