Bu bir gözlem ve tespit yazısıdır.. Bir kere memur takımı gibi değil..

Yani futbolcuların "tıkır tıkır maaşım ödeniyor, oohhh çok rahatım.. Kaybetsek de birşey olmaz, burada keyfim yerinde" anlayışı yok..

Futbolcuya dayalı bir düzen de kalmamış gibi..

Takım içerisinde bildiğim ve görebildiğim kadarıyla öyle gruplaşma da yok..

Bir bütünlük havası hakim..

Takımdaşlık ruhu yakalanmış..

Büyükler ve yaşça küçüklerin bağları tahminlerin ötesinde..

Bunlar hemen olmadı elbette.

Bu hava bir ara geçen sezon sonunda yakalanmıştı..

Ki onun için kümede kalınmıştı..

Şimdi daha ileri seviyesinin göstergeleri var..

Allah için sahada mücadele veriliyor artık..

Yardımlaşma, dayanışma havasını kokluyoruz tribünden..

Kenar yönetim zaten bu işe inanmış.. Erkan hoca ve ekibi farklı bir hava yaratmışlar..

Kulüp yetkilileri de buna ayak uydurmuşlar..

Sakın abartıyorsun demeyin..

Görüyorum onun için yazıyorum..

Bunu son haftalarda o kadar net görüyorum ki, daha önce yazacaktım ama fırsatım olmadı..

Yani çok net ifade edeyim, bunları söylemesem olmazdı..

Eğer böyle devam ettirirlerse, başarı kaçınılmaz olacaktır..

Yeterki bozulmasınlar..

Yeterki havaya girilmesin..

Burada önemli bir sorumluluk da yönetime düşüyor elbette..

Adil Başkan'ın şu ana kadar izlediği politika mükemmel..

Varlığını net şekilde hissettirmiş, bunu sevgi ve sempati noktasına ustalıkla taşımış..

Duruşu futbol ekibine sorumluluk getiriyor.. Kesinlikle korku değil, sorumluluk..

Yönetim de bu sınırı aşamıyor elbette..

Yani bu gidişatın bir futbol takımının geleceği açısından başarıyı kaçınılmaz kılacağının belgesi niteliğinde..

Elbette her maçta galip gelinmez.. 4 maçlık mükemmel gidişatın mutlaka beraberliği de olacak, mağlubiyeti de..

İşte orada asıl olan tek şey, şu ana kadar sürdürülen politikanın devamıdır..

Biliyorum ve inanıyorum ki, 4 maçlık galibiyet serisi Adil Başkan ve yönetiminin ayaklarını yerden kesmemiştir..

Demem odur ki, asıl sorumluluk olası puan kayıplarında sergilenecek duruşta başlar..

Ne demek istediğim mutlaka anlaşılmıştır..

Söyleyeceklerim bu kadar..

GAZİANTEPSPOR'MU ?

Haaa.. "Gaziantepspor için birşey söylemeyecekmisin?" diyecekler olacaktır mutlaka..

Valla sevgili okurlarım, ben 10 sene boyunca durmadan bıkmadan dilimde tüy bitene kadar söyledim durdum.. Televizyonlarda konuştum.. Lig TV de yorumcu iken anlattım, uyardım.. Gazetelerde yazdım.. Radyolarda dile getirdim.. Sırf bunlar için saldırıya uğradım, haftalarca hastanelerde yattım.. İftiralara ihanetlere uğradım.. Satılık kalem bile yapıldım.. Mahkemelerde süründüm.. Tüm bunlara karşın şu şehirde bir Allahın kulunu Gaziantepspor için harekete geçiremedim.. Herkes ama herkes seyretti..

Uzatmaya gerek yok, çünkü gelinen noktayı dün Oktay Derelioğlu anlattı zaten.. Okumamışsanız mutlaka okuyun..

Üzgünüm elbette.. Canımız ciğerimiz Gaziantepspor'un getirildiği noktayı görmekten..

Tarihini yazarken yarıda kalan kitabı tamamlayamamaktan..

O güzel anılar, o muazzam ortamlar, o başarı dolu yıllar, hepsi gözümün önünden film şeridi gibi geçiyor..

Şimdilerde hala o ruhu taşıyan gençleri görünce içim sızlıyor..

Ama bizlerin yapabileceği birşey kalmadığı için, yüreğimizin bir köşesine koyduğumuz Gaziantepspor'un mutlaka bir gün küllerinden doğarak, bu şehrin futboldaki temsilcisi olarak adını sürdüreceğine inanıyorum..

Bekleyip göreceğiz...