İngilizce konuşmak isteyenler bu yazıyı mutlaka okumalı, evet!

Bir dili biliyorum demek için, bence kesinlikle konuşuyor olmalısınız. Yani bu noktada bilmenin ölçütü, konuşabiliyor olmaktır.

Benim gibi ilkokuldan sonra Anadolu lisesine girmişseniz, 11 yaşında 1 yıl boyunca yoğun bir İngilizce sınıf almışsınız demektir. Ben 1984 doğumluyum yani bu şansı elde eden son jenerasyonum. Eğer daha az şanslı iseniz, hazırlık sınıfını lisede, çok daha az şanslı iseniz üniversitede okumuşsunuzdur. Hiç şansınız yoksa henüz bu eğitimi alma fırsatınız olmamış demektir. Size tek önerim eğer 25 yaşın altındaysanız, bir yolunu bulup İngilizce konuşulan bir ülkede en az 6 ay yaşamanız.

YUNANLI GENÇLERİN UYANIKLIĞI

Gelelim çat pat İngilizce bilenlere. Siz bu gruptansanız lütfen hemen gramer çalışmayı bırakın ve altyazılı film izlemeye başlayın. Duyduklarınızı not edin, ertesi gün sesli okuyup tekrar edin. Eğitim sistemi bizimkinden daha gevşek olan Yunan gençlerinin neden çatır çatır İngilizce konuştuklarını sanıyorsunuz? Altyazılı filmler sağ olsun. Yani seslendirme teknolojilerinde dünyanın en iyi ülkelerinden biri olmamız oldukça sakıncalı olmuş değil mi?

YETENEĞİNİZE DOĞUŞTAN SAHİPSİNİZ

Dünyanın en başarılı dilbilimcileri der ki: Doğuştan sahip olduğumuz bir 'dil' iskeletimiz vardır. Dünyanın neresinde doğarsanız doğun, doğarken kendimizle getirdiğimiz güzel bir hediyedir bu. Yani insanoğlunun konuştuğu tüm dillerin kodları aynıdır aslında. Yeni bir dil öğrenmeye başladığımızda tek yaptığımız bu iskelete yeni bir elbise giydirmektir. Bu elbiseyi biz daha bebekken aynı evde yaşadığımız ev ahalisinin konuşmalarıyla şekillendiririz. Yani anadilimizi duyarak ve onları taklit ederek öğreniriz. İşte bu akış, öğrenmek istediğimiz tüm yeni diller için de geçerli. Yani gramer çalışmayı bırakın diye boşuna demiyorum. Yeni bir dili, tıpkı bir bebek gibi, duyarak ve tekrar ederek öğreniriz. Öyleyse neden okullarda en yanlış yöntemlerden biri olan 'dilbilgisi' kurallarıyla başlıyoruz. Bu sorunun cevabını ben de bilmiyorum ve emin olun en az sizin kadar merak ediyorum. Bu noktada komplike ve zor bir cevap bekliyor olabilirsiniz benim gibi. Sanırım tahmin ettiğimizin aksine çok basit bir cevabı vardır. Kötü eğitim politikaları!

BİR BEBEK MERAKIYLA YAPALIM

Uzmanlık alanınızda kendinizi geliştirmek ve dünyaya entegre olmak istiyorsanız, iki seçeneğiniz var; birincisi bu dünya dilini gerçekten konuşmak ya da sürekli bir çevirmen istihdam etmeniz kaçınılmazdır. Dolayısıyla gerekliliğini hiç konu etmeyeceğim bile. Haydi bebekliğimize dönelim ve İngilizceyi de bir bebek merakı ve hevesiyle öğrenmek için kaynaklar geliştirelim. Sesli kitaplar, altyazılı filmler, yabancı arkadaşlar, hatta evinizde couchsurfing gibi yollarla ağırlanacak yabancı misafirler… Dışa dönük, yeni insanlarla tanışmayı seven bir kişilik yapınız varsa bunlara bayılacak, İngilizce için başlattığınız bu maceradan başkaca güzel deneyimler elde edeceksiniz kim bilir. Keyifli öğrenmeler dilerim.