Köyde bir düğün töreni yapıldı. Beni de davet ettiler. Muhtar, imam ve öğretmen düğünde bulunduk. İki genci evlendirdiler.

Aradan bir hafta geçti. Genç imam yanıma geldi ve okul bahçesinde konuşmaya başladık. Bana akıl danışmaya gelmişti.

Düğünün üzerinden bir hafta geçmesine rağmen damat gerdekte yapması gerekenleri yapamamıştı. Derdini kimseye anlatamayınca imam efendiyi bulmuş, ona anlatmıştı. Yirmili yaşını biraz geçmiş olan imam da ne yapacağını, sorunu nasıl çözeceğini bulamayınca bana sorma ihtiyacı duymuştu. İmamın önerisi damadı buzlu suda yıkamaktı.

-Hocam ne yapıyorsun? Adam yeni evli. Bu kış kıyamette hasta edip yataklara düşüreceksin. İlçe doktoru arkadaşımız. Gidip ona danışalım ve ilaç alalım, dedim. Önerim imamın kafasına yattı.

-Tamam hocam. Senin arabayla gidip alalım. Ben benzin parasını damattan alırım, dedi.

Benzin ve ilaç parası tabi ki önemli değildi. Damat bütün köye rezil olmadan bir iyilik yapıp sorunu çözme düşüncesi baskın gelmişti.

Yeni aldığım arabamın aküsünün kutup başı içerden kopuktu. Bu nedenle bir yokuşa durduruyor, vitesi boşlayarak hız kazanıp motoru çalıştırıyordum. Radyatörde antifriz olmadığı için her kullanımdan sonra radyatörün suyunu boşaltıyor, çalıştıracağım zaman sıcak suyla dolduruyordum.

Arabaya sıcak suyu doldurup vitesi boşladım. Biraz gitti ama çalışmadı. İmam köyden birkaç kişi çağırdı. Arabayı itmeye başladılar. Kar yağıyordu ve buz gibi soğuk vardı. İte ite arabayı yola çıkardık. Ancak ne kadar hız versek araba çalışmıyordu. İlçeye gitmekten vazgeçtim. Çalıştırıp yerine almak için çaba gösteriyordum. Bizi gören uyanık muhtar yanımıza geldi. Kendisi direksiyona geçti ve itmemizi istedi. İte ite köyün dışına çıktık. Nasrettin Hocanın eşeği gibi inatlaştı araba. Çalışmamakta direniyor…

İlçeden gelen bir traktörü çevirdik. Arabayı traktörün arkasına halatla bağladık. Muhtar direksiyonda yine. Biraz çektikten sonra araba çalıştı. Ancak motordan gelen ses normal motor sesi değildi. Aceleyle motor kaputunu açıp baktım. Motorun iki yanından sular fışkırıyordu. Kapıyı açarak kontağı hemen kapattım. Ancak sular akmaya devam ediyordu. Muhtar da inip bakınca;

-Eyvah, motoru patlattık, dedi.

Kendime, imama, muhtara kızdım ama sesimi çıkaramadım. Arabanın ödenecek borcu vardı ve tamir ettirecek param da yoktu.

Arabayı traktörle çekerek okulun bahçesine getirdik. Artık hava kararmaya başlamıştı. Hanıma su ısıtmasını söyledim. Hanım kazan kazan su ısıtıyor, ben de ısınan suyu arabanın radyatörüne döküyordum. Çünkü radyatörün içinde kemikleşmiş buzlar rahatça görünüyordu. Motorun yan taraflarındaki emniyet kapakları patlamış, oradan da motorun içindeki buzlar görünüyordu. Birkaç kazan sıcak su döktükten sonra buzlar hayli azaldı.

Soğuktan daha fazla etkilenmemesi için arabanın üzerini kilimlerle sıkı sıkı örttüm. Tamirden umudu kesmiştim. Motor patladıysa ucuz bir fiyata çıkması mümkün değildi. Araba on beş gün kadar bahçede bekledi. Henüz yeni almış, yeterince binmemiştim bile.

Durumu Artova'daki polis arkadaşlara anlattım. Artova'da tamirci olacağını sanmıyordum. Arkadaşlar iki tamirci var dediler. Havanın uygun olduğu bir gün polis arabasıyla çekerek tamirciye getirdik.

Tamirci bazı parçalar istedi. Listeyi alarak Tokat'a gittim. Parçalar arasında devridaim pompası da vardı. Pompayı bir malzemeciye sordum. Var dedi.

-Kaç lira?

-Yirmi beş bin lira…

Kafam bir daha bozuldu. Oradaki bir tamirciye hurdasını sordum.

-Hurdayı n'edeceksin abi, yenisi kaç para ki?

-Yirmi beş bin lira…

Tamirci gülmeye başladı. Bana bir malzemeci tarif etti. Gittim adama sordum.

-Beş yüz lira, dedi.

Malzemeyi alıp Artova'ya döndüm. Parçalar yerine takıldı. Sıcak su dolduruldu radyatöre yine. Çalışacağından tamirci de emin değildi ama ''inşallah çalışır'' deyip duruyordu.

Sonunda şoför koltuğuna umutsuzca oturdum. Orada bulunan bir aküyü geçici olarak bağladılar. Tamirci;

-Bas marşa abi, dedi.

Marşa bastım. Araba çalıştı. Biraz motoru dinledi. Motoru durdurup kontrol edip tekrar çalıştırdık. Tamirci;

-Motor gövdesinde çatlak yok. Ucuz atlattın, Hadi geçmiş oldun, dedi.