21 Mart Orta Asya'dan, Mezopotamya'ya, Ortadoğu'dan Güney Amerika'ya kadar farklı milletlerin ortak bayramı. Baharın gelişini müjdeleyen, doğanın uyanışını sembolize eden enternasyonal bir meşveret anı. Türkiye harici her coğrafyada aslına ve amacına sadık kalınarak ve insanı değerlere uygun olarak kutlanan "nevruz" sadece Türk topraklarında vandalist sürülerin iradesine terk edilmiştir. "Barış süreci" adıyla topluma servis edilen ve İmralı Mutabakatı ile kutsanan Apo, Sayın Öcalan olmuş. Oturumlara ve yazılan mektuplara ise MİT Kuryelik yapmıştır. Burada Terör Partisi mensupları (BDP'liler) havarileri, Apo ise Hazreti İsa'yı oynamaktadır. İmanın merkezi ise "Ruh-ül İmralı" olmuştur. Bölücü Kürtlerin Mesih ilan ettiği Apo'nun doğduğu evin önünden toprak almaları ve ekmek paylaşımı unutulmamalıdır. "Öcalan'a Özgürlük, Kürtlere Statü" temasıyla Nevruz meydanlarına akın edenler, Apo posterlerinin gölgesinde "Barış için Savaş" naraları atmakta bir beis görmemişlerdir. 8 Kamu görevlisinin tesliminden sonra "Biz yapacağımızı yaptık. Sıra AKP'nin atacağı adıma geldi" diyen Kandil maestrosu, savaş seçeneğini yedeklerinde tutacağının işaretini vererek, Türk devletini ironik bir şekilde tehdit etmekten geri kalmamıştır. Gaziantep'teki mitingde hızını alamayan BDP Şanlıurfa milletvekili İbrahim Binici, "Bu özgürlük yürüyüşüdür. Bu yürüyüşü engellemeye kimsenin gücü yetmeyecektir" derken acaba hangi özgürlükten bahsetmektedir ? Devlete kafa tutma, askeri, polisi, hemşireyi, öğretmeni öldürme, şehirlerin altını üstüne getirme, tepişip kudurma özgürlüğünün dahi varolduğu bu özgürlük ortamının sınırlarını acaba nereye kadar genişletmeyi düşünüyorlar ? Urfalı Binici bu potları Şahinbey'in topraklarında kırıyor. Apo'nun gayri meşruları "Kürdistan TC Köpeklerine mezar olacak" sloganlarını Türklüğün kiblegahında dillendiriyor. Küfür ve tehditin adresi Türk devleti ve Türk milletidir. Bu cesaret değil, düpedüz kudurmuşluk.. Bu barışı isteyenlerin sesi değil ırkçı faşizmin savaş kışkırtıcılığı.. Dünya'nın hiçbir yerinde, hangi devlet biçimi olursa olsun, o coğrafya nasıl bir hükümet modeliyle yönetilirse yönetilsin, hiç bir erk böylesi bir manzaraya tolerans göstermez. Kuvayi Milliye şehitleri mezarlarından kalksalar, herhalde yüzümüzde tükürmedik yer bırakmazlardı. Tabi önce Ankara'daki kavatların suratında patlayan sillelerden sonra..