Çünkü taraftarına sahip çıkmıyor.. Çünkü taraftarı maça gelmek istiyor ama stada giremiyor. Elinde passolig kartı var ama giremiyor işte.. Haftalardır bu sıkıntıyı yazıyorum ama başta İbrahim Kızıl olmak üzere tüm yöneticiler hiç oralı olmuyor..Yol gösteriyoruz, işin teknik detaylarına giriyoruz ama aldırış etmiyorlar..

Oysa bu sezon sporseverler Gaziantepspora ilgi göstermeye başladı. Passolig denen lanet sisteme bile katlanıyor. Elinde kartıyla sahaya geliyor ama kapıdan içeri giremiyor.. Ne yapsın bu durumda taraftar ? Çaresiz küfürler ederek geri dönüyor.. Oysa yanında yönetim olsa, sorrununa çare bulmaya çalışsa kısmen de olsa rahatlayacak.. Ama yok, çaresizce bizi arıyorlar.. Dert yanıyorlar..

Ve görünen o ki, Sayın İbrahim Kızıl taraftarının bu passolig sorununu çözme adına atması gereken adımı, göstermesi gereken tepkiyi göstermiyor.. Oysa bu iş çok önemli. Fırsat bu fırsat.. Ama oralı olmuyor Kızıl ve yöneticileri.. Kaldı ki kendilerinin bile sahaya zor girdiğini duyuyoruz..

Benim söyleyeceğim tek şey; Sayın İbrahim Kızıl, hani hakem penaltınızı vermiyor yaa… Hani hakem buz gibi golünüzü vermiyor yaaa.. Sizde televizyonlara çıkıp bağırıyorsunuz yaaa.. Bu iş aynen öyle bir iş.. Taraftarınız elinde kartıyla maça giremiyor.. Oysa bu iş tam da onlarla barışmak, onlarla iyi olmak için tam fırsat.. Ama siz sesinizi çıkarmıyor, Futbol Federasyonuna bu sorunun çözümü için tek söz etmiyorsunuz..

OKAN HOCAYA AFERİN

Dönelim maça.. Trabzondaki 4-4lük maç sonrası Gaziantepsporun Mersin karşısında ne yapacağını doğrusu merak ediyordum..

Bu maç bir bakıma Gaziantepsporun herdefi için de önemliydi..Çünkü kaybedeceği her puan, alt sıralardaki takımlara arasındaki makasın kapanacağını gösterecekti. Ama kazandığında alt sıralardan önemli derecede uzaklaşacaktı..

Kaldı ki Mersin lige iyi başlangıç yapan, geçen hafta da kendi sahasında Eskişehirspora 2-0 malup durumda iken maçı koparan ve 4-2 kazanan bir takımdı.. Onun için tedbirli olmak, dikkatli ve kontrollü oynayarak kazanmak lazımdı..

İzleyenlerin işine gelmese de, göze hoş gelmeyen ve özellikle ilk yarıda adamın uykusunu getiren bir müsabakanın ev sahibi takımı olarak Gaziantepspor, adeta uykudan uyanıp, önce bir iki pozisyon bularak yüzünü yıkadığı, sonra oyunu Mersin yarı alanına yığarak kendine geldiğini gösterdi..

Aslında Okan hoca maçtan önce mesajı vermişti..Dikkatli oynayacaklarını, acele edilmeyeceğini temel amacın maçı kazanmak olduğunu belirtmişti muhabirlerimize.. Dediklerini harfiyen yerine getirdi Okan hoca..

Evet, göze hoş gelen futbol yoktu.. Evet, takım oyunu olarak henüz mesafe katedilmediği belliydi. Ama yardımlaşma ve mücadele etme açısından önemli mesajlar veriyorlardı.. Nitekim gol de bu çabanın sonucunda geldi..

Demekki, ilerleyen haftalarda bu Gaziantepspor elindeki kaliteli oyuncularıyla takım oyunu da oynayabilecek, izleyenlere seyir zevkini yaşatacak, taraftarlarını memnun edecekti..

Mersin için bişey yazmama gerek yok.. Onlar hala 2-0dan çevirdikleri maçın etkisindeydiler. Rıza hoca da çok formsuzdu.. Gaziantepspor dersine iyi çalışmadığı çok belliydi.. Beraberlik yeter anlayışı ile çıktığı Kamil Ocak stadında topa daha çok sahip olan takım görünümüne girmesi sonuç itibarıyla işe yaramadı.. Çünkü Rıza hoca, sonuca gitme, pozisyonlar üretebilme adına tercih ettiği isimlerle puan alamazdı, öyle de oldu.. En net gösterge ise, 77 dakika anında oturtuğu Pedrielin oyuna girdikten sonra tüm izleyenlere 'bu adam nasıl yedek kulübesinde hapsedilir'dedirtti.