Anlaşılan o ki, Türkiye'de ciddi bir akıl tutulması yaşanıyor.. Ülkeyi bu güne kadar kendi yöntemleriyle idare edenler, yani iktidarı, muhalefeti tüm siyasi partiler, Taksim olaylarıyla birlikte adeta abondone oldu. İktidar halk derken sadece kendi partisine gönül verenleri gördü. Sayın Başbakan bunu en sonunda yüzde 50 yaparak tehlikeli bir söz etti.. Maalesef partiyi nasıl yönetiyorsa ülkeyi de o yöntem ve tarzda yönetmeye kalkıştı.. Kimseye söz hakkı tanımadı. Ağzına gelen ne varsa içerisinde hakaretlerde olsa çekinmeden söyledi.. Muhalefet ise gerek CHP, gerek MHP kalıplaşmış siyasi anlayış duvarını yıkamadı. Liderlerin etrafındakiler ise değişin Türkiye gerçeğini göremeyip kendilerini geliştirme ihtiyacı bile duymadı.. Hatta yeni Türkiye profilini incelemeye bile gerek duymadılar.. Sosyal medyayı ciddiye almadılar.. Gelişen teknolojinin gençler ve insanlar üzerindeki etkisini fark edemediler.. Sonuçta Taksim ve Gezi Parkı olayı, her şeyi tüm çıplaklığı ile ortaya çıkardı..
İktidar ve Sayın Başbakan hala bildiği gibi hareket etmeye niyetli gözükürken, MHP'de son mitinglerde kazandıklarını, Gezi Parkı olaylarına bakış açısıyla tekrar kaybedecek bir politika izledi. CHP ise iki arada bir derede kalmışcasına, bir yandan bu güne kadar izlenen politikalardaki yanlışlığı, diğer yandan bundan sonrası için nasıl bir politika geliştireceklerini bilmez duruma geldi.. Yani ortaya çıkan tablo Türkiye'yi yönetenlerin ve muhalefet kanadındaki tüm siyasi partilerin kendilerini tekrar gözden geçirmelerini sağladımı bilemem.. Bildiğim tek şey, umarım bundan iyi bir ders çıkartırlar.. Aksi takdirde ki biraz endişeliyim, çünkü böyle giderlerse Türkiye'yi ciddi bir sıkıntı bekliyor..
GAZİANTEP'TE DURUM FARKLI MI Kİ?
Aynı gerçeği Gaziantep'e göre de uyarlayalım isterseniz.. Bu köşede defalarca yazdım, "Kenti yönetenler vatandaşı anlamıyor"diyerek.. Türkiye'yi yönetenler de kendi vatandaşlarının ve özellikle gençlerin dilini anlamıyor. Biatçı bir nesil, ses çıkarmayan, tepki vermeyen, göremeyen veya görse bile bildiğini söyleyemeyen bir gençlik ve vatandaş profili..
Gaziantebi yönetenlerde de, özellikle siyasette maalesef bu saplantı var.. Halkın sesine kulak vermeme gibi.. Ben yaptım oldu anlayışı.. Yoksa bu şehrin trafiği böyle mi olmalıydı.. Yollar rezalet.. Trafik ışıkları ondan daha rezalet.. Büyük belediye başkanı Dünyada gezmedik ülke şehir bırakmadı, Gaziantep o ülkelerdeki güzelliklerden nasibini alamadı.. Hala sinyalizasyon rezaletini yazıyorum durmadan.. Bırakın hepsini bir kenara Kavaklıkta vatandaşların doğru dürüst oturacağı veya piknik yapacağı alan bırakılmadı.. Her yer lokanta cafe yapıldı.. Hala Kavaklık köprüsü ile Maanoğu'na kadar olan bölüm kapalı. Burada yüzlerce ağaç kesildi.. Bir tek bu sütunlardan yapmayın etmeyin diye uyarıda bulunduk o kadar.. Kale yıkılıyor çöküyor dedik oralı olunmadı.. Yıkıldı yine oralı olunmuyor hala.. Şimdi Taksim Gezi Parkı için şehrimizde de gayet medeni bir şekilde hiçbir aşırıya kaçmadan gösterilerde bulunuyor.. Bu arkadaşların hepsine saygı duyuyorum.. Ama o gösteriye katılanların aynı duyarlılığı yaşadıkları kent olan Gaziantep'teki olumsuzluklar için göstermelerini beklemek hakkımız olsa gerek...
