"Her herşeyi bildiğini sanan cahil insanların yanı sıra hiçbir şeyi bilmediğinin farkında olan bilge insanlarda vardır."

Yeni okumaya başladığım ve tek solukta bitirmeye yaklaştığım Eddi Anter'in "İnkar" isimli romanından bu cümle. Bu cümleyi çektim sayfaların arasından çünkü Anter bence bu kitabı sadece hiçbir şey bilmediğinin farkında olanlar için yazmış. Gerisi ya sıkılır, ya "Dante misin, arkadaş!" der, geyiğe sarılır.

Elbette 14. yüzyılda değiliz ama Eddi Anter, aradan geçen yüzyıllara rağmen bazı şeylerin hiç değişmediğinin altını çiziyor. Bunlardan en önemlisi ise; insanın kendi özünde ölümsüzlüğü bulamayışı... Bir diğer deyişle insanın kendi benliğini tanıma çabası...

İnkar, Evren ve Cihan'ın ölümden sonraya yaptığı yolculukla, yaşam anındaki sıralanan soruları cevaplıyor bir bir...Esasen her sorunun cevabının bir olduğunu...Her cevabın kendinde olduğunu... Ve ‘inkar' etmenin belki de en kolay yol olduğunu...

Kitabın henüz başlarındaki şu satırlara bakınız.

Tanıdık tüm alim, bilge kişiler, düşünür ve filozoflar bir arada kafa patlatıyorlardı.

Neredeyiz?

Biz kimiz?

Ne yapıyoruz?

Sorularına gürültü ve patırtı içinde uzun bir süredir cevap arıyorlardı.

Biz var mıyız?

Yok muyuz?

Hiç var olduk mu?

Yok olacak mıyız?

Sorularına verilen yanıtlar eko şeklinde yükseliyordu. Ancak tatminkar bir çözüm veya ortak varılacak bir noktanın henüz tespit edilmediği aşikardı. Her gün yeni bir gün, her an yepyeni bir an olduğundan kısır döngünün içinde sadece bu suallerde hakikati arıyorlardı. Oysa var olduğunu anlamak, var olmak için insan kendi iradesinden vazgeçmeli, iradesinin dışında yok olmalıydı.

Öte yandan...

"İnkar"; Evren ve Cihan'ın yolculuğuna eşlik eden okura, kendini sorgulaması için pek çok şans veriyor. Günahı-sevabıyla, aşkı-nefretiyle, dostu-düşmanıyla, iyisi-kötüsüyle tüm zıtlıklar sergileniyor... Doğru olanın aslında tam da gözünün önünde durduğu anlatılıyor...

Goethe diyor ya; "Yaşadığımız her an kendi hakkını ister" diye... "İnkar" da; yaşadığın her ana hakkını verirken kendine ve çevrene doğru ol, diyor!

Son olarak;

‘İnkar' dümdüz okunabilecek bir kitap değil. Durarak, sorgulayarak okunmasında fayda var. Çünkü her ne kadar okurken normal gelse de yazılanlar, yaşamdaki normalliklerle kıyaslandığında kimse en doğru değil! Ne yazık ki olamayacak da...

Kısacası;

Eddi Anter, "İnkar"la en azından okuru dürtme çabasında ve okurun da buna en azından saygı duyması gerekiyor..