İNSANLARI GAZİANTEPSPOR'DAN SOĞUTMA BAŞARISI... Gaziantepspor'un ligin 10'ncu haftasında 11 puanı vardı.. oynadığı 6 maçta 7 puan alarak şimdi 16'ncı haftada puanını 17'ye yükseltti.. Geçen sezon 10. haftada 9 puanı vardı, 16. haftada ise 15 puan yapabildi..Yani baktığınızda geçen seneden iyi durumdayız..2 puan fazlamız var.. Peki niye kimse ben dahil memnun değil bu sonuçlardan.. İşte kilit soru burada.. O sorunun cevabı, Gaziantep halkının Gaziantepspor'dan kulübü yönetenler yüzünden soğumasıdır..Çıkın sokağa, dolaşın tüm işyerlerini, konuşun zengini, fakiri, işçisi, esnafıyla.. Büyük çoğunluk Gaziantepspor'dan uzaklaşıyor...Tehlikeli nokta olan şey ise SEVGİ'nin azalması.. Örnek kendim..K arabük, Sivas ve Elazığ maçlarını izlemedim bile.. Hatta golleri bile görmedim.. Eskiden antrenmanları bile kaçırmaz iken, şimdi yanıbaşımdaki Kamil Ocak'ta maç oynanıyor gitmiyorum.. Televizyondan bakmak bile içimden gelmiyor artık.. Çünkü soğudum iyice.. Yönetenler yalanı su gibi söylüyor.. Hemde insanların gözünün içine baka baka.. Futbolcusu artık inancını yitirmiş, kendisine yalan söylene söylene.. Teknik direktör de farksız gibi.. Ama güç bela görevlerini yapmaya çalışıyorlar.. Ben de görevimi yapmaya çalışıyorum meslek olarak.. Ama Gaziantepspor'u yönetenler benim o görevimi yapmamı da istemiyorlar.. -Görme, duyma, işitme, konuşma, yazma diyorlar adeta.. Geçen hafta yazdım hatırlarsanız, bu şehirde istedikleri gibi at oynatıyorlarsa ki oynatıyorlar, o zaman adamlara helal olsun demek gerekmez mi? İşte ben ikinci defa helal olsun diyorum adamlara.. Bu Gaziantepspor'u böyle durumlara getirmek, bu şehrin halkını, sporseverini böylesine çok sevdikleri takımlarından soğutmayı başarmak kolay bir işmidir.. Müthiş yetenek ister, beceri ister... İşte bende o yetenek ve beceriden dolayı onları kutlamak gerektiğini düşünüyorum.. DIŞARDAN GAZİANTEP DAHA FARKLI Gaziantep'i dışarıdan gözlediğinizde, içerden bakışınızla oldukça farklı görünüyor.. İstanbul'da yeğenimin düğünü için 4 günlük bir ayrılıkta bunu daha iyi gözlemledim..Oldukça farklı ortamlara girdim ve ülkenin önde gelenleriyle birlikte olarak ciddi dostluklar edindim bu gidişimde.. İlginçtir beni Digitürk'teki yorumlarımdan tanıyanlar çıktı ve ekonomi sohbetini spor sohbetlerine çevirdiğimiz anlar oldu.. Ama genel olarak bu konuşmaların hepsinde Gaziantep'e yönelik düşünceler, genellikle ekonomik ve sosyalleşme anlamında pozitifti..Tek negatif görüntü Gaziantepspor'du.. Kent adına yapılan olumlu eleştirilerin Gaziantepspor'a gelince değişmeye başlaması ve kulübün yönetiliş biçimiyle başarısızlığının, Gaziantep'in karakteristik görüntüsüne hiç yakışmadığı söylemlerine katılmamak mümkün değildi.. İhracaattaki başarının, kentin kültürel ve tarihi yönlerinin, hele hele Zeugma'nın oldukça fazla ses getirdiğini işitmek, ruhumuzu okşadı elbette.. Bu havayı yıllar önce Celal