Doğumla ölüm arasında neler var? İnsan-ı Kamil kardeşlerimiz, toplumsal vakalar, bir labirenti anımsatan hayat meşkalesi, bireye ait gem vurulamaz anılar, başırılar, yenilgiler, varlık, yokluk ve hiçlik. Arthur Schopenhauer 'Aldığımız her nefes bizi sürekli etkisi altında olduğumuz ölüme doğru çeker... Nihai olarak zafer ölümün olacaktır, çünkü doğumla birlikte ölüm zaten bizim kaderimiz olmuştur.' der. Ancak ölüm gerçeğinin karşısına, yaşam gerçeğini koymak gerekmiyor mu? Ölüm ile yaşam birbirinin öz kardeşi değil mi? Aslolan 'O güzel insanların, o güzel atlara binip gitmeleri' olduğu kadar, yaşadıkları bu alemde bırakmayı başardıkları bir hoş sada değil mi?

Yakın zamanda bir telefon aldım. Arayan Prof.Dr. Konuralp İlbay'dı. İlk kez görüşüyorduk. Asaf İlbay'ımızın değerli mahdumları babasıyla ilgili evrak-ı matbua'yı araştırıyordu. Merhum Asaf İlbay hocamızla 'Hedef Gazetesi'nde birlikte yazmıştık. Her haliyle tam bir Gaziantep beyefedisiydi. Asaleti suretine aksetmiş, davranışları düşünceleriyle birebir örtüşen, ölçülü bir büyüğümüzdü.Gazete neşriyatçısı Fahri Anlaroğlu idi. Fahri Anlaroğlu gazeteci bir kuşağın yetişmesinde emeği olan, yayıncı ve mütefekkirdir. Ben de naçizane, bu gazetenin bir dönem yayın yönetmenliğini yapmıştım. 'Hedef'in yazar kadrosunda Abdullah Özer, Asaf İlbay, Ökkeş Sevim, Ahmet Ayaz, Kemal Cengiz aynı zamanda Nizip temsilcimiz, gibi başlıca isimler mevcuttu. Bunlardan Abdullah Özer, Asaf İlbay ve Ökkeş Sevim aramızdan ayrıldılar. Her biri biribirinden değerli bu 'Antep Büyükleri'ni düşünce ve doğrultu tutarlılıkları, nezaket ve adaplarıyla örnek olarak gösterebilirim.

Orhan Barlas İstanbul'dan Gaziantep'e her gelişinde Abdullah Özer beni arardı. Genellikle Kaleli Otel'in lobisinde oturur, kahvelerimiz yudumlarken düşünce ve sanat aktiviteleriyle ilgili tahlillerde bulunurduk. O Orhan Barlas ki, içinde devrim ateşi yanan genç Ökkeş Sevim'i Gaziantep'te savunmayı, üstlenme cesareti gösteren tek avukattı. Ökkeş Sevim Gaziantep Lisesi'nde okuyan delikanlı çağında bir öğrenci. '68 kuşağına has o asil savaşçı duruşunu gösterenlerden biri, 141-142'den yargılanıyor hiçbir avukat davayı üstlenmezken devreye Orhan Barlas giriyor. Ökkeş Sevim üzerindeki yeşil parkayı hiç çıkarmadı. Son nefesini verinceye kadar yüreğindeki sosyalizm ateşini hiç söndürmedi. 'Hedef'e geldiğinde diğer yazarlara yaptığım telkini O'na da yaptım. Anılarını yazmasını istedim. Zira genç kuşağın günümüz konjoktüründen daha çok geçmişe ihtiyacı vardı. Geçmişte yaşananların kodlarında bugün gerçeğini daha iyi analiz edecek olan alt yapı kendiliğinden ortaya çıkıyordu. Genç yaşta aramızdan ayrılan Ökkeş Sevim'in anı-yazıları 'Hedef' külliyatında mevcut. Orhan Barlas ise iyi bir hukukçu olduğu kadar, iyi bir düşünce adamı ve yazardı. En son 'Adam-Sanat Dergisi'nde yazıyordu. 23 ağustos 1990 tarihli 'Bugün Gazetesi'ndeki 'İki Yazar' adlı yazısında bakalım Cemil Cahit Güzelbey ve benim için neler ifade etmiş.

'Bakarsınız Abuşoğlu sinema için Macaristan'a gitmiş. Bir yanda ozanlık, bir yanda sinema. Bunları birbirinden kökten ve temelli ayırmakta kolay değil. Cemil Cahit'le, Tamer Abuşoğlu ile hemşehri olmak, arkadaş olmak bana sevinç veriyor.' Orhan Barlas'ın şiirlerimi tahlil ettiği bir diğer yazısı 20 Eylül 1990 tarihli '25 Aralık' Kültür ve Sanat Ek'inde yayınlanmış. Allah rahmet eylesin. Toprağı bol olsun.

Nereden nereye değil mi? Prof.Dr.Konuralp İlbay'ın telefonuyla zihin coğrafyamızda yeniden canlanan anıların ışığında kimleri yad etmedik ki? Fahri Anlaroğlu, Abdullah Özer, Asaf İlbay, Ökkeş Sevim, Orhan Barlas, Cemil Cahit Güzelbey bu yazı vesilesiyle bahse konu olanlar. Hepsinin ortak paydaları, akıl dolu, şuurlu, aydın, nezaketli, adaplı, erkanlı, samimi, memleket ve insan sevgisiyle dolu olmaları.

Bu sayılan isimlerden Fahri Anlaroğlu'na Allah'tan uzun ve sağlıklı bir ömür, aramızdan ayrılan diğer isim sahiplerine ise rahmet diliyorum.

Bu arada, "Hedef"in 15 yıl önce yayınlanan sayılarından rahmetli Asaf İlbay hocamızın yazılarının yayınlandığı gazeteleri Prof. Dr. Konuralp İlbay'a gönderdim. İyi bir arşivci olduğumu beni yakından tanıyanlar bilirler. Eksik sayıların tedarikinde ve lüzum hissedildiğinde bu sayıların yeniden elde edilme şansının olmadığını bildiğim için, her sayıyı fazlasıyla ve özenle muhafaza altına almışımdır. Bu konuda sadece kişilere değil, gazetelere ve kimi fakültelere dahi gerekli kaynakları aktardığım çok olmuştur.

'Hedef' Gazetesi bir dönem sonra yayına ara verdi. Bu kez genç kuşak Gazeteci Hüseyin Kürşat Anlaroğlu ve Mehdi Nail Anlaroğlu gazeteyi 'Güney Anadolu' adıyla aynı ebat ve ölçülerde neşretmeye başladı. 'Hedef'in 2. yayın dönemi ise 2000'li yılların başında ruh ve fikir dünyamıza yeniden merhaba dedi.

(Bu yazı daha önce Gaziantep Life Dergisi'nin 55. Sayısında yayınlanmıştır.)