Baharın tüm güzelliğiyle kendini her yerde hissettirdiği doğanın bin bir renge büründüğü, ümitlerin tüm olumsuz yaşam koşullarına inat yeniden yeşerdiği bir dönemi yaşıyoruz. Kışla birlikte rafa kaldırdığınız onca şey, baharla birlikte kullanıma hazır. Bütün bir kışın yorgunluğunu almak da bahara düşüyor galiba.
"Bahar yeniden uyanıştır hayata" diyerek; daldığımız kış uykusundan uyanmanın zamanının geldiğini, altını çizmemiz gerekenlerle birlikte hatırlatmak istiyorum.
Sanayileşmenin, betonlaşmanın en hızlı yaşandığı yerlerden biri olan ilimizde beton binaların arasında sıkışıp kalan bu güzel mevsim başını uzatıp da istediği gibi selamlayamıyor tabiatı. Allah razı olsun belediyelerimizden ki sürekli olarak değiştirdikleri ve sürekli olarak bir yenisini ekledikleri parklar ve yeşil alanlar sayesinde, hiç olmazsa bir parça da olsa yeşile olan özlemimizi giderebiliyoruz. Hummalı bir şekilde çalışan belediyelerimiz her ne kadar elde kalan son bir parça yeşili toza dumana boyamış olsa da biz yine istediğimiz mekânı bir piknik alanına çevirebiliyoruz.
İnsanoğlu garip bir yaratık! Kendi elleriyle yaşadığı mekânı cehenneme çevirmede üzerine yok.
Evet, bahar geldi havalar ısınmaya başladı ve bizler bütün bir kışın yorgunluğunu atmak için elde kalan son yeşil alanlara hücum edeceğiz. Yaşadığımız mekânı öyle kendimize göre düzenliyoruz ki; üzerinde yaşadığımız yerin sadece bize ait olduğunu düşünerek başka insanların haklarını ellerinden aldığımızı düşünemiyoruz. Çünkü kendi kendimize öyle büyük ve geniş haklar vermişiz ki... Bu yüzden bulunduğumuz yeri kirletme özgürlüğüne sahibiz(!)
--İstediğimiz yerde aslanlar gibi pikniğimizi yapar, çöplerimizi de ortalarda bırakabiliriz(!)
--İstediğimiz yerde sigara içebilir, izmaritini istediğimiz yere fırlatabiliriz(!)
--Nerede olursak olalım; dolmuşta, çarşıda, bakkalda, okulda, parkta, istediğimiz yere tükürebiliriz(!)
(Taşıma araçlarının birinde yaşadığım bir olayı anlatmadan geçemeyeceğim. Dolmuş şoförü penceresinin camını indirdi ve büyük bir gürültüyle dışarıya doğru tükürdü. Rüzgârın tekrar içeriye savurduğu tükürük yağmurundan dolmuşun içinde bulunan herkes nasiplendi.)
Yukarıdaki örneğin değişik versiyonlarını hemen her yerde görüyoruz ya da yaşıyoruz. Avrupa ülkelerinde bir ağacın küçücük bir dalının kırılmasına bile büyük cezalar uygulanırken ülkemizde bu denli insan haklarını ihlal eden bu tür davranışlar ne yazık ki çok olağan karşılanıyor. Temizlik her şeyden önce bir kültür ve eğitim meselesidir. Yaşadığımız alanı temiz tutmak insan olmanın bir gereğidir. Kendini insan olarak tanımlayanlar bu gereği yerine getirir, aksini düşünenler içinse zaten yapılacak hiçbir şey yoktur.