"bütün dünya buna inansa, bir inansa 
hayat bayram olsa insanlar el ele tutuşsa, birlik olsa 
uzansak sonsuza..." Şarkıda da denildiği gibi keşke hayat bayram olsa.. Ana vurgusu bu şarkının; "hayat bayram olsa!..."diyor ve sonrasında devam ediyor şair tam da şimdilerde bize en uzak ve en ihtiyaç duyduğumuz şey olan "bayram" algısı üzerinde daha acı bir hisle kafa patlatmanın vakti iken klişeleşmiş "nerde o eski bayramlar" sendromunu ve beyhude özlemini dillendirmenin bir anlamı yok, lakin söz konusu insan yaşamı olunca hiçbir şeyi görmek istemiyor insan, daha doğrusu başka şeyleri görme absürtlüğüne düşmek çok anlamsız oluyor..

Öncelikle şunu itiraf etmeliyim ki benim için çok zor bir yazı bu, ilk başlarken sadece sıradan bir bayram yazısıydı ama sonradan ergenekon kararlarını filan öğrendikçe işin seyri değişti tabi.. Hukuk insanı değilim, ahkam kesmem mümkün değil; öyle alengirli işlere de kafam pek basmaz, ne yalan, ama müebbetler, otuz, kırk, yüz küsur yıllar ortalarda uçuşunca bir fena oluyor insan! Sonuçlar geldikçe sosyal medya iyice hareketleniyor, sağ elim otomatik olarak tıklar vaziyette artık; bir merak uyandı içimde bir konu başlığına tıkladım. Yemin ederim tıklamamayı tercih ederdim! Canımı en sıkan durum buydu, zira... "Müebbet almış, Allah uzun yıllar yaşamasını nasip etsin inşallah" tarzında beddualarla dolu; kin ve nefret içerenlerden bahsetmeyeceğim bile... Olmamış olan şeyleri birilerine yapıştırmalarından da... Mutluluklarını bir nebze de olsa anlayabilirim, inandıkları, inandırıldıkları değerler üzerinden düşünüyor ve adaletin yerini bulduğuna seviniyorlar. Benim tek anlayamadığım; profil fotoğraflarında başlarını saç telleri görünmeyecek şekilde örten hanımların, giysilerinden hiçbir şey anlaşılmayan beylerin en makbul sayılan Ramazan ayında oruçlu ağızları ve kıldıkları beş vakit namaz aralığında beddualarda bulunmalarıydı! Öyle beddualar, öyle nefret kokan, kin kokan ifadeler gördüm ki insanlığımdan utandım! Onlara göre ben Müslüman değilim, şekil itibariyle haklılar da.. Namaz kılmam, tam ramazan boyunca oruç tutmam; namaz kılmayan, oruç tutmayan halimle ben daha dindarmışım be! Hayatımda beddua etmedim; hele ki zor durumda olanla alay hiç etmedim! Bizler böyle kötü insanlar değildik; öyle üzgünüm ki ne zaman toplum bu kadar değişti? Neden değişti diye birkaç açıklamam var elbet, lakin toplumu fazla germeyeyim bayram üzeri, bir başka yazıya kısmet... İnsanların bu kadar tehlikeli hale kolayca gelebileceklerine hiç inanmazdım; üzgünüm... Hadi tüm bunlar yana, her televizyon açtığımızda ekranlardan eksik olmayan ölüm ve gözyaşı haberlerinin gerçeğinden hangi vicdan sahibi sıyrılıp ortada hiçbir şey yokmuş gibi "bayram" rehavetine kendini bırakabilir ki? Ülkede gizliden gizliye bir iç savaşın tezgahlanmaya çalışıldığı, dağlarımızdan, şehirlerimizden, sokağımızdan kan ve gözyaşının eksik olmadığı şu demlerde gencecik yavrularımızın birer adanmış adakmış gibi toprağa bir bir düştüğünü görüp de hangi merhamet sahibi duygu kalkıp da "bayram" yapabilir ki? Yeryüzünde onca acı, onca talan ve onca sömürü varken biz hangi duygularla "bayram'ı" kutlayacağız ki?
Sanırım "bayram" en çok çocuklara yakışır, onların o temiz ve kirlenmemiş dünyalarının kirletilmemesi ümidi ile çocuklarımıza bayramı yaşatalım, ama iyi bilmemiz gerekir ki bayramların gelebilmesi için öncelikle matemlerin kalkması lazım!
Şarkıdaki sözleri bir temenni olarak kabul edip; "bütün dünya buna inansa, bir inansa 
hayat bayram olsa insanlar el ele tutuşsa, birlik olsa 
uzansak sonsuza... "

Diyor ve en içten hislerimle "BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN!" diyorum.