Bakkal, manav, market ve tüm alışveriş merkezlerinde yiyecekleri ve bazı eşyaları tartmak için teraziler (çeşitli tartı aletleri) vardır. Daha büyük eşyaları tartmak için basküller vardır. Bir de altın, gümüş, pırlanta gibi mücevherlerin satışı sırasında tartıldığı hassas teraziler vardır. En kıymetli takılar bu hassas terazilerde tartılır. Bir de gönül terazisi vardır. İnsanlara ve dünyada bizim için önemli olan veya olmayan tüm varlıklara verdiğimiz değerleri, gönlümüzde tarttığımız terazilerdir bunlar. Aslında gönül terazisi, hassas terazilerin en önemelisidir. Bu terazide karşılaştığımız insanların, dost, arkadaş, akraba, aile fertleri, konu komşu ve kısacası tüm insanların gerçek değerlerini gönlümüzde yanlış tartar ve o yanlışa göre davranır ve konuşursak, büyük hatalar, telafisi zor kayıplar yaşarız. Bu yanlışları neden yaparız? Hislerimize göre hareket eder, duygusal davranırız da ondan. Bu nedenle sık sık gerçek değer yargılarını şaşırdığımız ve daha değerli olanlara değersiz, daha değersiz olanlara değerli muamelesi yaptığımız için, çok dost kaybederiz, hatta bazı düşmanlar kazanırız. En azından değerinizi iyi tartmadığımız ve iyi görmediğimiz insanlar yüzünden bizi sevenlerin sayısı gittikçe azalabilir ve bir gün yalnız kalabiliriz. Şu dünyada yanlış tartılan o kadar çok şey var ki, saymakla bitmez. Mala mülke, yemek içmeğe, türlü eğlencelere, paraya pula, şan ve şöhrete ve söz sahibi olma ihtirasına o kadar çok kendini kaptıran insanlar vardır ki, gönül terazisinde değerleri yanlış tartan insanlar, en çok bu gibiler arasından çıkar. Oysa insanlık değerleri, adalet, güven, istikrar, cömertlik, mertlik, sevgi, saygı, vefa, eğitim, kültür, sanat, ilim, fen, edebiyat, şiir, müzik, resim, tüm sanat dalları, spor, hemşerilik değerleri, Milli ve manevi tüm değerler, örf ve adetler, namus, haysiyet, aile şerefi gibi kavramlar ve değerler, gönül terazisinde asla yanlışlık yapmadan tartmamız gereken çok önemli olgular ve değeri değişmez kıymetlerdir. Hatta varlık sebebimizdir. Her şeyin başında ise Yüce Allaha inancımız ve Allah sevgimiz gelir. Bir meslek büyüğümüz, çok değerli Fevzi ağabeyimiz vardı. Halen SSK Emekli Sigorta Müfettişidir ve halen 88 yaşındadır. Allah uzun ömürler versin. Bir gün ona, dairede öğle paydosunda "Fevzi ağabey, bazı arkadaşlar bana çok hassassın, onun için bazen alıngan davranıyorsun. Herhalde şiir yazdığın ve beste yaptığın, dolayısı ile çok duygusal olduğundan dolayı" diyorlar, bir bakıma beni eleştiriyorlar" demiş, adeta dert yanmıştım ve görüşlerini almak istemiştim. Fevzi ağabey bu sözlerim üzerine kaşlarını çatmış, uzaklara bakarak kim seni üzüyor der gibi adeta suçlu aramış, sonra da bana güler yüzle dönerek şunları söylemişti: "Erolcuğum bak İzmir marşı nasıl başlar. Gafil ne bilir diye başlar. Sen boş ver aldırma hassas diyenlere. Onlar hassasiyetin değerini bilmezler. Aslında en kıymetli ve en değerli şeydir hassasiyet. En kıymetli şeyler, hassas terazilerde tartılır. Örneğin altın, gümüş, pırlanta gibi. Sonra bir şeyler kötüye gidiyorsa ilk önce hassas aletler bozulur. Örneğin alabora olan bir gemide veya denizde hissedilen bir deprem sonucunda muhtemelen pusulanın, gemi motorlarının ve telsizlerinin bozulması gibi. Bir kazayı, tehlikeyi, yangını duygusal olarak önceden ilk hisseden hassas ve dikkatli insanların çığlıkları, uyarmaları ve bu suretle bir tehlikenin önceden önlenmesini sağladıkları gibi. Ayrıca senin bestekarlığına kimse laf edemez. Sen bir gün çok ünlü olacaksın. Tüm bestecilerimiz ünlü ve değerli ama bak bir ünlü Sadettin Kaynak üstat bestecimiz var. Yine bir de ünlü Selahattin Pınar üstat bestecimiz var. İkisine de Allah rahmet eylesin. Biri Kaynak, biri Pınar. Sen de besteci olarak Memba'sın" demiş, hem beni teselli etmiş, yüzümü güldürmüş, son yakıştırdığı iltifatla da utandırmıştı. Fevzi ağabeye "ağabeyi çok naziksin ama o kadar da değil. Kaynak ve Pınar üstatların yanında ben onların ancak öğrencisi olabilirim" demiştim. Tabi bu kadar değerine karşılık hassas aletlerin ve hassas insanların kırılganlığı vardır. Bu da normaldir. Kemanda en çok en ince ve hassas tel olan "mi" teli kopar bazen akort sırasında. Fakat en güzel sesler de mi telinden çıkar. Bazen bir hassas davranış, bir insanın hayatını kurtarabilir. Bazen bir teşvik, bir sanatçıyı zirveye taşıyabilir. Bazen de tam tersi çok kötü bir davranış ve onur kırcı bir söz, bir insanın tüm hayatını mahvedebilir ve tüm başarılarını yok edebilir. İşte insanları gönül terazisinde doğru tartmak böyle bir şeydir. Kalın sağlıcakla değerli okurlarım.