ERDAL ATA VE ÖMER AYDIN
Marifet iltifata tabidir.. Eğer birileri iyi işler yapıyorsa, O'na iltifat etmek gerekir.. Bu bir sanatçı da olabilir, sporcu da, meslek sahibi de, doktor ve eğitimcide.. Tabii birde bürokratlara ve seçilmiş atanmış kimler varsa..
Yani işin özü, kim toplum adına, şehir adına ne yapıyorsa bunlar dile getirilmeli, övülmeli, takdir ve tebrik edilmeli.. Biliyorsunuz ülkemizi yönetenlerin fazlaca anlamak istemedikleri biz vatandaşların, yaklaşık 13 gündür tamamen kendi özgür iradesiyle yaptıkları Gezi Parkı eylemlerinden başlayıp Türkiye'nin her tarafına yayılan protestoları yapılıyor...
İstanbul ve Ankara hatta İzmir'i de katabiliriz buna...Bu şehirlerimizdeki valiler ve emniyet müdürlerinin insanları anlamak, sorunları dinlemek, çözüme beraber gitmek gibi bir düşüncede olmadıkları için tepkisel olaylar patlak verdi.. Haliyle üzücü olaylar yaşandı. Hele polisin biber gazı acımasızlığı öfkeyi daha da yükseltti.. Elbette bunun talimatlarının daha tepelerden verildiğini biliyoruz.. Ama dediğim gibi bu talimatları alan yetkililerin uygulamaktaki sevk ve idare anlayışları önemli hale geliyor..
Bunun en güzel örneğini Gaziantep Valisi Erdal Ata ile Emniyet Müdürü Ömer Aydın'ın uygulamalarında gördük.. Bizzat yaşadık, şahit olduk.. Çok abartmış gibi olmayayım ama, Erdal Ata ve Ömer Aydın'ın yerine başka vali veya emniyet müdürü olmuş olsaydı, belki Gaziantep'te de biber gazı vakası yaşanabilirdi. Hatta daha ileri gideyim toplumsal olayların belki de en dikkat çekici kenti haline gelebilirdik.. Çok şükür ki, hem Vali, hemde Emniyet Müdürü, toplum psikolojisi konusundaki tecrübeleriyle bu şehirde tatsız olayların önüne geçti.. Elbette bunda gösteri yürüyüşüne katılan Gaziantepli'lerin sağduyusunu da unutmamak gerekir.. Ama en her ikisine de teşekkür etmek gerektiğini düşünüyorum..
BİZİM MİLLETVEKİLLERİMİZ
Şahsen ben böyle bakıyorum.. Onun içinde, Gaziantep'i TBMM'de temsil eden tüm vekillerimiz için ayrımcılık yapmadan, partisine bakmadan " BİZİM MİLLETVEKİLLERİMİZDİR " diyorum.. Yani AKP'lisi, CHP ve MHP'lisi ayrımı yapmadan.. Kaldı ki öyle olması gerekir.. Karşılık olarak milletvekillerimizin de böyle düşünmeleri gerekir elbette.. Şehirde yaşayanların siyasi görüşlerine, düşüncelerine katılmasalar dahi, iş kent sorunlarına dayandığında toplum yararını gözetmeleri gerekir.. Kentin sorunlarına seçildiğim partiden veya bana yakın görüşten değil diye ilgisiz kalmamaları gerekir.. Gerek belediyelerde, gereksede kamu kuruluşlarında vatandaşın uğradığı mağduriyet var ise, bunda sadece doğru ve mağdur olandan yana tavır almaları gerekir.. Haksızlık yapanların, sahtekarların, dolandırıcıların karşısında olmaları gerekir...
