Irak işgali başlarken bir tezkere olayı yaşanmıştı. O zamanlarda ABD bunu hazmedemedi. Yanıtı ise şöyle olmuştu.
--Bunu bir kenara not ediyoruz.
O tarihten beri bu not sürekli okunmakta, sürekli uygulanmakta. Nasıl mı?
Önce Irak'ta görevli onbir askerimizin başına çuval geçirildi. Ardından Şemdinli olayları yaşandı. Şemdinli olayları o zamanın Genelkurmay Başkan Adayı Yaşar Büyükanıt Paşaya bağlanmaya çalışıldı.
Daha sonra ise Dağlıca ev Aktütün baskınları gündeme oturdu. Bütün bu olayları düşündüğümüzde aklımıza gelen şey TSK nin yıpratılmasına ve küçük düşürülmesine dair planların yürürlükte olduğu ve devam edeceği şeklindedir. Diyarbakır'ın ön plana çıkarılması. Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir'in şımartılması, Diyarbakır'da servis aracı kurşunlanması da bu olaylara destek veren yan ürünlerdir. ABD'nin sınır ötesi operasyonlara bilgi desteği sağlama sözü aldatmacadan ibaret. ABD bu davranışıyla sınır ötesi operasyonları çok önceden haber alma, yönlendirme, kontrol etme, PKK ya ve Barzani'ye dolaylı yollardan arka çıkma ve koruma şansını yakaladı. ABD bilgi paylaşımında ciddi ve samimi olsaydı, Aktütün baskını kesinlikle yaşanmazdı. Asıl konumuz baştaki açıklamalarımın devamı niteliğinde. Bildiğiniz gibi uzun zamandan beri Ergenekon soruşturması devam etmekte. Aslında soruşturma mı, yargılama mı olduğu belli değil. Sapla saman birbirine karışmış durumda. Bir yandan mahkeme görülmekte, bir yandan da soruşturma ve operasyonlar devam etmekte. Eğer soruşturma ve operasyonlar eksikse, tamamlanmamışsa mahkemenin görülmemesi gerekir. Mahkeme görülürken yeni dalga operasyonların başlaması halkımıza güvensizlik ve şüphe tohumları ekmekte.
Cumhuriyet tarihinde böyle bir operasyon ve mahkeme davasına rastlandığını sanmıyorum. Eski bir cumhuriyet savcısı. Eski bir YÖK başkanı. Ordudan emekli paşalar. Suikast hazırlığı yapan eylemciler. Gazeteciler. Eski hükümlüler…
Hepsi bir arada toplanıp, karakollara ve oradan da cezaevlerine taşınmakta. Delilden suçluya ulaşmak yerine, suçludan delile ulaşmak tercih edilmekte. Aksi ispat edilinceye kadar her sanık masumdur. Toplanıp cezaevine gönderilen generallerin sayısını şaşırdım. Bu şahıslar adi suçlu muamelesi görmekteler. Toplum karşısında küçük düşürülüyorlar. İnsanın aklına bir takım sorular gelmekte. Eski bir başbakan, bakan veya milletvekili suç işlediğinde veya sanık durumuna düştüğünde Yüce Divanda yargılanmakta. Üst düzey askerler, özellikle paşalar için neden böyle bir sistem yok? Ömrünü orduya hizmetle geçirmiş generallerin kameralar önünde polis arabalarına doldurularak karakollara taşınması ne anlama geliyor?
Ülkede askeri savcılar, hakimler ve mahkemeler yok mu? Hepsi de var. Gerçekten suçu sabit olsa bile generallerin bu şekilde karakollara ve sivil cezaevlerine taşınması bizlere ‘'bir kenara not edilen''in devamı gibi görünmekte.
Terörist damgasıyla toplanan kişilerle generallerin aynı kapsamda görünüp tanınması, TSK ni küçük düşürmeye yönelik çalışmalardır. Paşaların soruşturması ve yargılanması gizli yapılmalıdır. Askeri mahkemelerin kapsamına alınmalıdır. Şu an üniforma giymekte olan paşalarımız beş yıl sonra aynı duruma düşme ihtimalini de unutmamalılar.
Ergenekon daha çok yerlere konacağa benzemekte.
Gelişmeler ve uygulamalar hiç hoş değil.