Okullarımız 4+4+4 sistemiyle yeni öğretim yılına başladı. Hayırlı uğurlu olsun.

Eğitime ülkenin beş ayrı ilinde 27 yıl hizmet vermiş bir eğitimci olarak bu konudaki düşüncelerimi sizlerle paylaşmakta yarar görüyorum. Önce eğitim uygulamalarımıza genel bir bakış sergilemek isterim.

Ülkemizde yaşayan veliler bilirler. Geçmiş yıllarda liselere kredili sistem adıyla yeni bir sistem getirilmişti. Bu sistem mezunlarını verdikten sonra kaldırıldı. Çünkü yararlarının üç katı zarar vermişti. O dönemde liseden mezun olanların çoğunun geleceği karardı. Kredili sistem neden getirilmişti? Eğitime tümüyle yabancı olan bakan ve etkisi altında kaldığı çevreler marifet göstermek istemişler, tabancayı ters tutarak tetiğe basmış, tetiğe bastıktan sonra da zararlı olduğunu anlayarak sistemi kaldırmışlardı. Bu arada deneme tahtası olan Milli Eğitim birçok gencin geleceğini sisler arkasında bırakmıştı.

4+4+4 eğitim sistemini getirenlere sorunuz. Hiç birisinin çocuk psikolojisinden ve pedagojiden haberi yoktur. Çocukların biyolojik gelişimlerini bilmezler. Böyle bir sistem getirilmeden önce nelerin yapılması gerekirdi? Pedagojik açıdan 60 ve 66 aylık çocukların;

1-Sosyalleşmede uyum düzeyi.
2. Dil gelişimi ve onu kullanmada beceri düzeyi.
3. Bireysel tavır vurgusu.
4. Toplum içindeki katılımcı rol üstlenme çabası, birkaç yıl boyunca incelenmeli ve bu konuda istatistikler yapılmalıydı.

Çocuk psikolojisi konusunda uzman olan akademisyenlerin düşünceleri ve önerileri alınmalıydı.

Yıllarını yazı tahtası önünde geçirmiş, mesleğinde başarılı ve kıdemli eğitimcilerden oluşan yüzlerce eğitimci bir salonda toplanmalı, konuyu günlerce enine boyuna tartışmalı, sonuçta hazırlanan raporlar değerlendirilmek üzere Milli Eğitim Bakanlığı'na sunulmalıydı.

Ülke genelindeki çocuk doktorları ile üniversitelerde konuyla ilgili akademisyenler arasında bir anket düzenlenmeli, çocuğun beden ve ruh sağlığı ile hijyen konularında okula gitmelerinin doğuracağı sonuçlar araştırılmalıydı.

Bütün bunlar yapıldı diyelim…

Ülke genelindeki okul, öğretmen ve derslik sayısı ile okula gelecek bebeklerin(!) sayısı karşılaştırılmalı, yeterli alt yapının bulunup bulunmadığı rakamlarla belirlenmeliydi. Bunun yanı sıra meslek hayatı boyunca kaç öğretmenin kaçar yıl birinci sınıf okuttukları tespit edilmeli ve birinci sınıf eğitimindeki başarıları saptanmalıydı.

Dikkate alınması gereken son derece önemli bir konu da gözden kaçmış durumda. İlköğretimde uygulanan sakat bir uygulama var. Öğrenciler için sınıfta kalma diye bir durum söz konusu değil. Bütün öğrenciler yılsonunda bir üst sınıfa geçecektir. Bu uygulamanın yeni sistemde de devam edeceğini sanıyorum.

Zorunlu eğitime devam eden bütün nüfusun üniversiteye gideceği düşünülemez ve bu mümkün değil. Zorunlu eğitime başlayan bir çocuk sınıfta kalmadan devam ettiği takdirde on yedi yaşında mezun olacaktır. Bu mezunlardan üniversiteye gidemeyen çoğunluk bu yaştan sonra hangi mesleğe yönelebilir? Hangi sanatı öğrenebilir? Kendisine nasıl bir gelecek hazırlar?..

4+4+4 zorunlu eğitim sistemi yakın gelecekte bize işsizler, mesleksiz ve sanatsızlardan oluşan yeni bir nesil kazandıracak. O zaman bu sistemin yararlı mı, zararlı mı olduğunu şimdiden düşünmeye başlamamız gerekiyor.

Okulların açılmadan önce torunumun okuyacağı okula gittim. Müdürle görüştüm. Ayrılmadan önce bir öğretmen arkadaşla da görüştüm. Öğretmen sınıfların küçük olduğunu, sınıf öğrenci mevcutlarının ortalama yirmi kişiden oluşacağını söylemişti. Okullar açılınca da giderek torunumun sınıfına baktım. Öğretmeniyle görüştüm. Sınıf listesine baktım. Sınıfta elli yedi öğrenci vardı. Üstelik bu okul örnek okullardan birisi. Basından okuyoruz. Seksen kişilik çok sayıda sınıflar var. Beş/altı yaşında altmış çocuğu nasıl eğiteceksiniz? Hangisini susturacaksınız? Hangisinin dikkatini öğretmene vermesini sağlayacaksınız? Bu mümkün değil. Çağdaş eğitim kurallarıyla taban tabana zıt.

Torunum geçen yıl anasınıfına devam etmişti ve yüze kadar sayabiliyor. Okuduğu sınıftaki bebeklerin(!) çoğu ona kadar saymayı bilmemekte. Çocuklar arasındaki zihinsel gelişim farkı hangi metotla ortadan kaldırılacaktır?

Yazımın başında eğitimci olduğumu söylemiştim. Altmış ve altmış altı aylık çocukların hemen hepsi okuldan ve öğretmenden korkarlar. Tuvaletlerinin geldiğini söyleyemezler. Sınıfın tamamı sınıfta yellenir. Çeyreği altına eder…

Yeni sistemin iktidarın siyasi eğilimiyle bağlantısı başka bir yazı konusu olacaktır.

Başbakan istedi, bakan onayladı ve bu iş oldu. Daha kısacası ''Ben yaptım oldu…''

Allah öğretmenlerimize yardımcı olsun. İşleri gerçekten çok zor…