LÜTFEN BENİ KIRMAYIN
Sayın Büyükşehir Belediyesi yetkilileri.. Gelin birazcık vaktinizi ayırıp Emniyet Müdürlüğü binası önünden başlayıp, karşılıklı olarak her iki kaldırımlardan eski havuzlu kavşağa kadar sağlı sollu bir yürüyüş yapın..
Bu yürüyüşünüz sırasında daha 2 yıl önce yapılan kaldırım taşlarının kırılmasına, çıkmasına, eğri büğrü durmasına hatta bazı yerlerde olmamasına filan aldırmayın.. Oraya takmayın yani, kafanız başka şeylerde olsun.. Mesela hepiniz mutlaka Avrupa görmüşsünüzdür.. Aklınıza oraları getirin ve bahsettiğim bölgenin ucube kaldırım modelinin nasıl olduğunu anlamaya çalışın.. Tramvay nedeniyle daraltılanları da görmemeye çalışın.. Yani takılmayın oralara.. Sadece O kocaman kaldırımların ucube bölünmelerle, güya yeşillik oluşturma düşüncesiyle ne hale geldiğini görmeye çalışın.. Kaldırımın ortadan bölünerek yeşil alan için ayrılmasına ama sadece topraktan başka bir şey kalmadığına, bu nedenle yayaların yürüyeceği kısmın iyice küçültüldüğüne şahit olun.. Bunun yüzünden küçülen kaldırımlardan iki kişinin yan yana yürümesinin imkansız hale geldiğine bakın.. Binaların önünde kocaman çim alanlarının ayrılmasına rağmen bakımsızlıklarını ve yine aynı durumda engelliler, yaşlılar ve çocukların ana yola inmek zorunda kalışını kendi gözlerinizle görün.. Her binanın ön kısımlarında ucube çevre ve peysaj mimarlık anlayışlarının metropol kente yakışıp yakışmadığının muhasebesini yapın.. Allah aşkına lütfen beni kırmayın ve araçlarınızı bırakıp, kentin en önemli bölgesinin bu kaldırımlarından bir yürümeye çalışın sevgili yetkililer..Lütfen..
BELEDİYELERİN DENETİM MEKANİZMALARI
Madem şehirdeki çalışmalardan başladık öyle de gidelim.. Bir süre önce daha sık yazardım bu konuları.. Gerek büyükşehir gerek ilçe belediyeleri gereksede Gaski elbette dikkate alır ve gerekeni yaparlardı.. Ama son zamanda bakıyorum belediye ve Gaski çalışmalarında eski tas eski hamama dönüldü..
Bir kere özellikle yol çalışmalarında, alt yapı dahil ihale edilen işlerin kontrolü hiç yapılmıyor..Taşeron firma istediği gibi özgürce at oynatıyor.. Yolları kapatıyor, trafiği aksatıyor, bazen kesiyor, bir yetkili bunların kurallara uymaları gerektiğini hatırlatmıyor, veya denetlemiyor.. Vatandaş ise böylesine sorumsuz davranışları doğrudan hangi belediye veya Gaski'nin tabelası varsa, oraya mal ediyor.. Son örneğini Yaşar Erkent dile getirmişti Nijmegen Bulvarı. Hakikaten oradan bende geçiyorum, tam bir komediydi gerçekten..
Burada daha önce yapılan su borularını yenileme adına GASKİ biraz daha büyük borular döşeme çalışmasını başlattı. SUNDER'in de bulunduğu bu bulvarda daha sonra çalışma tamamlandı ve açılan çukurlar asfaltla kapatıldı.. Ne varki, bir süre sonra bulvarın her iki tarafındaki abone bağlantılarının yeni şebekeye aktarılmadan eski şebekede bırakıldığı, üstelik bu eski şebekenin de merkezden iptal edildiği fark edildi.. Bunun üzerine tekrar dökülen yeni asfalt parçalandı ve yeni şebeke bağlandı.. Bu sadece bir örnek ama genele yayabilirsiniz..Yukarıda da bahsettiğim gibi, belediyelerimizin denetim mekanizmalarını daha iyi işler hale getirmesinde yarar görüyorum...
