Kimi görsem, kiminle sohbete koyulsam, buluştuğumuz ortak payda memnuniyetsizlik…Elbette bunun bireysel ve toplumsal nedenleri var.Gelir düzeyinin yetersizliği, satın alma gücünün sürekli irtifa kaybetmesi, sınıflar arasındaki farkın giderek açılması, egoistik çelişkinin daha fazla derinleşmesi ve fakirleşme.Borçlanma, krediler, taksitler derken kabusa çevirdiğimiz hayatımız... Hayatımız hayat olmaktan çıkarken, bizler ise biz olmaktan çıkıyoruz haberimiz yok.Bütün bunların yanında yakın coğrafyamızda cereyan eden toplumsal olaylar, küresel efendilerin planları ve bölge halklarını birbirine kırdırma ve boğazlaştırma senaryolarıyla, bu kargaşa ve kaosun Türkiye ve hatta Gaziantep yansımaları.Doğu'dan hızlı göçün iyice bunalttığı Gaziantep'in gettolara evrilmesiyle birlikte diğer taraftan Suriyelilerin adeta istilasına uğramış olmasıyla şehir kaçkınların ve göçkünlerin cenneti haline gelirken, asli unsurun ise cehennemine doğru kapı aralamasına neden oldu.Evet, Gaziantep Kültür şehridir, hoşgörü ve medeniyet şehridir.Gastronomi'dir, zengin kültürel birikimi, muhafaza ettiği diğer değerlerle de bir inci tanesidir. Doğdudur.Ancak bir zamanlar Bağdat'ta böyleydi, Şam, Kerkük, Musul ve hatta Telafer'de...Ancak, demekki bunlar tek başına yeterli değilmiş.Huzur, güven, istikrar, istikbal beklentisine makul ve mantıklı cevaplarla, yaşanabilirlikte belirleyici etkenlerden sayılmalıdır.O vakit kimi görsem, kiminle sohbete koyulsam ülkenin daha güvenli bölgelerinden ev bakmalar ve işini o bölgelere taşıma istem ve arzusuna şahitlik etmezdim.Sık sık duymaya aşina olduğum "Gaziantep bitti" sözlerininin yüreğimde açtığı yaranın acısıyla yatağımda dört dönmez ve bu kederle uykularım kaçmazdı.