Eve misafir gelir. Evin hanımı küçük kızını eve yakın olan evin beyinin yanına iş yerine gönderir.
Kızcağız babasına eve misafir geldiğini akşam için yemek hazırlanmasını söyleyecek.

Ancak baba iş yerinde yok.Kız çarşıyı biliyor. Kahveye gider

Baba işini bitirmiş yorgunluk atmak için kahvede. İş arkadaşlarıyla ateşli bir oyuna tutuşmuş oyun oynamaktalar.

Bundan gerisini rahmetli amcanın kendi anlatımıyla devam edeyim.

Benim kızın geldiğini gördüm. Arkadaşların her biri kızıma bir şeyler ikram ediyorlar. Kimisi bölük şekerini veriyor Kimisi Gazoz ikram ediyor. Kızım yanımızda oturuyor. Bazen bana dönüp baba diyor bir şeyler söylemeye çalışıyor ama ben oyuna öyle dalmışım ki oyundan başka bir şey anlayacak halde değilim.

Oyuna devam ediyoruz. Zaman epeyce geçer oyunun ateşi düşer eve gitme zamanı gelir.

Baba döner nihayet kızına sorar kızım ne diyorsun ?

Baba eve Misafir geldi Anam beni sana yemek yaptırman için gönderdi.

Eyvah zaman epey geçmiş. Hemen Kasaba gidersin. Olanları onarma zamanı. Hemen 50 uvak (elli adet) Lahmacun yaptırıp eve gidersin. Hanım pir ateş Misafirin yemeği geç kalmış ayıp olmuş.

Bir bahane hanıma bir sitem bir zılkıf.(Yapay öfke)

Misafiri ağırladık yolladık

Hanım bana sordu

Bana neden kızdın ?

'''E hanım ben sana kızmasam senin haklı öfken beni yakacaktı'''

Sen öfkelenip bana kızacaktın ya… Buradaki ince çizgi ev içindeki güzel karşılıklı anlayış.

Olay direkçi pazarında geçer. O zamanlar Keresteci hızarlar direkçiler muntazam bir pazar iş alanı vardı.

Buralar tam bir sanayi bölgesi sıcak demirciler. At arabası yapanlar Saban sandalye yapanlar cıvıl cıvıl iş yerleri.

Esnaf arasında güzel bağlar olurdu. İş zamanı iş sonrası kahve kültürü kahve sohbetleri hayatın içinde önemli yer alırdı.