Gaziantep Türkiye’nin genel gidişatından kendini soyutlamadan kabuk değiştirmeye devam ediyor.

Bu şehirde tıpkı ülkenin diğer coğrafyalarındaki benzerleri gibi artı değerlerini birer birer kaybediyor.

Yazarı, çizeri, şairi ve aydınıyla, toplumda bir adım öne çıkmayı başarmış belirgin simalar, sonbaharın çağrısına uyarak hayat ağacının dallarını birer birer terk ediyor.

Yaşı icabı kaybettiğimiz her değere baktığımızda onların Cumhuriyet’in faziletli nesline ait anıtsal bir geçmişin çocukları olduğunu görüyoruz.

Onlar feyizli, ahlaklı, kültürlü, donanımlı ve disiplinli bir neslin devamıydı. Onların gidişiyle birlikte toplum, disiplinden, birlikte yaşamı omuzlama ve istikbali birlikte karşılama ülküsünden giderek uzaklaştı.

Yine aynı minvalde toplum moral değerlerini hızla kaybetti. Bizi bir arada tutan ortak yaşam kültürü onların gidişiyle zaafa uğradı.

Birbirimizi sevme arzusu ve birbirimizi sayma mecburiyeti giderek daha fazla aşındı. Tahammülsüzlük ve gerginlik toplumun tamamına sirayet eder hale geldi.

Yazarı, çizeri, müzisyeni, sanatçısı ve aydını giderek azalan toplum, susuz kalan çorak bir toprak gibi yaşam belirtilerinden hızla uzaklaşmaya başladı.

Bildik ve tanıdık simaların azaldığı sokaklar giderek tenhalaşıyor. Birbirine selam vermekten dahi kaçınanların sayısal çoğunluğu, tebessüm edenleri azınlıkta bırakarak, asık suratlı ve nemrut bir toplumsal dokuya doğru yürüyoruz.

Tıpkı 91 yıllık yaşam serüvenini sonlandıran Ülker Barlas Beşe gibi. Yazar ve şair kişiliğiyle bu hayatta bende varım diyen Ülker anne artık yok.

Kaf dağında uyuyan ejderler, nerede

Yetmiş arşın, ifritler, iki parmak cüceler

Çıkrıklara sarılan yumak yumak geceler

Zalim vezirin kızı, kurnaz keloğlan nerede

Hani bilmece ile açılan yeşil perde

Ne oldu çocukluğum, ah nereye gittin sen

Yoksa bir rüya mıydın, ne de çabuk bittin sen.

Onun sorduğu sorularda yok. Hayat uyku ile uyanıklık arasında garip bir hal. Kazandıklarımızı kaybediyor, kaybettiklerimizin geride bıraktıklarıyla avunuyoruz.

Ülker annenin titreyen elleriyle imzalayarak gönderdiği kitapları kütüphanemi süslemeye devam edecek.

Kitaplarına zaman zaman dönerek, dizelerine, yazdıklarına ve anılarına tekrar tekrar müracaat edeceğim.

Ahizenin öteki ucundaki yorgun sesi beni hiç terk etmeyecek.

Gaziantep’i Gaziantep yapan; Cemil Cahit Güzelbey’den, Ali İhsan Göğüş’e, İlyas Suran’dan, Abdullah Özer’e, Ökkeş Sevim’den, Asaf İlbay’a, Hatice Güllü’den, Süheyla Tahaoğlu’na, Abdülmecit Belli’den, Ömer Arpacıoğlu’na, Orhan Barlas’tan, Ülker Barlas Beşe’ye ve Zihni Kutlar’a kadar tanışma olanağı bulduğum, sohbetlerinde bulunduğum Gaziantep büyüklerini saygıyla anıyorum.

Aramızdan ayrılarak, uçmağa varan Ülker Anne’nin nurlar içinde ve sonsuza kadar huzurla uyumasını diliyorum.

Kaynaklar

1 – Bahardan Hazana Esintiler (Ülker Barlas Beşe, Temmuz 2005)

2 – Gaziantep’i Yaşatan Anılar (Ülker Barlas Beşe, Mayıs 2012)

3 – Geçmişten Bugüne Anılar (Ülker Barlas Beşe, Nisan 2015)

4 – Ülker Barlas Beşe’nin Nesirden Şiire Yürüyen Sanatı ve Gaziantep Kültürüne Katkıları (Tamer Abuşoğlu, Gaziantep Tarih ve Kültür Dergisi, Sayı: 22, Eylül – Ekim 2009)