Eğer bilmeden yanlış yapmış, ayıp işlemiş ve günaha girmişsek bunlarla ilgili olarak bütün düzeltmeleri bir daha dönmemek üzere itina ile yapmalıyız. Unutmamalıyız ki önemli olan hata yapmak değil, hatada ısrar ederek onu inatla yapmaktır. Gerekli dersler çıkartılarak yapılan günahlara, hatalara, ayıplara yeniden dönmemek en çok tercih edilmesi gereken şık olarak öncellenmelidir. Böyle durumlarda insanın nefsi, daima kendini haklı çıkarmaya çalışarak, "Yaptığın yanlış değil." diyerek kişinin zihnini çelmeye çalışmaktadır. Bir işte, hatalı olup olmadığımızı anlamamız belki biraz zordur. Ancak kalbimizi ve vicdanımızı dinlediğimiz zaman bu ayırımı gayet net yapabileceğimiz inancındayım. İki veya daha fazla kişileri ilgilendiren bir hadiseye karışmışsak kendimizi, karşımızdaki şahsın yerine koyarak empati yapmalıyız. "Onun yerine ben olsaydım, ne yapardım?" diyerek düşünmeliyiz. Böyle yapmak, hadisenin üzücü neticelenmesine mani olacaktır. Sadece kendimizi ilgilendiren bir olayın ayırımında isek mutlak olarak kalbimize müracaat etmeliyiz. Eğer içimizde yaptığımız olayla ilgili bir şeyler bizi rahatsız ediyorsa işte o yanlış, ayıp ve günahtır. Tekrar dönmemek üzere onlardan uzaklaşmak için gerekli mücadeleyi yapmalıyız. Allah dua eden ve tövbe edenlerin dileklerini kabul edeceğini beyan etmiştir. Biz de o kapıdan girmeli ve bir daha hataya yanlışa ve günaha dönmemeliyiz. Hatada ısrar hem bireysel hem de toplumsal olarak değerlendirildiğinde büyük felaketlere kapı açacak kötü bir anahtardır. Kim bu anahtarı açılacak herhangi bir kapı için kullanmaya çalışırsa hem kendi hem çevresi hem de toplum bundan ciddi derecede olumsuz etkilenecektir. Hatada ısrar etmek amiyane tabirle: "Ben eşeğim" deyip anırmaya devam etmektir de denilebilir... Yani arabaların son sürat ilerlediği bir yolda kırmızı ışıkta ısrarla karşıya geçmek demektir... Güzel bir hikaye ile bitirelim: "Bir zamanlar üç bilge bir araya gelip dünyanın en kısa anayasasını yazmaya koyuldular. İnsanın hareketlerine ve davranışlarına hükmeden kanunu ortaya koyan kişi, dünyanın en bilge kişisi seçilecekti. "Allah suçluları cezalandırır." diye teklif etti bilgelerden birisi. Tek cümleydi; kısa ve özdü. Fakat diğerleri bunun bir kanun değil bir tehdit olduğunu söyleyerek itiraz ettiler. Birinci bilgenin bu teklifi kabul edilmedi. "Allah sevgidir." dedi, ikinci bilge. Ama bu teklif de kabul görmedi. Çünkü insanın görevlerini tam anlamıyla açıklamıyordu. Sonra üçüncü bilge tane tane şu teklifte bulundu: "Kendinize yapılmasını istemediğiniz şeyi, başkalarına yapmayın. Ve ilave etti: Kanun budur; gerisi sadece yoruma kalmıştır." Diğer bilgeler de bu teklifi kabul ettiler. O bilge de zamanın en bilge kişisi seçildi."