Bu ortak akıl işine yıllardır takılır dururum. Galiba Celal Doğan döneminde hareket kazandı ve şehir adına bişeyler yapılmak için kollar sıvandı. O dönemde birinci planda Vilayet, Belediyeler, Odalar ve emniyet müthiş bir dayanışma içindeydi. STKlar da çok etkiliydi. TVsiz yerel basın şimdiki gibi değildi.. Tek hedef şehrin meselelerini masaya yatırmak çözümler üretmek, gelecek adına plan ve projeler yapmaktı.. Kenti yönetenlerin sık sık bir araya gelip Ankara uzantılı siyasi güç ile sorunların önündeki engellerin kaldırılması adına, hayli önemli bir dayanışma oluşumuydu ortak akıl..

Haliyle yıllar boyu devam etti ortak akıl uygulaması.. Ama bu zaman dilimi içerisinde son yıllarda asıl işlevinden uzaklaştırıldı ve belki biraz ağır olacak ama bazı çevrelerce, kişisel, sektörel ve kurumsal ortak çıkar haline dönüştürülmeye başlandı. Bunun diğer tanımını Vesayet olarak adlandırabiliriz.. Onun içindir ki, Gaziantepin sorunları bir kenara bırakıldı, şehrin menfaatleri ve geleceği adına çözümler üretilip, projeler yapılmadı.. En önemlisi Eğitim konusu ihmal edildi, kentin Türkiye sıralamasının sonlarına düşmesine sebep olundu. O kadar uyarılara rağmen enerji sorunu konusunda kentin geneli için politikalar ve projeler üretilmedi. OSBnin bu yöndeki hamlesi örnek alınıp şehrin geleceği öngörülemedi. Kentin trafik ve ulaşım sorununa radikal yönlü el atılmadı. İmarına çeki düzen verilmedi, şehir planları kişilere göre düzenlendi, Gaziantep göz göre göre beton yığınına dönüştürüldü.. Suriyeliler meselesinde önce politik davranıldı, sonra gelen çok sayıda çaresiz kalmış insanlardan yararlanma fırsatları için kollar sıvandı. Onun için gerçek manada akılcı çözümler üretmede kaçak güreşildi.. Bu konuda yapılan uyarılar dikkate alınmadı ve sonuçta şehrin bu durumlara düşmesine seyirci kalındı.. Şimdi çaba gösteriliyor ama bunun olumlu sonuç verme ihtimali sıfır..

ORTAK ÇIKAR DAHA YAKIŞIYOR

Şimdi bana kim ortak akıl dese, kimler ortak akıldan bahsetse sadece tebessüm ediyorum.. Çünkü bu kentte ortak akıl, sadece bazı kesimlerin daha güçlenmesi, o bazı kesimlerin kent üzerindeki vesayetinin artması, gücünün daha etkin hale gelmesi yönünde hayatiyet buluyor.. Traji-komik olan ise, o bazı kişilerin Vesayet altına almaya çalıştığı Gaziantepin gerçek sorunlarıyla alakasının olmayışıdır.. Çok net konuşuyorum, çok küçük bir azınlığın dışında kimsenin Gaziantepi düşünme duyarlılığı kalmamıştır.. Varsa yoksa taşıyla, toprağıyla rant hazinesi olarak görülen ve vesayet altına alınmaya çalışılan Gaziantep üzerinden, siyasetçisiyle, baronları ve illegaliteye meyilli kesimlerince bu şehirde ortak çıkarlar elde etmenin mücadelesinin verilmesidir.. Gerisi laf-ı güzaftır..

SON NOT: Ortak aklın biçim kazandırılarak daha farklı şekilde, Kent Konseyi bünyesinde hayata geçirme düşüncesi ve umudu taşıyanları saygı ile karşılarım. Ama Kent Konseyleri yapısını iyi bilen, Gaziantepteki yapılanmayı ise iyi gören ve okuyabilen birisi olarak, mevcut ortak akıl düşüncesinin devam etme ihtimalinin yüksek olacağını şimdiden söylemeliyim..

MARKASIZ ŞEHİR OLDUK

Bir de MARKA ŞEHİR efsanemiz vardı bir zamanlar.. Hakikaten iyi bir ivme yakalamıştık Gaziantep olarak. Bunu dile getiren ve Türkiye gündemine sokan Sayın Nejat Koçerdi malumunuz.. Kim ne derse desin özellikle Gaziantep ekonomisine müthiş bir etki yaratmıştı o marka şehir havası.. Hatta başka illerce kopya bile edilmeye kalkışılmıştı.. Aslında Marka Şehir, genel olarak değerlendirilmeliydi, ama sadece ekonominin ivme kazanmasıyla elde edilen bir ünvandan ibaret kaldı. Elbette kentin ekonomik yönlü çıkışı, her yönüyle iyi kullanılmalıydı.. Çünkü yukarıda da belirttiğim gibi bu mesele bütünsel olarak ele alınmalı ve ortak akıl ile marka bir şehir oluşumu sağlanmalıydı.. Şehrin tüm katmanları Markanın tarifine uygun gelişim göstermeli, çağdaş kent normları öncelikli olmalı, eğitimi, kültürü, alt yapısı, sosyal yaşamı, şehirleşme planı, yeşil alanı, siyasetçisi, işadamı, esnafı, memuru dahil, bütünlüklü olarak insan kalitesi ve yetişmiş insan güçlü, yaşanabilir bir Gaziantep gerçeğini hafızalara yerleştirmeliydi..

