Yıllardır Türkiye’de, en son tartışılması gereken kurumlardan biri olan "yargı" tartışma konusudur, adalet şüpheli, hoşumuza gitmeyen kararlar sonrası hakimler savcılar suçludur.

Hep siyaset üstü olması gerektiği söylenen "adalet işleri" birilerinininsafına terk edilmiştir.

Hak hukuk isteyenlerin ortak kanaati; "adaleti hakimler-savcılar, asayişi jandarma polis, devleti siyasi partiler, ideolojiler değil kanunlar yönetmeli" olmalı değil mi ?

Ekmek kadar, su kadar önemli bu konunun suistimal edilmesindendir tüm sıkıntılarımız!

Adaletin olmadığı yerde zorbalık olur, anarşi olur, terörizm olur, açlık sefalet olur çünkü onun olmadığı yerde Allah’ın rahmeti de bereketi de olmaz.

Bir ülkede giderde ortaklık, gelirde hep bana rabbena varsa ADALET bir bayan ismi olmaktan öteye gidemez. hele birde kişiye göre güce göre hareket eden siyasileriniz, hakim, savcı, polisiniz varsa sonunuzu hak getire.

Ülkemizin talihsizliğidir, "güç başkasının elindeyken adalet isteyenler, güçlü olduklarında bambaşka bir adalet anlayışına bürünürler."

Koca koca "Adalet sarayları", hapishaneler yapanlar adaletin nasıl tesis edileceği hakkında bir gelişme, bir çalışma tesis edemezler. Geçmişten günümüze bakıyorum da birileri "derin devlet’ten" bahsediyordu, ondan şikayetçi idi her şeye mani onu görüyordu, uzun uğraşlar sonunda derin devlet bi şekilde ala aşağı edildi...

Derin devleti hapse tıkmakla övünenler, görüyoruz ki aynı derinlikte paralel devlete bırakmışlar her şeyi.

Her daim gizli bir el olmuş "adil sandığımız adalette", sadece ellerin sahipleri değişmiş.

Geçmiş dönemler de koalisyon hükümetleri aynı şeylerden şikayetçi idi, bakıyoruz tek başına hükümet olanlarda aynı dertten muzdarip. İktidar olmayı becerenler malesef adalette mukdedir olamamışlar.

90’lı yıllarda bir adalet bakanı yargıda kadrolaşırken "ne yani falanca fikirden insanlarımı alsaydım işe" diyordu, aradan geçen zamanda gördük ki kişiler değişmiş fikirler değişmiş ama zihniyetler değişmemiş.

Biri gitmiş diğeri gelmiş, değişen bişey yok.

Tabi hepimiz dertliyiz hepimiz adaletsizlikten şikayetçiyiz mevzuyu bu aşamaya getirmeme sebep, Adalet Bakanı ve bazı hükümet yetkililerinin ERGENEKON ve BALYOZ davalarında orduya şuan çatışma halinde oldukları CEMAAT tarafından bir KUMPAS kurulduğu iddiasını ortaya atmalarıdır.

Uygulamalarımız kadar söylemlerimiz de adaletsiz. Ne demek kardeşim orduya kumpas kuruldu, sen daha önce neredeydin, kumpası görüpte susmak, bilipte ayan etmemek o suça ortak olmak değil midir.

İnsanlar kendilerini farkında olmadan çok komik durumlara düşürebiliyorlar, şimdi kumpas kuruldu diyenler daha "bu davalar orduya kurulan bir tuzak" diyenleri "meczup" ilan edenlerin bu gün aynı kişiler olmasıdır. Bu en hafif tabiriyle utanmazlıktır, aymazlıktır iki yüzlülüktür günahtır...

Ülke yönetenlerin adalet dağıtanların, ak pak olduğunu iddia edenlerin "İşine geldiğinde sus pus olup işine gelmediğinde yaygara koparma" hakları yoktur, bu hakta kabul etmez halkta.

Nisa Suresi 135’nci Ayette Yüce Yaradan inananlara(mealen) şöyle buyuruyor; "Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa, Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. (Şahitlik ettikleriniz) zengin veya fakir de olsalar (adaletten ayrılmayın). Çünkü Allah ikisine de daha yakındır. (Onları sizden çok kayırır.) Öyle ise adaleti yerine getirmede nefsinize uymayın. Eğer (şahitlik ederken gerçeği) çarpıtırsanız veya (şahitlikten) çekinirseniz (bilin ki) şüphesiz

Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır." bizi kandırıp uyutanlar, işine geldiğinde aydıranlar yukarıdaki her şeyi görüyor biliyor... Ne mutlu hakkı hak bilip hakka inanlara....