Sonunda adamcağız malını mülkünü kaybediyor. Bununla da kalmıyor, ailesi parçalanıyor, ardından da kalp krizi geçiriyor. Cenazesinde konuşuyor yakınları: 'Merhum çok iyi niyetli biriydi. Ah keşke bir de hayır diyebilseydi…'

İstenilen meblağ bizi fazlasıyla aşıyorsa ve bu kişi dostumuzsa onu kırmadan da 'hayır' demenin yolları var. Öte yandan yardım sadece maddiyattan mı ibaret olmalı? Esasında bazen manevi bir bakış açısını kazandıracak bir konuşma bile psikolojik olarak muhatabımızı rahatlatabilir. Dostumuzun sorununu dinleyerek, önündeki diğer seçenekleri fark etmesini ya da daha akıllıca duruma yaklaşmasını sağlayabiliriz.

Nerede 'hayır', nerede 'evet' demeli? Bazen iyi niyetli dostumuz bizden bir şeyler ister. Bazen de iyi niyetli olmayanlar ister. Bunu ayırt edebilmek çok önemli! Doğal süreçte bir ergen arkadaş gurubu tarafından kabul edilmeye, sevilmeye, takdir edilip onaylanmaya ihtiyaç duyar. Bu yaşlarda ergen için arkadaşlarının kendisi hakkında ne düşündüğü çok önemlidir. Akran baskısı ise genci istemediği şekilde davranması için zorlayabilir. Yapılan araştırmaların da gösterdiği gibi, yerinde ve zamanında hayır diyebilme becerisine sahip gençler akran baskısına maruz kalmamaktadır.

'Hayır diyememe' virüsünü çocukluk döneminde yükleyenler, annemiz ve babamızdan başkası değil! Aileler bu virüsü bilinçsizce, bunun ciddi hasarlara yol açabileceğini bilmeden çocuklarına bulaştırıyorlar.

Halbuki bir çocuğun kendini tehlikeli durumlardan, örneğin bir tacizden ya da istenmedik bir dokunma şeklinden koruyabilmesi için reddetme becerilerine sahip olması gerekmektedir.

Bu beceriyi 'Gerekince hayır demelisin' diye söylemlerimizle öğretemeyiz. Bir beceriyi öğrenmek için pratiğe yani onu kullanmaya ve uygulamaya ihtiyaç vardır.''Hayır' diyebilme becerisi için görüşlerini paylaşan ve Bağımlılığı bulaşıcı hastalık olarak tanımlayan Prof.Dr. Nesrin Dilbaz ise madde kullanımının 18-20 yaş altında olduğunu gözlemlediklerini de kaydediyor. Gençlerin hedef seçildiğini vurgulayan Dilbaz, gençlik dönemine dikkat çekip, ebeveynleri uyarıyor.' Hedef gençler ve maddeye denemeyle başlanıyor. Gençlik döneminde her şey deneniyor. İlk deneme bir süre sonra sosyal kullanım haline geliyor. Öyle ki sosyalleşme aracı oluyor adeta ve bir alt kültür oluşturuyor, kişiyi içine alıyor. Sonrasında orada başka maddelerle de tanışıyor kişi. Sonrasında kaygı ve mutsuzluğu giderme aracı oluyor madde kişi için. Son aşamada ise yaşamak için kullanma halini alıyor. Aşama aşama buraya varıyor madde kullanımı.

Yaşamın amacı oluyor bir süre sonra. Gençlik zaten bana bir şey olmaz diyen grup. Hastalanmam, trafikte seyrederken hız yapıyor kaza yapmam diyor ve ölümsüz hiç hastalanmayacakmış gibi düşünüyor. Bağımlılık kişilik zayıflığıyla ilgili hastalık değil bu bir hastalık. Bağımlıların çoğu üzüldüm kullandım, sevindim kullandım diyor. Sorun çözemedikleri için kullanıyorlar. Eğlenmek için neden bir araç olsun ki madde. Esrarla ilgili ottur zararı yoktur diyorlar. Halbuki ne büyük yanlış. Esrar beyni ciddi tahrip eden bir madde. Şizofreni dediğimiz hastalığa yol açıyor. Genetik olarak kişi bunu taşıyorsa içilen esrar onu tetikliyor. Zamanında tedavi edilmeyen dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu rahatsızlıkları ilerleyen yaşlarda kişinin bağımlılığa yakalanma riskini artırıyor. İstatistiklere bakıldığında madde kullanan erişkinlerin yüzde 25'inin bu rahatsızlıkları yaşadığını gösteriyor. Çocukları doğru tedavi ettirmesek madde kullanımı riski artar. Kaygı bozukluğu dediğimiz, başkalarının yanında sosyalleşememe, konuşamama, yeni insanlarla tanışamama problemi yaşayan kişiler bir bardak alkol aldığında rahatladığını görüyor ve kullanmaya başlıyor. Bir bardak iki bardağa, yarım şişeye.. vs. uzayıp gidiyor. Utangaç, sosyal kaygısı olanlarda madde bağımlılığı normale oranla 13 kat daha fazla. Ne kadar baskı yaparsanız yapın öyle ya da böyle bu genç bir şekilde zararlı bir şeyle karşı karşıya gelecektir. Aile olarak eğitim sırasında yapmaması gereken şeyler konusunda çocuğa hayır demeyi öğretmek gerekir. Sen düşünme ben senin yerine karar verir, düşünürüm dememek gerek ebeveyn olarak. Kendi kendini kontrol etmeyi çocuklara öğretmeliyiz. Aksi halde onu başkaları kontrol edecektir.'