Ne varki, yıllar geçtikçe Marka şehirde olması gereken tüm özellikler gerçekleşmedi.. Modern kent kimliğinden süratle uzaklaşan, karışık, kozmopolit, kimyası kaybettirilen, eğitim düzeyi aşağılarda, yabancı dili olanların parmakla sayılabileceği, herşeyin kişisel çıkarlara dayalı bir anlayışla dizayn edilmeye çalışıldığı bir kent haline getirildi güzelim Gaziantebimiz.. Kentin dinamiklerinin, gerçek Anteplilik ruhunu taşıyanların boşverimci bir pozisyon alması, şehrin geleceğinin karartılması yolundaki siyaseten izlenen politikalara karşı ses çıkarılmayışı, sivil toplum heyecanının yitirilmesi sonucu, Kurtuluş savaşı yaşamış, destan yazılmış bir şehre, bizzat evlatları tarafından ihanet edilmiştir..

FATMA HANIMIN ULAŞIMCILARI

Bence kısa sürede gördüklerim, bana 'Fatma hanımın Büyükşehirdeki ulaşımcıları, Asım beyin ulaşımcılarından daha pratik, daha aktif ve daha üretici' dedirtiyor.. Asım beyin ulaşımcıları okulda öğrendiklerini bilimsel yönlü, kitaplara sadık kalarak hayata geçirirlerdi, Fatma hanımın ulaşımcıları öğrendiklerini pratik yönlü uygulamaya geçiriyor.. Asım bey, trafik ve ulaşım konusunda 'bu işin eğitimini görmüşler' dediği ve her şeylerine evet dediği ulaşımcılarını savunurken, Fatma hanım doğrudan adreslere giderek pratik düşüncedeki ulaşımcılarıyla birlikte tartışıyor, o bölgenin trafiğini daha iyi hale getirmek için düğmeye basıyor.. Dinamik kavşak konusunda da Asım bey sistem için her adımı atmış uzmanını ve cihazları getirmişken, ulaşımcılarının üzerine serpili ölü toprağını kaldıramamış ve işi kendi haline bırakmıştır.. Fatma hanım ise sadece Çetinkaya kavşağında denenen sistemi ulaşımcılarını toplayarak daha önce planlanan bölgelerde aktif olması talimatını vermiştir..

Elbette Fatma hanım trafiğe radikal çözümler bulmak istiyor ama bu gerçekten çok zor. Geçici de olsa trafiği ve ulaşımı rahatlatma adına küçük hamleler yapıyor. Başından beri söylüyorum Metro kavşağı bunun en net göstergesi. O duvarı yıktırması, o göbeği kaldırması, Metro önüne, Karmen peyzaja kadar uzanan kuyruğun kısalmasını sağlaması müthiş bir rahatlık getirmiştir.. Diğer bölgelerde de etki yaratmıştır göbeklerin kaldırılması.. Bunu daha önce de söylemiştim, ama keşke bat-çık yapılaydı A. Aksu Bulvarına.. O zaman tekrar yeni bir çözüme gerek kalmazdı..

BİR HAFTADIR Bİ HALLER OLDU

Trafikte son bir haftada inanılmaz bir değişim başladı. Yani tekrar eskiye dönülmüş bir uygulama var.. Eski doğumevi kavşağından İnönü caddesine, Başkarakoldan Ordu Caddesine, Binevlerden Üniversiteye kadar giden yol, Maanoğlu, SSK kavşağı ve Grandtan başlayıp Kalyon kavşağına kadar trafik birden bire kilitleniverdi.. Araçlar kavşaklara kadar 5-6 kez durup kalkmak, 5 dakikalık mesafeye yarım saatte gitme işkencesi yaşamaya başladı. Trafikteki yeşil lambalar ancak 4-5 aracın gidecek kadar yanma süresine düştü. Haliyle günün belirli saatlerinde bahsettiğim bu kavşaklar ve caddelerde inanılmaz sıkıntı başladı.. Nedenini bilmiyorum, ya yeni bir çalışma başlatılmıştır, ya da Fatma hanımın ulaşımcıları dışında bazıları, kendilerine göre düzen oluşturmak istemişlerdir.. Bu konuda tatilcilerin dönmesiyle trafikteki araçların çoğalma ihtimalini göz önünde bulunduruyorum ama, sanki bu öyle değil gibime geliyor. Bakalım bir yetkili açıklama yaparsa sizlerle paylaşırız..

HAVAİ FİŞEKLERE VE SİLAHLARA

DUR DİYECEK KİMSE VAR MI ?

Geçen hafta özellikle Jandarma bölgesinde gece yarıları dışında gündüz saatlerinde sürekli silah sıkıldığını yazmıştık.. Hatta Burç yöresinde sıkılan silahlar yüzünden elektrik tellerinin koptuğunu ve yüzlerce ev ile iş yerlerinin elektriksiz kaldığını dile getirmiştik. Geceleri havai fişeklerin artık 02lere kadar atıldığına dikkat çekiyoruz sürekli olarak. Enteresandır, her zaman duyarlı davrandığını düşündüğüm Jandarmadan hiç ses çıkmadı. Bir Allahın kulu yetkili arayıp bilgi istemedi. Üstelik harekete de geçmedi. Hafta içi ve sonları yine silahlar sıkılmaya, havai fişekler atılmaya devam etti.. Şehir merkezinde zaten gece saat 24den sonra gürültü yapanlar, havai fişek atanlarda hiç vicdan kalmamış.. Hadi o vicdansızları anlıyorum da, bu kentin yöneticileri emniyeti, belediye yetkilileri niye ses çıkarmaz bunu anlamış değilim.. Neyse biz yazmaya, onlar sıkmaya ve atmaya, yetkililer de seyirci kalmaya devam etsin demekten başka bir çaremiz kalmadı artık bu şehirde..

HEPİNİZE İYİ HAFTALAR