Hepinize iyi haftalar
Anlaşılan o ki, Türkiye'de ciddi bir akıl tutulması yaşanıyor.. Ülkeyi bu güne kadar kendi yöntemleriyle idare edenler, yani iktidarı, muhalefeti tüm siyasi partiler, Taksim olaylarıyla birlikte adeta abondone oldu. İktidar halk derken sadece kendi partisine gönül verenleri gördü. Sayın Başbakan bunu en sonunda yüzde 50 yaparak tehlikeli bir söz etti.. Maalesef partiyi nasıl yönetiyorsa ülkeyi de o yöntem ve tarzda yönetmeye kalkıştı.. Kimseye söz hakkı tanımadı. Ağzına gelen ne varsa içerisinde hakaretlerde olsa çekinmeden söyledi.. Muhalefet ise gerek CHP, gerek MHP kalıplaşmış siyasi anlayış duvarını yıkamadı. Liderlerin etrafındakiler ise değişin Türkiye gerçeğini göremeyip kendilerini geliştirme ihtiyacı bile duymadı.. Hatta yeni Türkiye profilini incelemeye bile gerek duymadılar.. Sosyal medyayı ciddiye almadılar.. Gelişen teknolojinin gençler ve insanlar üzerindeki etkisini fark edemediler.. Sonuçta Taksim ve Gezi Parkı olayı, her şeyi tüm çıplaklığı ile ortaya çıkardı..İktidar ve Sayın Başbakan hala bildiği gibi hareket etmeye niyetli gözükürken, MHP'de son mitinglerde kazandıklarını, Gezi Parkı olaylarına bakış açısıyla tekrar kaybedecek bir politika izledi. CHP ise iki arada bir derede kalmışcasına, bir yandan bu güne kadar izlenen politikalardaki yanlışlığı, diğer yandan bundan sonrası için nasıl bir politika geliştireceklerini bilmez duruma geldi.. Yani ortaya çıkan tablo Türkiye'yi yönetenlerin ve muhalefet kanadındaki tüm siyasi partilerin kendilerini tekrar gözden geçirmelerini sağladımı bilemem.. Bildiğim tek şey, umarım bundan iyi bir ders çıkartırlar.. Aksi takdirde ki biraz endişeliyim, çünkü böyle giderlerse Türkiye'yi ciddi bir sıkıntı bekliyor. GAZİANTEP'TE DURUM FARKLI MI Kİ? Aynı gerçeği Gaziantep'e göre de uyarlayalım isterseniz.. Bu köşede defalarca yazdım, "Kenti yönetenler vatandaşı anlamıyor"diyerek.. Türkiye'yi yönetenler de kendi vatandaşlarının ve özellikle gençlerin dilini anlamıyor. Biatçı bir nesil, ses çıkarmayan, tepki vermeyen, göremeyen veya görse bile bildiğini söyleyemeyen bir gençlik ve vatandaş profili..Gaziantebi yönetenlerde de, özellikle siyasette maalesef bu saplantı var.. Halkın sesine kulak vermeme gibi.. Ben yaptım oldu anlayışı.. Yoksa bu şehrin trafiği böyle mi olmalıydı.. Yollar rezalet.. Trafik ışıkları ondan daha rezalet.. Büyük belediye başkanı Dünyada gezmedik ülke şehir bırakmadı, Gaziantep o ülkelerdeki güzelliklerden nasibini alamadı.. Hala sinyalizasyon rezaletini yazıyorum durmadan.. Bırakın hepsini bir kenara Kavaklıkta vatandaşların doğru dürüst oturacağı veya piknik yapacağı alan bırakılmadı.. Her yer lokanta cafe yapıldı.. Hala Kavaklık köprüsü ile Maanoğu'na kadar olan bölüm kapalı. Burada yüzlerce ağaç kesildi.. Bir tek bu sütunlardan yapmayın etmeyin diye uyarıda bulunduk o kadar.. Kale yıkılıyor çöküyor dedik oralı olunmadı.. Yıkıldı yine oralı olunmuyor hala.. Şimdi Taksim Gezi Parkı için şehrimizde de gayet medeni bir şekilde hiçbir aşırıya kaçmadan gösterilerde