Bir zamanlar küçük Asya İstanbula akardı. Emsal tanımayan o anaç duyguyla bağrına basardı Anadoluyu, sütü bal eyleyen memeleriyle emzirir, doyururdu İstanbul.

Giydirir, kuşatır, mamur ederdi bil cümle Türkiyatı. Ne de olsa taşı toprağı altındı İstanbulun.

Vermekle iyi olunmayacağının ispatlı timsaliydi İstanbul, onca ihanete, onca hançere iyi dayandı bunca zaman.

Sonunda yoruldu, takatten düştü, insanlığı beşiğinde sallayan o rüya şehir.

Şimdilerde yıldızı parlayan başka bir şehir var güneyde. O şehirlerin şah-ı sultanı Gaziantep. Gaziler diyarı Gazikent. Taşı toprağı altın, bire on veren olağanüstü bir şehir. Bütün uzak, yakın ve Ortadoğunun, emperyal dünyanın gözünü diktiği bir şehir Gaziantep.

Uğrunda can vermeden, yoluna kan dökmeden toprağı vatan yapabileceğini zanneden aklı evveller, çadır zihniyetli milliyetsizler hayallerinin haritasına nakşetmişler Türklüğün kıble şehrini. Halbuki toprakları vatan yapan üstündeki kandır, sınırların mürekkepli kalemle çizildiği nerede görülmüş, bu zamana kadar. Ancak bin yıllık rüyalar son çeyrek asra sığdırınca Ortadoğu denilen aşure kazanında, çakallarında şuursuz benliklerinde volkanlar patlıyor, ister istemez.

Ama yağma yok. Kolay kurmadık çünkü biz bu Cumhuriyeti, sokakta bulmadık Gaziantepi, Türkiyeyi.

Ne sokağın merhametine terk ederiz şehrimizi, ne de başkaca başkentlerin yer altı dehlizlerinde kurgulanan oyunlara yem ederiz kendimizi.

Burası Gaziantep başka şehirlere benzemez. Gaziantep çözülmeden çözülmez Türkiye. Gaziantep aşılmaz, yıkılmaz, düşmanın hainin, işbirlikçinin gözüne gözüne dikilen bir kale. Bu kale düşmeden, düşmez Türkiye denen o büyük ve ebedi kale. Azametimizden yer sarsılır gök gürlerdi. İhaneti küçüklüğüne verdik, büyüklük gösterdik, susmayı yeğledik. Asaletimizi teslimiyet olarak gördüler. Yanıldılar. Acaba akıl başa devşirilir mi diye bekledik, sabrettik. Kucağımızda oturdular sakalımızı yoldular. Himmet ettik. Duygusu aklının önüne geçenlere mühlet verdik, zamanı iyi kullanamadılar.

Gidin kirlerinizden arının, atın zehirli fikirleri beyninizden temizlenin, öyle gelin dedik. Kudretimizin, esirgeyen ve bağışlayan asaletini zayıflığımıza ve disiplinsizliğimize yordular. Bir kere daha yanıldılar.

Artık 2 vaktini doldurdu. Hesaba, kitaba çekecek kendini Gaziantep. Nerde yanlış yaptığını bulacak elbet taşı toprağı altın şehir!

Yemişleri ballı meyveleri sütlü şehir!

Adı Gaziantep tarih bilir ne çetin cevizdir o. Gaziantep Türk Verdünü, Gaziantep Güneydeki Çanakkale. Ve her Türk şehri bir Gaziantep gereğinde.

Zaman ağlarını örüyor. Dost bunu böyle bile. Aynı kader çizgisinde buluşmayacak Gaziantep Kerkükle.

Arsız kumpaslar yerle yeksan, hayasız krokiler geri iade kem söz sahibine. Uyanacak Gaziantep 100 yıllık kan uykusundan. Direnecek eğreti kimliklere, dönecek özüne ve hep kendi olacak Gaziantep.