Dünya ve toplum olayların bugüne kadar dinsel, sanatsal, politik ve bilimsel bakışla kavranıp yorumlanmış bu yorum ve kavram doğru ile yanlışın çatışması olmaktan öteye gidememiştir. Vladimin İlyiç bu savı Amprio-Kristizm adlı eserinde "Gelişme karşıtların savaşımdır" deyişiyle belirginleştirmiştir. Zamanla karşıtların savaşını dinsel, politik, sanatsal ve bilimsel çaprazlamaların savaşımına indirgenmiştir. "Arar, bulur, bulur kaybeder, insanın bütün yaşamı gerçek savaşıdır" gerçeği aramak ve onu bulabilmek çabasıdır diyen Sezai Karakoç Türk düşün adamları içinde evrenin ve evreni kuşatan değişimin 4 temelde yorumlanışına yardımcı olmuştur. İnsan ilk toplum biçimi olan ilkel komün toplumundan, köleci topluma oradan feodal topluma ve kapitalist topluma değin bu 4 temeli yaşamında bulmuş, kimi zaman biribirine baskın çıkmanın savaşımını veren bu imgeleri kimi zaman yanyana görüntülemiştir. Marksizmin doğa ve toplum olaylarına bakışı diyalektik onu yormlayışı ise materyalisttir. Ancak bu ana temele karşın maddi temelin tümden yok sayılması ve yadsınması ile "Düşüncem de var ise vardır, yoksa yoktur" temelindeki bir metafizlik anlayış ile her zaman çatışmıştır. Bu güçler karmaşasında da kimi zaman karşıt güçlerin yanyana göründüğü ve kavranmıştır. Kimi Güney Afrika ülkelerinde dikkatörlüklere savaş açan halk güçleri ve devrimcilerin kilise ile işbirliği yapması, kilisenin devrimci güçleri koruması gibi. İnsanlık bugün 21.yüzyıla göz kırparken insanı ilgilendiren insandan yana olan bütün katılım, tavır ve eylemler bütün dünya halklarını kavranmaktadır. Dünyanın herhangi bir köşesindeki bir eylem bütün dünya halklarını sarmakta ve sarsmaktadır. "İnsana özgü olan hiçbirşey bana yabancı değil" diyen Demokritos örneğinde olduğu gibi insana göre, insan tarafından olan ve insanı ilgilendiren herşey bizi ilgilendiriyor ve kavrıyor. İlk önce insan olarak diğer insanlarla olan insani boyutlu ilişkilerimiz, sonra da düşüncemizin bize yüklediği sorumluluk ve olgunluk buna bizi sorumlu kılıyor. Artık yoz ve ilkel kültür parçalanmakta yerini daha aydınlık bir anlayışla insanı yücelten karşı düşünceler almaktadır. Yenilikler ve değişimler demokratikleşmeden ve insandan aldan, insana veren yönünde seyretmektedir. "Bütün sanatlar sanatların en yücesine yaşama sanatına hizmet eder" (B.Brecht) Doğrudan insanı ve onun toplumsal yaşantısını ilgilendiren herşey araştılmakta ve tartışılmaz sayılan kimi konular bile yasaklar manzumesi olmaktan çıkartılıp, irdelenip parçalanmaktadır. Bütün sömürge halkların bağımsızlıklarını kazanmaları, kanları ve canları karşılığı kazandıkları demokratik mevzileri terk etmeyerek koruma ve kollama kararlılıkları hemen bütün dünyada devrimci durumun yükselmesi, insanların eskisi gibi yönetilmek istememeleri, toplumdaki sosyo-psikolojik patlamaların kendiliğinden gelme yığınsal eylemlere dönüşmesi, parçalanmakta olan bu 4 temel imgeyi işaret eden ana başlıklar olarak bütün ihtişamıyla önümüzde durmaktadır.