Çocukluğumuzdaki yaşam tam nostalji, geniş anlatımla günümüze göre ilkellikti.

60’lı yılların sonunda elektriğin evlerde olmadığı, buna bağımlı olarak elektronik cihazların da doğal olarak kullanılmadığı, üretilmemiş veya üretilmiş dahi olsa semtlerimize uğramadığı günler eskiler. Daha sonra ekektrik geldi evlerimize.

Elektriğin olmadığı zamanlarda kandil, gaz lambası, mum vardı.

Tüplü LPG’li aydınlatıcılar her evde bulunmadığından, bu aydınlatıcıyı kullanan evler LÜKS evler olarak lanse edildi. Ama

Antepçe adı LÖKÜS’tü.

Elektrik gelince priz, fiş, ampul gibi aydınlatma aletiyle tanıştık. En çok da fiş iş görürdü.. Çocuk aklıyla GÜÇ fişte bilirdik. Çünkü fişe taktığımız her lamba yanıyor, buzdolabı çalışıyor, televizyon görüntü veriyor...

Yani fiş her şeyi çalıştırıyor.

GÜÇ ONDA….

Sonra öğrendik. İnsanlarda FİŞLENİYORMUŞ.

Önceleri sadece suçluların bu fiile maruz kaldığını hesap ederek pek dikkatimizi çekmedi. Ancak bilim ilim kurumu üniversitelerde özellikle rektörlük veya dekanlıkların gözetimi ve denetimi altında yapılıyor oluşu, bizleri üzdüğü kadar sitemimizi de aldı. Bunun GANÜ gibi bilim yuvalarında suç ve suçlu dışında genç beyinlere; kızlı -erkekli gelecek nesillere karşı yapılıyor oluşuna YUH demeden başka ne demeli.

Son sözümüz HALKIMIZ..

Eğer halkımız bir gün yapılanlara, hukuksuzluklara, kendini hukukun üstünde görenlere YUH derse çöplüğe giderler. Bu yalakalar yağdanlıklar ve onların ağa babaları.

O gün kutunun, demokrasinin, hukuksuzluğun, tiranlığın hesabı sorulur

İŞTE ÖZETİ…