Kırk yılı aşkın zamandır basının içerisindeyim. Gazeteciliğin her alanında görev yaptım. Kulağıma gelen türlü olumsuz söylentilere rağmen, hiç bir meslekdaşımın "gıyabında" konuşmadım... Basın İş Sendikası Gaziantep Şube Başkanlığı gibi önemli bir görevde iki dönem bulundum. Bütün arkadaşlarım benim yanmda bir değerdir, onların da benim kendilerini tanıdığım gibi tanıdığına inanıyorum. Kabul ediyorum. Her meslekte olduğu gibi basın mesleğinde de "çürük elmalar" çıkabilir. Ancak, maksat ve niyeti doğru olmayan hiç kimsenin bu işte fazla barınacağını sanmıyorum! Çalışıldığı her zaman diliminde diğer mesleklerden çok farklı bir "eğitim alanı" olduğuna inandığım "gazetecilik" ufku geniş kimselere has bir meslektir. Dünyada "okunarak" yapılan ender meslek kolları arasında ilk sırada olan gazeteciliğe "gazeteci gözüyle" bakamayalar bu işi yapamazlar... Abartılı bulmazsanız gazeteciliği "öğretmenliğe" benzettiğimi söylemek istiyorum. Çalışırken "öğrenilen", öğrenileni toplumla paylaşan, kendisini yenileyen.. bir meslek kolu olması nedeniyle gazeteciliğin hakikaten çok zor bir iş olduğunu kabul ediyorum. Belki de en çok "özeleştiri" yapılması zorunlu olan mesleğimizin kendine göre kuralları, yasalarla uyulması gereken mecburiyetler olduğu bilindiği halde, özellikle kuralların ihlal edildiği görülmektedir. MESLEĞİN ARKASINDAN KONUŞMAK... Gazetecilik; "sabırlı" ve "sır saklamayı" bilenlerin yapacağı iştir. Ağzına sahip olmayan, mesleğinin "arkasından" konuşanlar kendilerini gazeteci zannetse de, toplumun bu gibileri ait oldukları yere yerleştirmekte ne kadar mahir olduğu unutulmamalıdır! Bir şey yaşadığım, ya da şikayetçisi olduğum önemli bir şey yok! Ancak, sayıları hızla artan meslektaşlarımın "sonbahar yaprağı" gibi oradan oraya savrulmasına gönlüm razı olmuyor! Çalıştığı yerde bir hafta barınamayıp işinden ayrılan gençler olduğunu duyuyorum. Sadece "maddiyata" dayalı düşünceyle beslenen niyet sahibi gençlerin, önce öve öve bitiremedikleri gazetelerini işten ayrıldıktan sonra yerden yere vurmaları ne göze ne de kulağa hoş gelmiyor! Sebatkar olmayan tez canlı elemanların, sık sık gazete değiştirmesi belki normal karşılanabilir. Ancak işten ayrıldıktan sonra çalıştığı yeri kötülemelerini kendilerine yakıştırmadığımı söylemek istiyorum. Bu tip davranışlar, bazı meslek dallarında görülen şeyler olabilir. Ama gazetecilikte düşünülmeden sarfedilen her söz; "rüzgar hızıyla" yayılır ve söyleyen hakkında yanlış kanaat oluşmasına neden olabilir... HERKES İYİ GAZETECİDİR Dijital ortam, oturduğu yerden yayıncılık yapanları "gazeteci" sınıfına dahil ediyorsa da, okuyucu kanaati geçerlidir. Bir okur "hangi gazeteyi elime alsam aynı haberleri okuyorum" demeye başlamışsa, gazeteci olduğunu söyleyenler kendilerinde bir "eksik" aramalıdır! Başkalarının yaptığı gibi "internet ve ajans" haberciliği yapmalarına rağmen; mesleğine "emek" harcayanları hor görmeyi hiç bir arkadaşıma yakıştırmıyorum. Yakıştırmadığım bir başka şey daha var! Muhatap olduğu kişilere "şirin" gözükmek maksadıyla meslektaşlarını kötüleyenler, benim gözümde "gazeteci" değildir. Onlar ancak bir dedi-koduyu bir yerden başka yere taşıyan insanlardır. Herkes bir şekilde "havanda" su dövmeye kalkışır, mesleğinin arkasından konuşursa, orada meydana gelecek "kokuşma" ister istemez tüm meslekdaşlara sirayet edecektir. Gazeteci, yazdığı ile tartılan bir değer olamadığı takdirde, ne meleğine ne de bir başka yere yakışır. Arkadaşları hakkında konuşulmayanları sanki konuşuluyormuş gibi yaparak oradan oraya taşımak, gazeteci olamayacakların yapacakları iştir.