bulunuyor.. Bu arkadaşların hepsine saygı duyuyorum.. Ama o gösteriye katılanların aynı duyarlılığı yaşadıkları kent olan Gaziantep'teki olumsuzluklar için göstermelerini beklemek hakkımız olsa gerek... ERDAL ATA VE ÖMER AYDIN Marifet iltifata tabidir.. Eğer birileri iyi işler yapıyorsa, O'na iltifat etmek gerekir.. Bu bir sanatçı da olabilir, sporcu da, meslek sahibi de, doktor ve eğitimcide.. Tabii birde bürokratlara ve seçilmiş atanmış kimler varsa..Yani işin özü, kim toplum adına, şehir adına ne yapıyorsa bunlar dile getirilmeli, övülmeli, takdir ve tebrik edilmeli.. Biliyorsunuz ülkemizi yönetenlerin fazlaca anlamak istemedikleri biz vatandaşların, yaklaşık 13 gündür tamamen kendi özgür iradesiyle yaptıkları Gezi Parkı eylemlerinden başlayıp Türkiye'nin her tarafına yayılan protestoları yapılıyor...İstanbul ve Ankara hatta İzmir'i de katabiliriz buna...Bu şehirlerimizdeki valiler ve emniyet müdürlerinin insanları anlamak, sorunları dinlemek, çözüme beraber gitmek gibi bir düşüncede olmadıkları için tepkisel olaylar patlak verdi.. Haliyle üzücü olaylar yaşandı. Hele polisin biber gazı acımasızlığı öfkeyi daha da yükseltti.. Elbette bunun talimatlarının daha tepelerden verildiğini biliyoruz.. Ama dediğim gibi bu talimatları alan yetkililerin uygulamaktaki sevk ve idare anlayışları önemli hale geliyor..Bunun en güzel örneğini Gaziantep Valisi Erdal Ata ile Emniyet Müdürü Ömer Aydın'ın uygulamalarında gördük.. Bizzat yaşadık, şahit olduk.. Çok abartmış gibi olmayayım ama, Erdal Ata ve Ömer Aydın'ın yerine başka vali veya emniyet müdürü olmuş olsaydı, belki Gaziantep'te de biber gazı vakası yaşanabilirdi. Hatta daha ileri gideyim toplumsal olayların belki de en dikkat çekici kenti haline gelebilirdik.. Çok şükür ki, hem Vali, hemde Emniyet Müdürü, toplum psikolojisi konusundaki tecrübeleriyle bu şehirde tatsız olayların önüne geçti.. Elbette bunda gösteri yürüyüşüne katılan Gaziantepli'lerin sağduyusunu da unutmamak gerekir.. Ama en her ikisine de teşekkür etmek gerektiğini düşünüyorum.. BİZİM MİLLETVEKİLLERİMİZ Şahsen ben böyle bakıyorum.. Onun içinde, Gaziantep'i TBMM'de temsil eden tüm vekillerimiz için ayrımcılık yapmadan, partisine bakmadan " BİZİM MİLLETVEKİLLERİMİZDİR " diyorum.. Yani AKP'lisi, CHP ve MHP'lisi ayrımı yapmadan.. Kaldı ki öyle olması gerekir.. Karşılık olarak milletvekillerimizin de böyle düşünmeleri gerekir elbette.. Şehirde yaşayanların siyasi görüşlerine, düşüncelerine katılmasalar dahi, iş kent sorunlarına dayandığında toplum yararını gözetmeleri gerekir.. Kentin sorunlarına seçildiğim partiden veya bana yakın görüşten değil diye ilgisiz kalmamaları gerekir.. Gerek belediyelerde, gereksede kamu kuruluşlarında vatandaşın uğradığı mağduriyet var ise, bunda sadece doğru ve mağdur olandan yana tavır almaları gerekir.. Haksızlık yapanların, sahtekarların, dolandırıcıların karşısında olmaları gerekir... LÜTFEN BENİ KIRMAYIN Sayın Büyükşehir Belediyesi yetkilileri.. Gelin birazcık vaktinizi ayırıp Emniyet Müdürlüğü binası önünden