Johann Lavater'in "Beraber yaşadıklarınızla iyi geçinmek istiyorsanız, onların ne istediklerini bileceksiniz ama, hiçbir şey beklemeyeceksiniz." diyor, bireysel ve kurumsal tüm birlikteliklerde menfaat odaklı bir yaklaşım sergileyen toplumlar için uyulması çok zor bir tembih. Dünyada en menfaatçi millet olarak yahudiler bilinir, hiç bir şeyi karşılıksız yapmazlar. Halk arasında cimri, herşeyden karşılık bekleyen insanlara yahudi yakıştırması yapılır. Gerçekten de menfaatçilik bir hastalık, insanın gözünü kör edecek, duygu düşünce, fikirlerini bile bir anda değiştirebilecek bir hastalık. Herşeyde olduğu gibi öyle abartıyoruz ki bu egoist yaklaşımımızı en sevdiklerimizi bile kırıyor biranda tüm değerleri ayaklar altına alabiliyoruz. Asırlardır özellikle dini ve milli konularda karşılık beklemeksizin hayatlarını ortaya koyan bir millet iken, malesef bu menfaat hastalığına bizlerde yakalanmış bulunuyoruz. Son zamanlarda kamuoyu önünde dershaneler üzerinden yapılan tartışma gibi. Yıllardır ülkeyi birlikte yöneten, olumlu olumsuz bir çok çalışmaya beraber imza atan kuruluşlar "birbirlerinin menfaat alanlarıyla" ilgili bir sıkıntıda herşeyi unutmuş görünüyorlar. Johann Lavater'in anlatmak istediği gibi. Hangi şart ve koşulda olursa olsun beraber yürüdüğünüz insanların ne istediğini bilmenizde fayda var. Veremeyeceklerinizi vaad etmişseniz sorun sizde, elde ettikleri ile yetinmiyorsa karşınızdakin de demektir. Eğer anlaşmazlıklar devam ediyorsa birilerini sebep göstermek yada bu uyumsuzluktan başkalarının menfaat sağlayacağını düşünmek mantıksız. Çünkü insanlar ve topluluklar ya anlaşabiliyor yada anlaşamıyordur. Bu kan uyuşmazlığı yada menfaat çatışmasını kendi nefislerini soyutlayarak bir fitneye mal etmekse o kadar yakışıksız. Son zamanlarda en sık rastladığımız söylemlerden biriside FİTNE , kavgada herkes birbirini fitneye fırsat vermemekle telkin ediyor, ardından yine birbirlerine fitne muamelesi yapıyor. Kim fitne, kim fitneci bilen yok. Milyonlarca insanın ekmek yediği DERSHANELER bilinmez bir hırsa, bir kavgaya kurban edilmeye çalışılıyor. Eğitimdeki olumsuzlukların sonucu olarak orataya çıkan DERSHANELERİN bir TİCARETHANE olduğunu unutmamalıyız. Bu sayfa aracılığı ile defalarca değindik, eğitimle oynamanın, rejimle sistemle rövanş hırsı ile değişiklikler yapmanın sakıncalarını paylaştık. Ülkenin hassasiyetleri gözönünde bulunduran her aklı başında her insanın ortak görüşü gerçek anlamda bir MİLLİ EĞİTİM Politikasına ihtiyacımızın olduğudur. Yine hiçbir akıl sahibi insan iyi bir eğitim sistemi içerisinde dersnelerin varlığını savunamaz. Cemaatin dershaneleri aracılığı ile sağladığı maddi ve sosyal güç son onyılda akıl sınırlarını zorlar bir duruma geldi. Siyasete, bürokrasiye etkileri iktidar desteğiyle yine tüm sınırları aştı. Bu güç hükümet-cemaat çatışmasının sebebi olabilir, hükümet bir cemaatin kendileriyle paydaş dahi olsa görev alanına müdahalesine müsade etmeyebilir bunları normal karşılamak gerekir, ancak kavga üzerinden eğitime zarar verilmemeli, eğitimcinin morali bozuluyorsa, birileri gelecek kaygısına düşüyorsa buna sessiz kalınmamalı. Kamuoyu önünden açıktan yapılan bu kavga ne kadar ciddidir, ne kadar önemlidir bilemem ancak taraflar ortadayken bir FİTNE- PROVAKATÖR varmışta bu paydaşların arasını bozuyormuş gibi davranılmamalı. Yada varsa fitne devletimiz milletimiz menfaati için bulunup teşhir edilmeli. "En sonunda varacağınız haktan korkun ki, fitne ve fesada koşmuş olmayasınız". Hz.Osman Bazı kavgalar ben duygusunun öne çıkmasından dolayı büyür, "Fitneye ekser sebep, bezm-i cihande badedir... Zati" Allah kendi dışında kimseye yaşama hakkı tanımayıp, kibre bürünmüş mahlukların şerrinden ülkemizi,milletimizi, devletimizi en önemlisi insanlığı korusun.