Hangi televizyon kanalını açarsanız açın, karşınızda bir insan kümesi, ortada bir maestro, önceden kurgulanmış bir konuşma seyri ve hazır metinler üzerinden geliştirilen halka yönelik derin bir propaganda.

Ancak bir şu var ki, güneş balçıkla sıvanmıyor. Dünyanın neresine giderseniz gidin 2+2 = 4 eder. İster Himayalara çıkın, isterseniz Antartika’da gezinin sonuç değişmez.

Mutlak netice 4’ü gösterir.

2002’den bu yana geliştirilen yanlışların ve ihanet derecesindeki gafletin bir gün kendini patlatacağını biliyor ve bekliyorduk.

Şimdi gün, o gün.

Süreç sonun başlangıcını işaret ediyor.

Zevahiri kurtarmaya çalışan Başbakan, nafile bir çabanın içinde çırpındıkça batıyor, konuştukça kendini tekzip ediyor.

Düne ait ne söylemişse bugün tamamen karşıtını ifade ediyor. Neyi, nasıl işaret buyurmuşsa, bugün tam tersine işleyen bir yön tayininden medet umuyor.

O’na göre cemaat işbirlikçi ve aynı zamanda uluslararası senaryoların Türkiye içindeki uzantısı. Buna bağlı olarak devlet içinde yuvalanan çeteler ise ajanlık faaliyeti içinde.

Peki AKP ve zatı şahaneleri bu meselenin neresinde ?

AKP uluslararası komplolara direnen Türkiye’nin uktesindeki biricik şansı. Başbakan ise her türlü oyuna karşı can siparane bir mücadele veren, vatan kurtaran aslan.

Öyle mi ?

RTE, "Bunlar milli orduya da kumpas kurdular" diyor. Peki adama sormazlar mı ? "Türk ordusunu esir eden operasyonların sonunda iştahla "Ben bu davanın savcısıyım" diyen kimdi diye ?

Önce göğsüne üstün hizmet madalyasını taktığın, sonrasında cepheden getirterek kollarını kelepçelettiğin komutanların demir parmalıklar ardındaki esaret günleri kimin eseri?

"Geçmişte aynı oyunu Deniz Baykal’a da oynadılar" diyerek Deniz Baykal’a aynı mağduriyet çizgisinin görünür bir hava yaratarak, durumu kurtarmaya çalışmak ne kadar acı bir çelişki.

Bu kez operasyonlarda ele geçirilen paketlenmiş paralarla ilgili olarak o dönem ATO Başkanı olan CHP Ankara Milletvekili Sinan Aygün’ü hedefine oturtan R.Tayyip Erdoğan, 35 yıllık ticari hayatın karıyla, günümüzdeki yolsuzluğu ve hırsızlığı kamufte etmeye çalışırken de baltayı dizine vurdu.

Zira Sinan Aygün aklandı ve temize çıktı.

Konuştukça batmak, temizlenmeye çalıştıkça büsbütün berbat etmek buna denir.

Ah birde o kalemini satmış tetikçi yazarlar, vicdanıyla birlikte bilimi karartmış güya kabilinden akademisyenler, ağzı salyalı medyatik fareler, vicdanı ile cüzdanı arasında sıkışmış şen sazın bülbülleri yok mu ?

İster cemaat, ister bir başkası.

Ne yani ortadaki yolsuzlukları, harami debdebesini sizin güzel hatırınız için yok mu sayalım.

Dilimizi lal, gözümüzün kör edersek, rahatlayacak ve bizi sonsuza kadar sevecek misiniz ?

Deniz Feneri davasının görevden alınan Savcılardan Abdülvahap Yaren’in yargıtaydaki yargılanması sırasında sarfettiği, "Zekat hırsızlarını koruma altına alan bir güç var. Ben bu güce hırsızların imparatoru diyorum. Bu imparator hem altında yer alan figüranları koruyor, hem de kendisine ulaşılmasını engelliyor" sözleri bugünün özeti değil di ? Emniyetteki ve iç hizmet kanunundaki yönetmelik değişikliği ne için yapıldı zannediyorsunuz ?