başlayıp, karşılıklı olarak her iki kaldırımlardan eski havuzlu kavşağa kadar sağlı sollu bir yürüyüş yapın..Bu yürüyüşünüz sırasında daha 2 yıl önce yapılan kaldırım taşlarının kırılmasına, çıkmasına, eğri büğrü durmasına hatta bazı yerlerde olmamasına filan aldırmayın.. Oraya takmayın yani, kafanız başka şeylerde olsun.. Mesela hepiniz mutlaka Avrupa görmüşsünüzdür.. Aklınıza oraları getirin ve bahsettiğim bölgenin ucube kaldırım modelinin nasıl olduğunu anlamaya çalışın.. Tramvay nedeniyle daraltılanları da görmemeye çalışın.. Yani takılmayın oralara.. Sadece O kocaman kaldırımların ucube bölünmelerle, güya yeşillik oluşturma düşüncesiyle ne hale geldiğini görmeye çalışın.. Kaldırımın ortadan bölünerek yeşil alan için ayrılmasına ama sadece topraktan başka bir şey kalmadığına, bu nedenle yayaların yürüyeceği kısmın iyice küçültüldüğüne şahit olun.. Bunun yüzünden küçülen kaldırımlardan iki kişinin yan yana yürümesinin imkansız hale geldiğine bakın.. Binaların önünde kocaman çim alanlarının ayrılmasına rağmen bakımsızlıklarını ve yine aynı durumda engelliler, yaşlılar ve çocukların ana yola inmek zorunda kalışını kendi gözlerinizle görün.. Her binanın ön kısımlarında ucube çevre ve peysaj mimarlık anlayışlarının metropol kente yakışıp yakışmadığının muhasebesini yapın.. Allah aşkına lütfen beni kırmayın ve araçlarınızı bırakıp, kentin en önemli bölgesinin bu kaldırımlarından bir yürümeye çalışın sevgili yetkililer..Lütfen.. BELEDİYELERİN DENETİM MEKANİZMALARI Madem şehirdeki çalışmalardan başladık öyle de gidelim.. Bir süre önce daha sık yazardım bu konuları.. Gerek büyükşehir gerek ilçe belediyeleri gereksede Gaski elbette dikkate alır ve gerekeni yaparlardı.. Ama son zamanda bakıyorum belediye ve Gaski çalışmalarında eski tas eski hamama dönüldü..Bir kere özellikle yol çalışmalarında, alt yapı dahil ihale edilen işlerin kontrolü hiç yapılmıyor..Taşeron firma istediği gibi özgürce at oynatıyor.. Yolları kapatıyor, trafiği aksatıyor, bazen kesiyor, bir yetkili bunların kurallara uymaları gerektiğini hatırlatmıyor, veya denetlemiyor.. Vatandaş ise böylesine sorumsuz davranışları doğrudan hangi belediye veya Gaski'nin tabelası varsa, oraya mal ediyor.. Son örneğini Yaşar Erkent dile getirmişti Nijmegen Bulvarı. Hakikaten oradan bende geçiyorum, tam bir komediydi gerçekten..Burada daha önce yapılan su borularını yenileme adına GASKİ biraz daha büyük borular döşeme çalışmasını başlattı. SUNDER'in de bulunduğu bu bulvarda daha sonra çalışma tamamlandı ve açılan çukurlar asfaltla kapatıldı.. Ne varki, bir süre sonra bulvarın her iki tarafındaki abone bağlantılarının yeni şebekeye aktarılmadan eski şebekede bırakıldığı, üstelik bu eski şebekenin de merkezden iptal edildiği fark edildi.. Bunun üzerine tekrar dökülen yeni asfalt parçalandı ve yeni şebeke bağlandı.. Bu sadece bir örnek ama genele yayabilirsiniz..Yukarıda da bahsettiğim gibi, belediyelerimizin denetim mekanizmalarını daha iyi işler hale getirmesinde yarar görüyorum... Hepinize iyi haftalar