Şu fani dünyada insanlar arasında ne kadar çok gönül kırmalar, gücendirmeler, küstürmeler oluyor, haddi hesabı yok, değil mi dostlar? Oysa bu olumsuz tavırların hiç kimseye faydası yoktur. Bu tür eksi ve aksi davranışlar, ne kadar artı değer varsa hepsini silip süpürmeye yarar o kadar. Birbirini sürekli kıran ve üzen insanlar arasında gün gelir, bir selam bile kalmaz. Hatta dargın olduğu birini uzaktan yolda görse, yolunu değiştiren insanlar vardır. Üzücü bir durumdur. Ünlü düşünür Nietsche "En insanca hareket bir insanın utanmasını önlemektir" demiş. Ne kadar doğru bir söz. Gerçi çok utanılacak bir davranış sergileyen birine, "utan kendinden" denebilir. Fakat farkına varmadan masum bir pot kırarak gülünç duruma düşen ve üzülen birine, gülerek, alay ederek yerin dibine geçirmek ayıptır, hatta zavallılıktır. O sırada konuyu değiştirmek ve görmemezlikten gelebilmek, düşeni yerden kaldırmak gibidir. Bunu kaç kişi yapar bilinmez. Bilerek pot kırmak, insanları üzen patavatsızlıklar yapmayı marifet saymak ise çok yakışıksız bir durumdur. Patavatsızın tarifi bence şudur: Patavatsız, kabaların evladı, dengesizin, arsızların kardeşi, mağrurların, ağaların kuklası, hassasların yüreğinde sanıktır. Patavatsız, her ortamda dışlanan, kötülerin arasında aklanan, dalkavuğun arkasına saklanan, eşkıya'nın sofrasında uşaktır. Patavatsız, konuştukça küçülür, tüm değeri, milim ile ölçülür, dostluk için ismi hep es geçilir, ayıplanır, unutulur, sevilmez. Laf atma ile acı sözler ile utandırmalar ve gurur kırmalar ile bir incitme yarışı vardır çok yerde. Sayısız dargınlıkların, kırgınlıkların ve küsmelerin sebebi budur. Dilin kemiği yoktur derler. Oysa dilin kemiği vardır. Dilin kemiği dişlerdir. Dişlerini kaparsın ve ağzını açmazsın. Bu suretle kötü bir söz söylemekten de kendini korumuş olursun olur biter. Oysa bazı insanlar üstelik haksız ve yersiz olarak bazılarına yüklenmeden duramazlar. Bu onların iç dünyalarındaki hazımsızlıktan ileri gelir ve sadece nefret ve sevgisizlikle cevabını bulur. İnsanlar seyahatte, içki veya kumar masasında belli olur diye bir söz vardı. Bence insanlar her zaman ve her yerde her türlü davranış ve sözleri ile gerçek karakterlerini belli ederler. Hatta herhangi bir olaya bakış açıları bile nasıl bir insan oldukları hakkında bir ön bilgi verebilir. Birbirini çekemeyen ve kalbini kıran bazı sanatçılar, işçisini gücendiren patronlar, memurunu gücendiren amirler, komşusunu, kardeşini, akrabasını gücendiren insanlar ve müşterisini gücendiren iş sahipleri. Sayın sayabildiğiniz kadar ne kadar çoktur ve üzücü bir durumdur. Bu durum ancak eğitim ve nezaket erdemini öğrenmek, tatmak ve yaşamakla aşılabilir. Karşılaştığı her insanın, insan haklarına saygı göstererek, nezaket, sevgi ve saygı içinde davranmayı bilerek yaşayanlar, ömür boyu sevgi, saygı ve itibar görerek yaşarlar ve öldükleri zaman dünyaya bir hoş seda ve saygın bir iz bırakırlar. Bir iletişim aracı olan telefonla konuşmayı bilmek ise çok özel bir marifettir. Bazıları yüz yüze gülümseyerek görüşüyormuş gibi hep dostça konuşurken, bazıları sürekli fırça atar gibi her zaman kırarak ve üzerek konuşurlar. Nasıl olsa uzakta ve yüzünü görmüyorum der gibi atar tutar ve acı konuşurlar. Oysa neler kaybettiklerinin bir türlü farkına varamazlar. Telefon eden kişi de Tanrı misafiridir. Kapıyı çalarak gelen misafirden pek farkı yoktur. Telefon eden kişi de tellerin içinden kulağımıza gelen bir misafirdir. Ona kaba davranmanın, acı sözler söylemenin, kapıyı çalarak gelen misafiri kapıdan kovmaktan hiç bir farkı yoktur ve ayıptır. Bir düşünür "davranış inceliği, her yerde geçer akçe olan, bir tanıtma mektubu gibidir" demiş ve çok doğru söylemiş. Esas mesele budur. Her türlü nazik veya kaba davranışımız, kişiliğimiz hakkında bizi ele verir. Kalın sağlıcakla değerli okurlarım...