Sarsu'da göreve devam ettim. Okullar açıldı. Dersler başladı. Artık atamamın durduğundan emin olmuştum. Ancak aralık ayı ortalarına doğru bir sarı zarf geldi. Açıp okuduğumda merkez Günçalı beldesine atandığımı gördüm.

Artova'ya giderek oradaki polis arkadaşlardan Günçalı'nın nerede olduğunu öğrenmek istedim. Günlerden pazar günüydü. Günçalı'nın adını bilen veya duyan yoktu. İslahiye'li polis memuru Mehmet beyle resmi kurumlardaki il haritalarına bakmayı düşündük. Ancak pazar olduğundan kurumlar kapalıydı. Küçük yer olduğu için Mehmet bey kurumların müstahdemlerini tanıyordu. İki ayrı müstahdemi çağırarak ilgili daireleri açtırıp il haritasına baktık. Günçalı adıyla işaretli bir yerleşim alanına rastlayamadık. Yanımızdaki müstahdem sordu;

-Siz nereyi arıyorsunuz?

-Günçalı adında bir beldeyi ama galiba Tokat'ın böyle bir beldesi yok, dedim.

- Günçalı'nın eski adı Kemah'tır. Hemen Çamlıbel'in biraz ilerisinde. Büyük ve güzel yer, dedi.

Artova ile Çamlıbel arasında kestirme, kısa bir yol vardır. Çamlıbel de Sivas Tokat karayolu üzerinde bir kasaba. Çamlıbel'e giderek Günçalı'ya nereden ve nasıl gidileceğini öğrendim. Zaten Çamlıbel'e yedi kilometre mesafede bir yerdi. Beldeye gittim. Okul beldenin girişindeydi. İlkokulu ve ortaokulu vardı. Elektrikleri verilmişti. Beldenin bakkalında köyün ortak kullandığı bir telefon bile vardı. Müdürün tayini İzmir'e çıkmıştı ve hemen toplanıp gidecekti. Müdür kendi yerine lojmana oturabileceğimi söyledi.

Lojmanın boşaldığının ertesi günü eşyalarımı bir kamyona yükleyerek Günçalı'ya geldim. İkindi vakti okulun önünde durduk. Eşyaları indirecek adam ararken müdürlüğe vekaleten bakan Aşur hoca yanımıza geldi. İlk sözü;

-Hoca, ya bize uyarsın, ya da çeker gidersin, oldu.

-Her gittiği yere uyan adam olsaydım Antep'ten buralara kadar sürgün gelmezdim. Türk Bayrağının dalgalandığı her yer vatanım, her yerde çalışabilirim. Belki çeker giderim ama giderken de sizin tamamınızı sürükleyip beraber götürürüm, diye yanıtladım.

Karşılama gerginlikle başlamıştı.

Sonradan öğrendim. Beldedeki bütün öğretmenler yakın çevreden veya Tokat ilindendi. Hepsi de Alevi kökenli ve aşırı solcuydu. Tabi ki, belde halkı da Aleviydi ama öğretmenlerden çok daha olgun insanlardı. Aşur hoca Fatsa'da, Fatsa olayları sırasında illegal sol örgütlere yataklık etmişti. Beldeye benim hakkımda ''Köyümüze bir yezit geliyor'' diye propaganda yapmışlardı.

İldeki polis arkadaşlardan bir tüyo almıştım. Sürgün olduğumuzdan dolayı ezileceğimiz yerlerde görev yapmamız için Ankara'dan uyarı vardı. Ayrıca emniyet teşkilatı tarafından sürekli izleniyorduk. Her ay emniyet tarafından hakkımızda rapor düzenleniyordu.

Kol kırılır yen içinde kalır diyerek Günçalı'daki görevime başladım.

Ne başlangıçtı ama…