Maçtan önce beraberlik diyenlere gülümsenirdi..

Hatta Gaziantepspor galip gelir diyenlere ise 'yürü laa' denilirdi..

Onun içindir ki, maçın mutlak favorisi olarak Galatasaray gözüküyordu.. Bunun gerekçeleri o kadar fazlaydı ki.. Şöyle Galatasaray kadrosuna bakın, 18'e alınmayan en az on tane süper futbolcusu var, Gaziantepspor'a bakın, sakatıyla, çoluğu çocuğuyla 18'i tamamlayan bir pozisyondalar..

Üstelik hocası son dakikada geri dönmüş, ikna edilerek.. Başkanı ise, özellikle şehrin ekabir takımı tarafından adeta istenmeyen adam ilan edilmiş, kongreye bile gitmemişler.. Ama o takımın futbolcuları çıkmış aslanlar gibi mücadele ediyor.. Hemde özellikle ikinci yarıda dünyaları kaçırıyor.. Galatasaray'a ise pozisyon vermiyor.. O pozisyonlar Galatasarayın eline geçse, en az kalesinde 2-3 gol görecek kadar net..

Ama çok koşan ama aynı zamanda dağınık oynayan Turgut son vuruşlarda yetersiz kalıyor. Hele o Mustafa ceza alanındaki pozisyonu değerlendirememekle, gazete ofisinde televizyon başında maçı izleyen hepimize saç baş yoldurtuyor.. Cenk ikinci yarının 60'ncı dakikasından sonra dili bir karış dışarıda yorgunum dostlar yorgunum diyor adeta..Oysa bu maç tam kendinin maçı.. İbrahim Akın ayakları sahada kafası hala başka yerlerde…Elinden geleni yapıyor yine de… Serdar tüm enerjisini sarfediyor sahada.. Orta alana çekilen Mustafa ile Medunjanin Galatasaray orta alanına pas yaptırtmıyor. Hele defansın göbeğindeki Binya ve Stankevicius , Kemal ve Şenol Galatasaray forvetlerine nefes aldırmıyor..

Ve bu mücadeleden ne olursa olsun 3 puan yerine 1 puan alarak teselli buluyoruz.. Vede, kaybedenin aslında Galatasaray değil, Gaziantepspor olduğunu üzülerek söylüyoruz..

Son sözüm, dün akşam eğer Traore ve Bekir olsaydı, maçın skoru kesinlikle böyle olmazdı..Tam ikisinin maçıydı.. Yazık oldu...