İş Sağlığı ve Güvenliği eğitimlerinin mantığı ve uzmanlık konusu hakkında bir Emekli SGK Müfettişi ve İş Güvenliği Uzmanı olarak görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum değerli okurlarım.

İş sağlığı ve güvenliği konusu, çok geniş konuda ve birçok sayıda uzmanın bir arada olmasını gerektiren evrensel bir konu olup, sadece akademisyen ve mühendislerle yürütülecek ve yönlendirilecek bir konu değildir. Akademisyenlerin ve mühendislerin mesleki uzmanlıklarının önemi, gayet tabii olarak inkar edilemez bir gerçektir.

Eğitimlerde onlara her zaman, öncelikli olarak ihtiyaç vardır. Fakat İş sağlığı güvenliği konusunun, başka boyutları da vardır. İş ve SGK yasaları ile ve çok sayıda yönetmelik ve tüzüklerle konunun aydınlatılması, hukuki, adli, cezai yükümlülükler ile psikolojik unsurları ve maddi ve manevi tazminatlar açısından olayın hukuki neticeleri gibi diğer boyutları da vardır. İş kazaları ve meslek hastalıkları konusunda, mesleği ve görevi gereği olarak yıllarca teftiş ve inceleme yapmış, birikmiş tecrübesi ile bir bakıma bu konunun en gerçek uzmanları arasında olan, fakat kartvizitinde prof. veya mühendis yazmayan uzman kişiler boyutu vardır.

Örneğin bu kişiler, İş Müfettişleri ve SGK Sigorta Müfettişleri gibi uzman kişilerdir ve onlar arasında, eğitim vermeye gönüllü ve yetkin olan bilhassa Emekli SGK Müfettişlerinin, tecrübe ve birikimlerinden yararlanılmak üzere, eğitmen ve danışman kadroları arasında bulunmalarının büyük faydaları vardır. Doktorlar ve psikologlar da eğitmen kadrolarının vazgeçilmezleri arasındadır. Eğitim konusunda her uzman kişiye düşecek görevler vardır ve bu ağır taşın kaldırılmasında, kendisine düşen görevin bilinci ile herkes gelip taşın altına elini sokmalıdır ve destek vermelidir. Eğitimleri organize edenlerin, bu konudaki eğitimci kadrolarında olması gereken uzmanlarından hiç birini unutmaması gerekir. Tıpkı bir insana, iyi bir sağlık kontrolünden geçirilirken, her branşın uzmanı olan doktorlar tarafından ayrı ayrı muayene sonucunda heyet raporu verilirken, her uzman doktorun heyette yer alması gibi. Aksi halde iş kazalarının ve meslek hastalıklarının azaltılması, daha uzun yıllar sürüncemede kalmaya mahkûmdur.

İşyerlerinde İş sağlığı ve güvenliği eğitimlerinin esas gayesi ve hedefi, çalışan işçilerin eğitimi olmalıdır. Eğitimin mantığı, bu hedef ve gaye üzerine kurulmalı ve yürütülmelidir. Fakat bu konuda birçok eğitimde görülen yetersizlik ise şudur:

Eğitimleri veren uzman Kurum, kuruluş, dernek, vakıf ve şirketler; verdikleri eğitimleri, genel olarak üst düzey işyeri yöneticilerine ve mühendislere vermektedirler. Onların bilgileri belki biraz daha artmaktadır. Acaba onların bu artmış bilgileri, çalışan işçilere ne kadar yansımaktadır? Bu konuda kesin bir bilgi mümkün değildir ve iş kazaları sayısında azalma çok azdır.

Eğitimde önemli olan çalışan işçilerin eğitimidir. Çünkü iş kazasına uğrayan, çalışan işçilerdir. Nitekim eğitilmiş işçileri çok olan işyerlerinde, iş kazası ve meslek hastalıkları daha azdır. Ayrıca konu ile ilgili yönetmeliklerde çalışan işçilerin eğitilmelerinin şart olduğu ile ilgili yasa hükümlerinin, işverenlerce asla unutulmaması ve her zaman dikkate alınması gerekir. Çalışan işçilerin eğitilmeleri arttıkça, iş kazaları azalacaktır. Çalışan işçiler nasıl eğitilmelidir:

1- Konu ile ilgili son eğitimleri almış olan, İSG uzmanı, mühendis ve üst düzey yöneticileri, çok kısa sürede işyeri bünyesinde, bir iç hizmet eğitimi planlaması yaparak ve uygulamaya koyarak, (işyerinde üretimi aksatmadan) bölüm bölüm çalışan işçileri eğitime tabi tutarak eğitmelidirler. Kendi aldıkları bilgileri ve tecrübelerini, çalışanların anlayacağı şekilde ve gerektiği kadar, işçilere yansıtmalıdırlar.

2- Eğitimlerin bu konuda çeşitli kurum ve kuruluşlar tarafından bizzat çalışan işçilere direk olarak verilmesinin planlanarak uygulamaya konulması, mutlaka gerekli olan diğer bir yöntemdir. Bu yöntem, vakit kazandırıcı, eğitimi, hedefine daha çabuk ulaştırıcı bir yöntem olup, bu tür eğitimlerde mühendisler, üst düzey yöneticiler de bulunabilir ve herkes, bu tür eğitimlerden yararlanma nasibini aynı anda alabilir. Bu tür eğitim şeklinin, işyerinde otoriteyi bozmaya yönelik bir tarafı olabileceğini akla getirmek ise yanlıştır. Tam aksine, bu tür eğitimler işyerinde dayanışmayı ve ahenkli ve verimli çalışmayı ve morali artırır. Konu ile ilgili bilinçli ve programlı eğitimler sonucunda Gaziantepin de en az iş kazası olan şehirlerimiz arasında olmasını canı gönülden istiyorum ve bekliyorum.

İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimlerinin kimlere ve ne şekilde verildiğinden çok, bu eğitimlerin çalışan işçilere ne kadar yansıdığı ve yarar sağladığı önemlidir. Eğer işyerlerinde iş kazaları ve meslek hastalıkları bir türlü azalmıyorsa, alınan ve verilen eğitimlerin boşa gittiği veya eğitim mantığında bir yanlışlık veya yetersizlik olduğu anlaşılmalıdır. İlk hedef tüm çalışanlarda iş sağlığı ve güvenliği eğitim bilincinin ve mantığının tam olarak anlaşılması ve zihinlerden çıkmamak üzere yerleşmesinin sağlanması olmalıdır. Önce bilinçli, mantıklı, yerinde ve zamanında, istikrarlı ve en tecrübeli ve etkin uzmanlar tarafından, hiç vakit geçirmeden hızlı bir şekilde daha etkin eğitimlerin verilmesi olmalıdır. Tüm işyerlerine iş kazasız günler dilerim. Kalın sağlıcakla değerli okurlarım…