Turkcell Süper Lig'in ikinci yarısı başlayalı beri Kara Kartal'a Kamil Ocak'ta futbol dersi verdikten sonra 3 puana hasrettik. Gerçi Sivas maçında kaçanlar, Diyarbakır maçında olacak patlamanın habercisi gibiydi. Tıpkı Diyarbakır maçındaki patlamanın cuma günü oynayacağımız Manisa maçındaki muhtemel puan kaybının habercisi olması gibi... Tüm endüstriyel gelişmelere rağmen futbolun bu kadar psikolojik faktörlere dayanan bir oyun olması, onun insana dair her şeye ne kadar yakın olduğunun da göstergesi aslında. Maçın takımımıza ait bölümüne dair belirlemelere geçmeden önce şunları paylaşmak gerekir öncelikle: Diyarbakır'ın verilmeyen bir net, bir tartışmalı penaltısı ve yine iptal edilen tartışmalı bir golü var. Ayrıca bu pozisyonların hepsinde de başrolün Tolga Seyhan olması dikkate değerdi, bizler açısından. Şimdi bu saha dışı faktörlerden saha içi faktörlere geçebiliriz: Artık Jose Mourinho'dan fazlaca esinlendiğine emin olduğumuz bizim Mourinho, Jose Couceiro, kendi keşfi Olcan'ın sakatlığı sebebiyle mecburen Erman'ı sol önde görevlendirmiş ki bu oyuncu asıl yerini bularak Jorginho ile beraber maçın hakemden sonraki yıldızları oldular. Mourinho'nun İnter'de oynattığı ikili ön libero Zanetti-Stankoviç mucizesini haftalardır Zurita-Erman'da aramak yerine, Zurita-Murat Ceylan ikilisi daha akılcı bir seçim olmuş. Bu biçimiyle Erman ile Jorginho da dönüşümlü olarak Sneijder görevine soyunmuş oluyorlardı ve hiç de onu aratmadılar. Zurita'nın da vatandaşı Zanetti'ye sadece isim ve tip olarak değil; biraz oyun, çaba ve konsantrasyon açısından da yaklaşması dileğimiz, tabii ki… Bir paragraf da Jorginho için… Teknik kapasitesi ile ilgili söyleyecek sözümüz yok kendisine. Ancak ikili mücadelelerde fizik gücünün zayıflığı ve kondisyon yetersizlikleri ile eleştiri oklarımızdan da nasibini aldı her daim. Geçen haftaki Sivas maçındaki oyunuyla ki özellikle de teknik kapasitesini fizik gücüyle birleştirmeye çalıştığı bölümlerde tribünleri memnun etmişti zaten. Diyarbakır maçında Erman ve İvan'ın pozitif katkılarıyla 27 dakika arayla (31. dakika ve 58. dakika) attığı iki golle maçın adamı oldu. Erman'ın İvan ile sol kulvardaki organizasyonuna Jorginho, Tabata pozisyonunda oynayarak önemli katkı sundu. Ligimizin şut rekorunu elinde bulunduran Julio Cesar, Kayserili Arıza Makakula ile gol krallığı yarışını sürdürürken, bir yandan da son iki maçta kaçırdıkları ile FB'nin Guiza'sı ile gol kaçırma rekoruna da ortak olmak üzere… Evet, takımımız çakma bir İnter olma yolunda ilerliyor, çaba sarf ediyor. Bunun ne kadar doğru bir tercih olduğu konusu ise oldukça tartışmalı. Çünkü ne İnter'in kadrosuna sahibiz ne de İtalya'daki gibi şablona dayalı futbol oynayan takımlardan kurulu bir ligimiz var. Bizim ligimiz daha çok psikolojik faktörlerin ve bireysel yeteneklerin belirlediği üstünlüklere dayanıyor. Hangi takımın ne zaman, ne yapacağı belli olmuyor ve bu kanaatimizce yüksek bir kaliteden ziyade, “takımların belirgin bir oyun karakterinin olmaması”ndan kaynaklanıyor. Bu durumda ligde başarılı olmak için elbette belli bir sistem ve oyuncu kadrosu temel oluşturuyor; ama asıl faktör psikolojik öğeler olarak ön plana çıkıyor. Teknik direktörü-yönetimi psikolog gibi çalışan takımlar öne geçiyor. Geçmişte Fatih Terim'in, bugün Ertuğrul Sağlam'ın sağladığı başarının altında irdelendiğinde bu gerçekliğin payının büyük olduğu görülecektir. Hiddink'ten Aragones'e nice hocaları harcayan ligimizin sırrı da burada yatıyor olsa gerek. Umarız Frank Rijkaard ve Jose Couceiro gibi hocaların akıbeti de böyle olmaz.