Aşur'un gittiğinin ertesi günü kamyon benim evin önündeydi. Nasılsa gitmekte olduğum duyulmuştu. O gün için köyde bulunan herkesin evimin önünde toplandığını söyleyebilirim. Bu kalabalığa kadınlar da dahildi. Muhtarla oğulları gelmediler…

Yanımda dost bildiğim birkaç kişi ile bir kenardan seyrediyordum. Eşyalarımızı balkondan özenle veriyorlar ve kamyona yerleştiriyorlardı.

Beldede kaldığım dört yıl içinde doktora götürmediğim hasta, doğuma götürmediğim kadın kalmamıştı. Çamlıbel ve Tokat'taki hastaneler beni tanıyorlar, götürdüğüm hastalara gereken ilgiyi gösteriyorlardı. Çünkü doktorlarla da arkadaş olmuştum. Eşyalarımız yüklenirken;

-Cankurtaranımız gidiyor, diye ağlayan bir kadın gördüm.

Eşyalarımız yüklendi. Herkesle ayrı ayrı vedalaştım. Eşim kadınlarla vedalaştı. Kamyon hareket etti. Ardından biz de ailecek Hacı Murat'a doluştuk. Korna çalarak gidiyordum.

Dikiz aynasından baktığımda arkamdaki kalabalığın el salladığını görmüştüm.

Anladım ki, Yezit diye bir şey yoktu. İnsan olmak vardı. Alevi/Sünni diye bir ayrım da yoktu. Okumuş kara cahiller vardı. Mürekkep yalamakla adam olduğunu sanan ve halkı kullanan edepsizler vardı. Duygulanmıştım.

Sevmiştim Günçalı'yı ve insanlarını. Ortaokuldan Resul öğretmenle Durmuş öğretmen oğlumun sünnetinde kirvemiz olmuşlardı. Yaklaşık otuz yıl sonra Durmuş hocayla net ortamında tekrar buluştuk.

Bir yerde sorun bitince gidilen yeni yerde tekrar başlıyordu.

O yıllarda ortaokullarla ilkokullar ayrıydı. Yalınyazı'da ilkokul öğretmenleri için yapılmış, altı daireli modern bir lojman vardı. Bu lojmanlardan iki tanesini ortaokul müdürü ile bir ortaokul öğretmeni işgal etmişlerdi. Boşaltmaları için okul müdürüne ve ilçedeki ilköğretim müdürüne başvurdum ama boşaltmadılar. Israrcı olunca ilköğretim müdürü;

-Onlar da devletin memuru, Lojmanda oturabilirler, diye kestirip attı.

Aslında ortaokul hocaları lojmanı boşaltma hazırlığı yapmışlardı. Ancak benim müdürlerim gevşeklik edince vazgeçmişlerdi.

Okul bahçesinde topraktan yapılmış eski bir lojman vardı. Bitişikteki jandarma karakolu bir ahır görünümündeki bu lojmanı depo olarak kullanıyordu. Karakol komutanına rica ettim. Lojmanı boşalttı. Süpürüp temizledik. Bu lojmana taşınıp toz toprak içinde oturmaya başladık.

Kasabada kiralık ev yoktu.

Ben yine Yezit'tim. Okuldaki öğretmen arkadaşlarım da Günçalı öğretmenlerinin kopyası gibiydiler. Yerleştikten sonra ilk iş olarak Aşur'un taşındığı köyün muhtarına mektup yazdım. Aşur'un Günçalı'da öğrenciyi taciz ederken yakalandığını, daha önce de köylerindeki bir gelinle adının çıktığını hatırlattım. Sonuna da ''Aşur'u terbiye etmek senin delikanlılığına kalmıştır'' sözünü ekledim.

Yalınyazı güzel yerdi. Milli eğitim sözünü tutmuş, dağıtılan öğretmenler arasında beni en iyi yere atamıştı.