Doğan'ın yapmış olduğu çalışma ve hizmetlerde görmüştüm.. Ama şu bir gerçek ki, henüz Celal Doğan, hatta rahmetli Mustafa Taşar popülaritesine ulaşmış liderimiz yok gibi. Sadece Fatma Şahin'den bahsediliyor, "evet Gaziantepli değilmi" deniliyor.. Tabii birde Abdülkadir Konukoğlu ve Sanko artık rahatlıkla telaffuz ediliyor..TOBB'da görev yapan Necat Koçer'i de ekleyebiliriz bu sıralamaya.. NE ETKİMİZ, NE GÜCÜMÜZ, NE LOBİMİZ VAR Bu realite şunu gösteriyor, Gaziantep'in adı ile özdeşleşecek lider konumundaki insanlarımızın sayısı çok yetersiz.. Gaziantepli olarak bilinen sanatçımız yok bir kere.. Gazeteci -yazar olarak bilinenler ise Mehmet Barlas, Zeynep Göğüş ve Ahmet Ümit var. Ehhh.. tek tük beni de tanıyanlar çıkabiliyor arada.. O da Digitürk'teki yorumlarımdan.. Futbolcumuz yok denecek kadar etkisiz.. Teknik adam olarak sadece Nurullah Sağlam'ımız var bilinen, birde Hüseyin Kalpar.. Ama mesela bir Sakıp Özberk hiç unutulmuyor ve Gaziantep denilince hemen bahsediliyor.. Şu bir gerçek ki, kim ne derse desin siyasette de etkin konumda değiliz. Gücümüz yok.. Lobimiz yok.. Merkez ne yapsa sesimiz çıkmıyor.. Uçak seferlerimiz bile elimizden alınıyor ağzını açan yok.. Gaziantep'in haklarını arayıp savunacak etkiyi sağlayamıyoruz maalesef.. En kötüsü ise dışarıya iyi görüntü vermeye çalışıyoruz, ama içerde adeta birbirimizin gırtlağına sarılıyoruz.. Birlik beraberlik, bütünlük görüntülerinin arkasındaki güvensizlik, en zayıf halkamız.. Birileri bir şey yapmaya kalkışsa, tıpkı cehennem zebanisinin dediği gibi, "onlar Antepli engellemeye gerek yok, kim biraz kafasını kaldırıp yukarılara çıksa hemen alttakiler ayağından tutup çekerler"dediği gibi.. Belediyelerimiz karınca kararınca bir şeyler yapmaya çalışıyor ama Bürokrasi ve STK'lar adeta ipe un sermiş gibiler.. Yani işin gerçeği, konu uzun, sorun çok, ama bu şehirde çözmeye niyetlenen kimselerde yok maalesef..Herkes kendini düşünüyor, herkes kendine çalışıyor.. Şehir kimsenin umurunda değil.. LOKANTALAR YEMEK ARTIKLARI NE YAPIYOR ? TBMM lokantasında dikkatimi çekmişti..Her masaya bir yazı konulmuş ve "Tabaklarda kalan yemekleri hayvan barınaklarına gönderiyoruz. Tabaklara peçete, kürdan vb. maddeleri bırakmadığınız için teşekkür ederiz" denilmişti. Çok etkilendim ve resmini çektim..Sonra aklıma "Gaziantep'teki restorantlar acaba artan yemekleri ne yapıyor" sorusu takıldı.. Bizim Robin Hood Mehmet Tekerlek amcamız fakirlerin kurtarıcısı..Onu biliyoruz ama lokantaların artık yemekleriyle ilgili değil sanırım.. Bununla kim ilgilenir kim organize eder bilemem..Ama ne yapıp edip, yemek artıklarını aç olan hayvanlarımıza vermenin yolunu bulmalıyız. Burada hemen belirteyim, eğer bir oluşum veya organizasyon var ise bundan haberim yok tabii. Eğer yok ise böyle bir durum, lokantalarımız ve restorantlarımız yemek artıklarını çöplere atmasınlar lütfen.. Hayvan barınağına