Bugünkü yazıma, "Mevlaya ait olan" anlamına gelen Mevlana ismi, kendisine genç yaşta ders okutmaya başladığı sıralarda verilmiş, bugünkü Afganistan sınırları içerisinde yer alan, Horasan bölgesindeki Belh şehrinde 1207 yılında dünyaya gelmiş, asıl adı Muhammed Celaleddin olan Mevlana'nın güzel bir şiiri ile başlamak istiyorum. Yüzde ısrar etme, doksan da olur. İnsan dediğinde, noksan da olur... Sakın büyüklenme, elde neler var. Bir ben varım deme, yoksan da olur... Evet, güzellikleri yavaş yavaş kaybetmeye başladık... Çünkü artık insanlar birbirine güvenmiyor, sevgi-saygı göstermiyor ve hakkına razı olmuyor... Bir bireysellik, BİR BENCİLLİK almış başını gidiyor... SANANE iğrenç cümlesi ile kendilerini yalnızlığa iten insanlar, toplum içine çıkınca ne yapacaklarını ve nasıl davranacaklarını bilemeyen sudan çıkmış balıklar gibi davranıyorlar... Kendileri TOPLUMUN kurallarına uyması gerekenler, herkese inadına kendi KURALLARINI dayatıyorlar... Bütünde güzelliği ön plana ÇIKARMASI gerekenler, ayrıntılardaki kirliliğin altında eziliyorlar... "Başarı ayrıntılarda gizlidir." sözüyle AYRINTILARA takılı kalmak algısını karıştırıyorlar... Akrabalık ilişkileri neredeyse sadece "al gülüm ver gülüme" dönmüş durumda... Misafirlikler yavaş yavaş unutulmaya başlandı... Eskiye özlem duygusu beyinlerimizi ve bedenlerimizi kuşatmış durumda... Aynı binada ve aynı asansörde karşılaşan insanlar birbirlerine selam vermez hale geldi... "BENDEN uzak OLSUN ama isterse MISIR'A sultan olsun" diye düşünüyorlar; ancak MISIR'A sultan olunca da kıskançlıktan, hasetlikten kendilerini yiyor bitiriyorlar... Vefasızlığın envai çeşidini yapıyor, insanları menfaatimize göre kullanıyor, sonra da BİR ÇIRPIDA SİLİP atıyoruz... En ufak bir sarsıntıda evliliklerimizi bitirme kararı alıyor, sürekli sevgili değiştiriyor ve o kadar hızlı karar veriyoruz ki; daha sonra hep aynı "Ben nerde yanlış yaptım." türküsünü söylüyoruz... Sanal alemde –yalancıktan- güzel ve iyi olanı veya ibret alınacak ne varsa gırla PAYLAŞIYOR, beğeniyor ve yorum yazıyoruz... Gerçek hayatta ise iletişim kurmak adına ağzımızı bile açmıyoruz... Bilgisayarın başında saatlerce çene patlatıyor; yanı başımızda bizden ilgi bekleyene selam bile vermiyoruz... Çocuklarımızı bilgisayar, CEP TELEFONU ve internet yetiştiriyor anlamıyoruz... En iyi bakıcıları çocuklarımıza alıyor sonra da sorumluklarımızın bittiğini düşünüyoruz... Yüreklerimiz kirlendi... Sevdiğimiz kadının sadece bedeniyle ilgileniyor, beynini hiç hesaba katmıyoruz... Kendimize eş, kendimize kadın, kendimize güzellik kraliçesi arıyor, ancak çocuğumuza "Nasıl bir BABA, nasıl bir ANNE olur acaba?" diye düşünmüyoruz... Yüreklerimiz kirlendi... Çok konuşuyor, az okuyor ve çok çabuk tüketiyoruz... Aslında tükeniyoruz... Yarın bütün servetimizi harcayarak geri getiremeyeceklerimizi, bugün KENDİ ellerimizle ve hiçbir baskı olmadan tarumar ediyoruz... Hasılı yüreklerimiz kirlendiği için dileklerimiz zehir saçmaya başladı... Aslında doğayı kirleten kirli düşüncelerimiz ve fikirlerimiz... Aslında başımıza ne geliyorsa KENDİMİZ yüzünden geliyor fakat biz sürekli SUÇLAMAYA DEVAM EDİYORUZ... Hep hatayı başkalarında görüyor; ancak dönüp de kendimize bakmıyoruz... Ömür sermayesi YAVAŞ YAVAŞ eriyip giderken, bu dünyada ne işimiz vardı diye düşünüp duruyoruz... OYSA bu dünya ötelerden GÜLİSTAN DERMEK için çiçekler ektiğimiz tarlalardır sadece... Bunun en birinci şartını da hep unutuyoruz... "Güzel dilekler güzel yüreklerden çıkar..." Rabbim yüreklerimize güzellikler; dileklerinize iyilikler ihsan eylesin... Muhabbetle...