Tüm ailelere seslenmek gibi bir gücüm olsaydı, şunu haykırmak isterdim: ' Lütfen ergenlik döneminin ne olduğunu bir zahmet öğrenin.' o sıkıntılı dönemin nasıl geçtiğini, değişim ve dönüşümün nasıl ruhsal ve bedensel travmalar yarattığını bilin.

'Gençler geleceğimizdir' sözünü dilimize dolamışız ama bir gerçeği de göz ardı etmemek lazım. Gençler aidiyet duygusuna ne kadar yakınlar. Moral değerleri nasıl? Gençler başları sıkıştığında tutunacak dal bulabiliyorlar mı? Şu bir gerçek ki, popüler kültürün insanlara sahte ve geçici aidiyet duygusu pompalıyor.

Hepimizin malumudur. Çocuklar, dünyaya gözlerini açtıkları evde, ilk derin ilişkilerini anne ve baba ile kurarlar. Çocuklar şartsız sevilmek, dikkatle dinlenilmek, güvenilmek isterler. Empati kurulan, cesaret telkin edilen çocukların yaşama sevinçleri artar.

Ailelerin sorunlara yaklaşım şekilleri çocuklar için rol model olur. Etik ve insani değerlerin öğretildiği çocuklar, hayat boyu karşılarına çıkan çatışma ve sorunlarla baş etmeleri daha kolaydır. Madalyonun bir de diğer yüzü var.

İtilen, kakılan, ihmal edilen, ruhsal ve fiziksel şiddet gören, yalnız bırakılmış, hakaret edilerek terbiye edilen, değersizlik aşılanan, yetersiz ve işe yaramaz, eziklik ve eksiklik duygusu aşılanan çocukların daha kolay bağımlı olduğunu da akıldan çıkarmayalım.

Gençler gerçekten bizim gördüğümüz ya da bildiğimizden çok daha fazlasını yaşıyorlar. Duygusal boşlukları ve acıları çok ama çok daha büyük. Büyük kentlere göçün artması, parçalanmış aile olgusu, düşük sosyo ekonomik düzey, erken dönemde başlayan ruhsal sorunlar, ailede madde kullanımı, madde kullanan arkadaşların varlığı risk faktörlerini tetikleyen unsurların başında gelmektedir.

Buna en iyi örnek de Begüm isimli bir insanımızın yaşadığı dramdır. Kaldıkları evde Ali isimli eroinman ile tanışmış ve ona yardım etmeye çalışmıştı. Bu genç Begüm'ü 'Bırakmak kolaysa sen de kullan da görelim.' Diyerek iradesini kanıtlamaya zorladı. Begüm de bu tuzağa düştü ve hayatının en büyük hatasını yaptı. Ali arkadaşlarına 'Enayi bir kız buldum, aşıladım onu. Ailesi zengin. Yaşadık artık.'dediğini de öğrenmişti.

Birçok genç, duygusal ihtiyaçlarının karşılanmadığı zamanlarda bir boşluk ve bunalım halleri yaşayabiliyor. Oysa birçok sıkıntının altında ruhsal travmaların yattığı bilinir. Her ne kadar ilaçlarla problem çözülmeye çalışılsa da işin formülünü ve çıkış noktasını 'sebeplerde' aramak gerekmektedir. İnsan denen muhteşem varlığın biyokimyası değiştirilerek iyi olması sağlanamaz.

Yüzyılın küresel sorunu haline gelen uyuşturucu suistimali sadece bugünü değil, yarınları da ipotek altına alan bir veba haline gelmiştir.

Bir yazarın belirttiği gibi: ' Bir sokağın suç bölgesine dönüşmesi önce tek bir pencere camının kırılması ile başlıyor. Çevreden tepki gelmez de, cam hemen tamir edilmezse oradan geçenler o bölgede düzeni sağlayan bir otorite olmadığını düşünüyor, diğer camları da kırıyor. Ardından daha büyük suçlar geliyor. Bir süre sonra o sokak polisin giremediği bir mahalleye dönüşüyor.

Gençleri ve çocukları tuzağa düşürmeye çalışan suç örgütlerine sessiz kalanlar, duyarsız ve tepkisiz davrananlar, unutmayın ki bu toplumun dibine konulan bombalara çanak tutuyorsunuz. Vebali sizin boynunuza. Sosyal sorumluluk duygusuna sahip olan bireylerin çocukları da sağlıklı bir gelişim içinde olacaktır.