göndermenin yollarını araştırsınlar. Yok bu konuyla ilgilenen varsa bizleri bilgilendirsin bir zahmet.. ÖZEL HASTANELERE GÜVEN SARSILIYOR Dosdoğru direkt olarak böyle bir ifade kullandığım için özel hastane yetkilisi dostlarım sakın alınmasınlar..Ama son zamanlarda duyduklarım, yaşayıp gördüklerim beni böyle bir uyarı yapmaya sevketti.. Hangi hastane olursa olsun, doktor kardeşlerimiz artık teşhis konularında sınıfta kalıyorlar.. Böylece hem hastaya çile çektiriyorlar, hemde yanlış teşhisler yüzünden ilerleyen vakaların sebebi oluyorlar..Şimdilik bu konuyu detaylandırmayacağım.. Çünkü isimler verirsem çoğunun canları sıkılacak.. Ama küçüğünden büyüğüne, erkeği kadını dahil, Gaziantep'te yapılan muayenelerde konulan teşhislerin çoğunun yanlış çıktığını, hali vakti yerinde olup kapağı İstanbul, Ankara veya yurt dışına atanların isyanlarından biliyorum..Bence şehrimizdeki özel hastanelerin yetkilileri, doktor transferleri kadar o doktorların hastalara yönelik davranışları, hastalığı teşhislerindeki doğruluk-yanlışlık oranlarını incelemeye almalarında yarar var.. Doktor kardeşlerimiz her şeyin sadece para olmadığını, biraz da insanlara özen göstermeleri gerektiğini mutlaka hatırlamalıdırlar..Sözüm işini dört dörtlük yapana değildir tabii ki.. Ama neresinden bakarsanız bakın, şu andaki görüntü S.O.S verir nitelikte haberleri olsun.. UĞUR İNŞAAT KONUSU HERŞEYİN BİTTİĞİNİN RESMİDİR Günlerden beri Uğur İnşaat tarafından mağdur edilen ailelerin feryatlarını içimiz burkularak, biraz da canımız yanarak izliyoruz..Ortada net bir şekilde mağdur edilen insanların sahipsiz kalması, tam aksine sessiz kalınarak onları mağdur edenlere sahip çıkılıyor gibi izlenim verilmesi, Gaziantep'in şanına, gelenek ve göreneklerine yakışmıyor bence.. Çok söylenti var, çok iddialar var.. Benim en üzüldüğüm taraf ise, mağdur edilenlere, gerek yasal gerekse de insanı boyutlardan el atması gerekenlerin sessiz ve seyirci kalması.. Eskiden insanları dolandıranlar, mağdur edilenler toplumdan dışlanırdı. Şimdi durum tam tersine döndü.. Galiba her şeyin sonuna geliyoruz.. Ne dersiniz ? MUTLAKA AMA MUTLAKA OKUYUN Çok değerli hukukçu abimiz eski Baro Başkanı Haşim Mısır'dan alıntı yaptım ve sizlerle paylaşmayı uygun gördüm.. Hepiniz mutlaka okuyun..Çünkü hepimizin de başına gelebilecek olayları görürken, aynı zamanda tedbir almanız için iyi bir uyarı niteliğinde.. SIRADIŞI YÖNTEMLER 1- Karı-koca gece evlerine döndüklerinde koridorda hiç tanımadıkları bir adamla karşılaşırlar. Bir anlık şaşkınlıktan sonra yabancı adam bayana dönerek 'Madem bu geceyi kocanla geçirecektin niye beni çağırdın?' diye hışımla sorar ve kızgınlığını belirten bazı hareketlerle evden bir anda çıkar. Tabi karı-koca bu olaya bir anlam veremez başlangıçta. Erkek, karısına bu olaydan ötürü bir hayli kızar ve hatta onu boşayacağını bile söyler. Aradan bir kaç gün geçtikten sonra Karakol'a çağırılan karı-koca, yakalanan zanlı,suçlu ile yüzleştirilir ve olayın aslında bir hırsızlık olduğu anlaşılır. 