Kulüpleri yönetenler genel itibariyle önemli işadamları. Özel işlerine bakıldığında geneli oldukça başarılı işlere imza atıyorlar. Bu başarılarının birçok sırrı var elbette ama “İş’te İstikrar” başarının en önemli anahtarlarından birisi şüphesiz. Sistemde istikrar, kurum felsefesinde istikrar, süreçlerde istikrar, çalışanda istikrar, ekipmanda istikrar… Sorsanız hepsinin müdürleri ile çok uzun yıllardır birlikte çalışıyor olduğunu görürsünüz. Hepsi kısa vadeli düşünmektense uzun vadeli projeler üretiyorlar kendi işlerinde. Peki aynı konsantrasyon ve ciddiyeti, aynı davranışı futbol kulüplerinde sergiliyorlar mı? Cevap maalesef ‘HAYIR’!
TFF 1.Ligin ilk yarısı bittiğinde, bu yönetimlerin teknik direktörlere bakış açısını ortaya çıkaran küçük bir araştırma yaptım ve gördüm ki maalesef kulüpler yöneticilerin çiftliği halinde. Bu yıllardır böyle ve korkarım böyle olmaya devam edecek. Sadece 4 ay gibi kısa bir sürede 18 takımın 12’si teknik direktör değişikliğine gitmiş! Geçen sezona bakıldığında ise rakam daha korkunç: 3 takım dışında bütün takımlar teknik direktörlerini değiştirmiş! Bu takımlar Altınordu, İstanbulspor ve Balıkesir. Altırnordu’da Hüseyin Eroğlu 5 yıldır takımın başındayken, İstanbulspor’da Yalçın Koşukavak 2 yıldır ve Balıkesir’de Can Cangök geçen seneden beri görev yapıyorlar. Giresun, Ankaragücü ve Ümraniyespor da sezon başından beri aynı teknik direktörlerle yoluna devam ediyor. Geriye kalan tüm takımlar teknik direktörlerini en az 1 kez değiştirdi. Dahası ayrılan teknik direktörler de hemen başka takımlarda göreve başladı. Manisa’dan ayrılan Sait Karafırtınalar Boluspor’a, Gazişehir’den ayrılan Hüseyin Kalpar Elazığ’a, Elazığ’dan ayrılan Mehmet Altıparmak Erzurum’a, Erzurumdan ayrılan Osman Özköylü ise Adanaspor’a geçti. Yani ortada trajikomik bir istikrarsızlık var. Bu teknik direktörler bu takımlarda yaptıklarını ve yapamadıklarını aynı ligin, aynı mantalitenin diğer takımlarında da yaşayacak, bu kaçınılmaz! Bu istikrarsızlığın son örneği Gaziantepspor’da Faik Demir oldu. Karşılıklı anlaşarak ayrıldı taraflar. Kimse ‘Alan memnun, satan memnun, sana ne oluyor’ demesin. Her işte olduğu gibi futbolda da başarının en önemli kriteri istikrardır. Bir teknik direktör istediği oyun sistemini bir takıma 1 yılda bile oturtamaz. Onlarca örneği var bunun. Buyurun Başakşehir teknik direktörü Abdullah Avcı’yı dinleyin. Avcı, geçen yıl ki bir röportajında “İlk yıl takım olma çalışmaları yaptık. 2. yıl, bunun üzerine doğru savunma yapmayı öğrendik. Bu yıl ise bu 2 kriterin üzerine hücum zenginliği yönümüzü geliştirdik.” dedi. Sonuç: Başarılı, saygı duyulan bir takım.
En iyi kulüplere bakın, teknik direktörlerinin çalışma süreleri minimum 3-4 yıldır. Herkesin bir Alex Ferguson gibi 26 yıl ya da Arsene Wenger gibi 21 yıl aynı takımı çalıştırmasını beklemiyoruz ama bir sene de 2-3 teknik direktör değiştirmenin de doğru yol olmadığı gün gibi ortada. Yani uzun vadeli plan yapamama, ya da uzun vadeli planın işine gelmeme durumu Türk Futbolunun en büyük sorunudur.
Futbol kulüpleri halka mal olmuş kurumlardır. Gelen her başkan kafasına göre kararlar alır, kafasına göre borçlanır, kafasına göre teknik direktör değiştirir, oyuncu alır, oyuncu gönderirse oluşan tablo zaten ortada. Ekonomik krizler, vaatlerin gerçekleşmemesi, TFF’den alınan cezalar, Fifa’da bekleyen onlarca dosya, ödeme aczi ve mevcut Gaziantepspor durumu… Ondan sonra ‘vay efendim biz nasıl bu hale düştük?’ çırpınışları… Gaziantepspor’un ayağa kalkması zaten bir mucize bu saatten sonra, gelecek zifiri karanlık kulüpte! Diğer taraftan son Çaykur Rizespor maçında ve maçtan sonra sosyal medyada ‘Erkan Sözeri istifa’ diye slogan atanlaradır aslında mesajım. Haliyle de Gazişehir yönetimine… Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla misali.