Gaziantep Savunmasında 6317 şehit verildi. Bu şehitleri öldürenler Fransızlar ve onlarla ortak hareket eden Ermeniler değil miydi? Şehit sayısı Fransızların işgal ettiği çevre illerdeki katliamlarla birlikte onbeş binleri fazlasıyla aşmıyor mu?

Gaziantep Büyükşehir Belediye Meclisi toplanarak, Kent Konseyi, İl İdare Kurulu gibi kuruluşlarla da işbirliği yaparak Gaziantep'te Fransızların yaptığı Türk Soykırımı hakkında ortak karar almalı ve bu kararı gereken her yere duyurmalıdır.

Bir Türk atasözü var. ''Besle kargayı oysun gözünü.'' Fransa Türkler tarafından beslenerek bugünkü konumuna gelmiştir. Kanuni Sultan Süleyman zamanında Fransa'ya tanınan kapütilasyonlar onları yüzlerce yıl sırtımıza yapışan kene konumuna getirmiş, kanımızı emmelerini sağlamıştır. Yine Kanuni zamanında Alman İmparatoru Charken'e esir düşen ve ülkesi işgal edilen Fransa Kralı Fransuva Kanuni'nin Alman imparatoruna yazdığı mektupla serbest bırakılmış, ülkesi işgalden kurtulmuş, tahtı kendisine iade edilmiştir.

Padişahların sağlam gördükleri Paris/İstanbul dostluğu onların da başlarına nice çoraplar örmüştü. Padişaha ve sisteme karşı çıkan bütün aydınlar o yıllarda yalnızca Paris'te toplanmış, Paris'te barınmışlar ve Fransa'dan destek almışlardı.

İnsanlarda bireysel olarak görülen vefa duygusu toplumlarda ve milletlerde de aranmaktadır. Mesela beş yüz yıl kadar önce İspanya'dan sürülen Yahudileri hiçbir Avrupa ülkesi kabul etmemiş, Osmanlılar onlara kucak açmış ve Osmanlı topraklarına yerleşmelerine izin vermişlerdi. En acımasız ülke olarak tanıdığımız İsrail bile bu olayla ilgili vefa duygusunu sık sık gündeme getirmekte. Asırlarca destek olduğumuz Fransa ise her fırsatta kuyumuzu kazmanın yollarını aramış ve aramaktadır.

Fransa 1789 Fransız İhtilalinin, yani kendi tarihinin amaçlarına bile ihanet etmekten kaçınmamakta.

*

Tarihin Fransızlara ait yapraklarını açtığınızda burnunuza kenef kokuları gelmesi gayet doğal. Yaşadığımız çağda eskiye ait düşmanlıkların kalmadığını iddia edenler aymazlık içindedir.

Fransa bize hiçbir zaman dost olmadı. Tarihin derinliklerinden bu yana gizli veya açık her tür düşmanlık ve kini yüreklerinde barındırıp besleyerek yaşattılar. Gaziantep Savunmasında Ermenilerle ortak hareket ettiler. Ermeniler Ermeni gençlerinden oluşan bin beş yüz kişilik bir orduyu Fransızların emrine vermişti. Atatürk'ün tabiriyle ''Geldikleri gibi giderken…'' yandaşları olan Ermenileri de beraberlerinde Fransa'ya götürdüler. Bugün Fransa Ermenilerinin önemli bir bölümü Gaziantep kökenlidir ve buradan gidenlerin torunlarıdır.

Bu nedenle Gaziantepli yetkilerin Gaziantep'te Fransızların yaptığı Türk Soykırımını karara bağlamalarını ve tanımalarını öneriyorum.

Parlamentolar tarihte yaşanmış gerçekleri bir kalemde silerek tarih yazmaya kalkarlarsa bu yaptıkları soytarılıktan başka bir şey değildir. Böyle bir meclisle yönetilmek Fransız halkının talihsizliği.

Anadolu'da hala Ermeniler tarafından yapılmış katliamlara ait toplu mezarlar ortaya çıkarılmakta. Moskova, Paris, Londra ve Ankara'daki devlet arşivlerinde Ermenilerin yaptığı vahşet ve katliamların resmi belgeleri hala saklanmakta. İnsanlığı, ciddiyeti, namusu ve şerefi olan bir parlamento bu arşivlerde toplanmış belgelerin dosyalarını meclise getirir. Yaşananlar açıkça okunur. Kimin kime katliam uyguladığı rakamlarla ortaya dökülür. Alınan matematiksel sonuçların gereği olarak bazı kararlar da alınabilir. Ancak bu durumda bile dünya tarihini yazmak Fransız Parlamentosunun işi değildir.

Bizler Türk halkı olarak unutkanlık ve aymazlığımıza devam edeceğiz tabi ki. Birkaç yıl önce AB üyeliğimizle ilgili olarak, üyeliğimize şiddetle karşı çıkanlar ve gerektiği zaman da referanduma gideceklerini açıklayanlar Fransız yöneticiler değil miydi? Ne çabuk unuttuk?

Fransa'nın Ruanda ve Cezayir'de yaptığı soykırımlar neden bizim TBMM mizde konuşulmuyor? Bu gerçekler belgeleriyle birlikte konuşulmalı ve karara bağlanmalıdır. Devletlerin misilleme hakları olduğunu unutmamak gerekir.

Sözün kısası Fransa Parlamentosunun rezilliği ve sefilliği tarihin derinliklerinden günümüze kadar gelen, hiç unutulmayan ve asla unutulmayacak olan Türk düşmanlığının resmiyet bulmuş belgesidir. Böyle bir çağda düşünce özgürlüğüne kilit vuran bir parlamento Ortaçağdan bu yana kendisini geliştirmemiş, hala Ortaçağda yaşayan sefil bir parlamentodur.

Soykırımı inkar yasasının görüşüldüğü gün meclise gelmeyen parlamenterler de en azından gelenler kadar Türk ve Türkiye düşmanı. Çünkü meclise gelmeyerek tasarıyı dolaylı yollardan desteklemiş oluyorlar.

Sonuç olarak itler ne kadar yüksekten ürüse de kervanlar kendi yollarında yürümeyi sürdürecektir.