2- Yine BİR BAŞKA OLAYDA karı-koca evlerine döndüklerinde evin içinde bir yabancı görürler,bu kişi gayet şık bir takım elbise giymiş ve elinde telsiz olan birisidir. Karşılaşma anında yabancı, ev sahiplerine "Evinize hırsız girdiği yolunda komşularınız tarafından ihbar aldık, ben sivil polisim, evi kontrol etmeye geldim" der ve devam eder, "Beyefendi aşağıda sokağın köşesinde ekip otomuz var, vakit kaybetmeden siz ekip otosuna gidip şikayet dilekçesi doldurun.' der ve erkek hızla aşağıya iner. Yabancı adam, "Hanmefendi siz de zinet eşyası veya paranız varsa onlar kontrol edin" der, bayan hemen altınlarının bulunduğu yere gider ve sevinçle "neyse hala yerinde duruyorlar" demesiyle; yabancı bayanın kafasına ağır bir şeyle vurur. Yabancı da bayanın çıkardığı yerden altın, para, v.s.leri alıp hemen kaçar . Koca ekip otosunu bulamayıp evine geldiğinde karısının baygın,altınların da çalınmış olduğunu görür... 3- Özellikle bay an arkadaşlar dikkat insanlar taksiye bindiği zaman çantasını hemen yanına koyar ya. Bunu bilen uyanık taksiciler şöyle bir tertiple maksatlarına eriyorlar. Bahsettiğim bayan yorgun argın bir şekilde 
taksiye biniyor ve çantasını sağ yanına koyuyor. Bir nefesleneyim derken şoföre gidecekleri istikameti söylüyor ve çantasından selpak almak üzere sağ yanına dönüyor ki çanta yok!! Önce bir aranıyor bakıyor yere, sağa-sola çanta yok!! Taksiciye hitaben 'çantam ile bindim fakat çantam şimdi yok çek kenara' der. Taksici gayet pişkin 'ne bilim teyze ben senin çantanı, unutmuşsundur bir yerde, inmek mi istiyorsun' diyor. Ama teyzem uyanık. 'Hayır' diyor' devam et'. 'Herhalde unuttum biryerde. İneceğim yerde ben sana evden paranı öderim'.. Yol üzerinde bir karakolun önünden geçerken, ışıklar da duruyorlar. (Teyzem o istikametten götürüyor çünkü taksiyi!) Teyzeciğim tam karakolun önünde kapıyı açıyor. Polis memurunu çağırıyor. Taksiyi kenara çektirip bir çırpıda anlatıyor olayı. Me ğer polisler bu olayı bilirmiş. Polis memuru taksiciye hemen 'bagaji aç' diyor. Bagajı bir açıyorlar ki bagajda bir adam!!!! Binen müşterinin sağ ve soltarafına bagajdan doğru, çok özenle yapılmış,fark edilmeyen delikler açıyorlar ve hooop çekiyorlar çantayı bagaja!! Çanta çok büyükse çekemiyorsa içine dalıp cüzdanı telefonu falan alıyorlar! TAKSİDE BAGAJLARA dikkat! 

HIRSIZLARIN YENİ KAPI AÇTIRMA YOLU!! 
DİKKAT KAPI ALTINDAN SU GELİNCE HEMEN KAPIYI AÇMAYIN !!! 

Gelen soyguncular, size kapıyı açtırmanın gürültüsüz bir yolunu bulmuşlar. Bunun için kapı eşiğinden su döküyorlar. Siz bu suyu fark edip de nereden geldiğini anlamak için kapıyı açtığınız anda ağzınızı kapatarak sizi evin içine sokup etkisiz hale getiriyorlar. 
 EVET..Saygıdeğer Haşim Mısır'a teşekkür ediyor, hepinize iyi haftalar diliyorum..