Anadolu'yu dinliyorum. Aktütün Karakolundan silah sesleri gelmekte. Diyarbakır vatan haini bir belediye başkanının güdümüne girmiş. Şehir bütünüyle Başbakanı protesto ediyor. Gelecekte Başbakanı Diyarbakır'a koymamak için de gerekeni yapmaya hazırlar. Yakın geçmişte Irak'ın kuzeyindeki bir eşkıya bozuntusu şöyle demişti.
Siz Kerkük'ten söz ederseniz, biz de Diyarbakır'dan söz ederiz. Artık Diyarbakır'dan söz etmeye gerek duymuyorlar. Diyarbakır'a el koyduklarını düşünüyorlar. Başbakan Tunceli'ye gidiyor. Belediye, Başbakan için asılan afişleri toplatıyor. Ankara ile doğu ve Güneydoğu illerimiz arasında mekik dokuyan bir takım vatan hainleri var. Halkın arasına karışıp, halkı devletine karşı kışkırtmakta. Ayaklanma provaları yaptırmakta… Genelkurmay Başkanımız PKK nın başarılı gösterilmesini suç saymakta. Genelkurmayın suç saydığı görüş dağdaki silahlı teröristlerle Mehmetçik cephesini kapsar. PKK dağda başarılı değil. Ancak, ovada büyük başarılara imza atmakta. Atatürk'ün kurtuluş savaşını birlikte planladığı yüce Meclis'imizde vekil adı altında yirmi bir terörist barınmakta. Bu ihanet odakları, bu yirmi bir kişi, çatısı altında barındığı Meclis'e ve devlete kafa tutmakta. Seksen beş bin kişinin (35 bin vatan evladı, 50 bin terörist) katiline sayın diye hitabetmekte. Ya Apo'ya özgürlük vereceksiniz, ya da bu ülkeyi yakarız tehdidinde bulunmakta. Kendi açılarından haklılar. Çünkü, son seçimlerde cezaevindeki bir terörist cezaevinden çıkarılarak, Meclis'e taşınmadı mı? Apo, PKK yı İmralı'dan rahatça yönetemiyor. Dışarı alınıp seçimle meclise getirilmesi gerekmekte(!) Apo'ya açıktan sayın diyen ilk kişi Sayın Başbakan değil mi? Yani imam cemaat meselesi… Hükümet hala Denizfeneriyle, Ergenekonla ve türbanla meşgul. Bütün dünyanın dehşetle izlediği terör yangınını hafife almakta. Demokrasiden taviz vermeden çözme lafları etmekte. Lafla peynir gemisi yürüseydi, Bilal'ın gemisine de ‘'Yürü ya gemi'' der ve yürütürdü. Yürütmek için yakıt koymaya ve bir şeyler yapmaya gerek kalmazdı. Sizlere sorayım. Ya demokrasiden, ya da devletten vazgeçeceksiniz. İkisinden birini seçin denseydi, hangisini tercih ederdiniz? Devleti alın sizin olsun. Demokrasi de bize kalsın diyebilir miyiz? Devletsiz demokrasi olur mu? Sayın Başbakan hangi demokrasiden bahsediyor? Peş peşe gelen şehit cenazeleri, doğu ve güneydoğu illerinde devletin vergi toplayamaması, TBMM de teröristlerin temsil edilip, grup kurması hangi demokrasi kuralının gereklerinden biridir? Büyük kentlerde ve Mehmetçiklerin geçeceği yollarda patlayan mayınlarla bombalar demokrasi gereği midir? Sayın Başbakanın yakın çevresindeki çalışma arkadaşları (Şaban Dişli, Unakıtan, Dengir Mir Mehmet Fırat…)hakkındaki yolsuzluk ve rüşvet iddiaları aynı demokratik kurallara dahil mi? Akla gelen bir başka soru da şu. Ülkeyi yönetmekte olanlar seçim kaybedip, sivil hayata döndüklerinde suikasta kurban gitmekten mi korkuyorlar acaba? Apo, Barzani, Yunanistan ve Ermenistan kuyrukları birbirine sarmışlar. Arkalarındaki AB/D dayanın demekte. Kuş beyinli teröristlerin uzaktan kumandası ellerinde… Ülkede topyekün seferberlik ilan etme zamanı geldi ve geçiyor bile. Atatürk şöyle demişti. ‘'…Ülkeyi yönetenler gaflet, delalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler…'' Sizce bu üç seçenekten hangisi yaşanmakta?