Tarih 26 Ocak 2014, İstanbul’da MHP Esenyurt Seçim Bürosunun açılışına yapılan Kürtçü ve bölücü saldırıda 8 yaralıya karşın bir de hayatını kaybeden ülkücü şehit var. Topal Osman’ın torunlarından (Yusufelili) Cengiz Akyıldız.

"Ey şehit oğlu şehit / İsteme benden makber / Ağuşunu açmış / Bekliyor seni peygamber"

Şehitlerin yatağı elbette islam peygamberinin kucağıdır, onun mübarek sinesidir.

Canı canevinden sökülenlerin mertebeleri de beklentileri kadar yüksektir.

Ancak Türkiye’nin sürüklenmek istediği oyunun büyüklüğü kadar emperyal maşaların ters orantılı küçüklüğü açık beyan ortada.

At izinin it izine karıştığı bu puslu havada Şeyh Said’in zehirli zürriyeti Mustafa Kemal’in pir-i pak nesline ilişecek kadar aklını yemiş, Kürtçü ve bölücü kin kendi aklını kemirmeye başlamıştır.

Akıl ve izan mekanı terkedince devreye şuursuz bir cesaret hakim olmuş, bu akıl ötesi halin neticesi ise Bozkurt’ların otağına kalleştikte sınır tanımayan saldırıyla karşılık bulmuştur.

Tarih başlayan yeni bir süreci işaret etmektedir.

İlk kan Yusufelili’nin bedeninde kırmızı karanfiller açtırmıştır.

Sıkılan kurşunu, hayatına kastedilen kitleyi salt MHP ile ilişkilendirerek, bir kenara çekilmek ve sıradanlaştırılmış saldırılardan biri olarak tanımlamak 30 yıldan bu yana derin bir uykuya yatırılmış olan, Türk milletinin uykusunu ebedilemek anlamı taşır.

Türk milletini 12 yıldan bu yana hipnoz edenlerle, onu 30 yıldan bu yana derin bir güzellik uykusunun mahmurluğu içinde şuursuzlaştırma banyosuna tabi tutanlar, aynı milletler arası tuzağın müdavimleridir.

AKP ve BDP’nin birlikte yürüttüğü kirli süreç, bir bölücü ve gerici diktatoryasına dönüşmüştür.

Cengiz Akyıldız’ın şehadeti Erdoğan - Öcalan tangosunun acı bir meyvesidir.

Sırtlan sürüleri Türkiye’nin doğu coğrafyasından, batıdaki milli topraklara doğru ilerlemekte, akan salyaları ile şehit kanlarıyla sulanmış aziz vatan topraklarını kirletmektedir.

Sıkılan kurşunlar elbette MHP’lileredir, ancak MHP’lilere olduğu kadar Türk Milletinedir.

Hayatını kastedilen Cengiz Akyıldız’dır. Ancak Cengiz Akyıldız olduğu kadar partili partisiz yüce Türk milletinin içinde tanım bulan her kesime ve herkesedir.

Zaman ağlarını örmekte, akıbet kendini patlayacağı gün için biriktirmektedir.

Doğu’da Türk askerinin geçişi sırasında Öcalan posterleri açarak orduyu tahrike yönelen kudurma seansları AKP’li hükümetin eseridir.

Bu manada Türk devleti AKP eliyle ortadan kaldırılma arefesindedir.

Ülkenin sürüklendiği son nokta kanlı bir kardeş kavgası ve Türkiye’nin Suriyelileşmesidir.

Bu kanlı labirentin pratisyenleri ise BDP - PKK ve AKP ortaklığıdır. Yandaş medyanın kamufle ettiği bu son vaka, bardağı taşıyan son damladır.

Tersi bir olayda hayatını kaybeden eğer bir BDP’li olsaydı yandaş medyaya ait PKK muhipleri tarafından "Flaş" ya da "Son dakika" haberi olarak yayın akışlarını kesme pahasına Türkiye’ye duyulurdu.

"Bengü Türk" televizyon kanalının dışında suskunları oynayan medya sınıfta kalmış inandırıcılığını yitirmiştir.

Anti-Türk davranış modelleri üretmekte ve mevcut yayın politikalarıyla tavan yapan sözüm ona yayın kuruluşları adeta sürecin bir parçası olmuştur.

Son söz;

Cengiz Akyıldız’ı hakka uçuran silahın tetiği Demirtaş’ın parmaklarında irade bulmuş, Yusufelili’nin kanı Erdoğan’ın ellerine bulaşmıştır.

Her ikisi de ayrı ayrı bu saldırıdan ve ölümlerden mesuldur.