Bazı konularda aynı işi yapan yüzlerce, bazı konularda binlerce, bazı konularda ise milyonlarca insan vardır. Herkes kendi yeteneğine göre başarılı olabilir. Yeteneksiz ve tembel insanlar başarısız olur. Severek çalışmak ilk şarttır. İşe göre adam, adama göre iş de önemlidir. Fakat gerçek ve üstün başarı, fark yaratmakta gizlidir. Herkesin kolayca yapabildiği bir yemeği veya mezeyi yapmak sıradan bir başarıdır. Herkes kadar koşmak, çeşitli spor dallardan birinde sıradan bir sporcu kadar spor yapmak, bir işyerinde sıradan bir işçi olarak çalışmak, herkesin yazabildiği kadar şiir yazmak veya albenisi olmayan bir beste yapmak yeteri kadar başarılı olmak değildir. Kalıcı, albenili, aranılan ve iz bırakan başarılar, ancak fark yaratmakla olur. Bu da büyük ölçüde doğuştan özel ve farklı bir kabiliyet, kişiye özgü derin bir akıl ve zihin zenginliği ister. Her şeyden önce fark yaratmak için herkesten fazla çalışmak gerekir. Az çalışarak fark yarattığını zannedenler, kendilerini aldatmış olurlar. Çünkü doğuştan kabiliyetleri gereği çarpıcı bir başarı elde etseler bile, çalışkan olmadıkları göze battığı için, en azından o konuda tenkit edilirler. Çünkü tembel insanları kimse sevmez. FARK YARATMALI Az çalışma ile elde edilen başarıyı, tesadüflere ve şansa, hatta bir yerlerden iltimas görmüş olmaya bağlayanlar da olur. Alın teri ile elde edilen başarıya, herkes saygı duyar. Yeni bir işyeri açan insanların hedeflerinde, aynı işi yapan diğer insanlardan farklı bir üretim anlayışı içinde olmaları ve ticaretlerini fark yaratan bir hizmet anlayışı ile yürütmeleri gerekir. Aksi halde az kazançlı ve sıradan bir işyeri sahibi olarak yaşamlarını sürdürmeye mahkûm olurlar. İnsanlar gibi şehirler de birbirlerine fark yaratırlar ve yaratmalıdırlar. Gaziantep'e "Marka Şehir" denmesi boşuna değildir. Öncelikle tüm Gaziantepliler, çok çalışkandır. Yemekleri, baklavası, fıstığı, iş hayatı, eğlence anlayışı ve her konuda fark yaratan uğraşı ve insan ilişkileri ile sürekli gündemde olmaya layık bir şehirdir Gaziantep. Sadece benim tüm Gaziantepli hemşerilerimin hoş görüsüne sığınarak birkaç önerim olacak. Çünkü ben Gaziantep'in her konuda "Marka Şehir" olmasını ve fark yaratmasını diliyorum ve bu potansiyelin Gaziantep'te var olduğuna inanıyorum: 1- Güçlü ve başarılı bir sanayiye sahip olan, Gaziantep'te iş hayatında, Türkiye'de en az iş kazasının Gaziantep'te olmasını diliyorum. Tüm işyeri sahipleri ve tüm çalışanlar, gerekli eğitimlere önem verirlerse ve bunun gereğini yapıp sorumluluk anlayışından bir an bile vazgeçmezlerse bu mümkündür. Gaziantep doğumlu bir Emekli SSK Sigorta Müfettişi olarak haber bültenlerinde Gaziantep'te meydana gelen bir iş kazası haberi duyduğum zaman ben çok üzülüyorum. Aslında güzel yurdumuzun her ilinde meydana gelen tüm iş kazalarına sürekli üzülüyorum. Kazaların sebebi eğitim eksikliği, dikkatsizlik, tedbirsizlik, sorumsuzluk ve "bir şey olmaz, boş ver ağabey" anlayışı içinde çalışmak ve çalıştırılmaktan dolayıdır. Bunu aşmak lazımdır. İş kazalarının hiç kimseye faydası yoktur, herkese zararı vardır. 2- Gaziantepliler yabancıya karşı birbirlerini korur ve tutarlar. Misafirperver ve cömerttirler. Fakat bazı hemşerilerimiz birbirlerine karşı yeteri kadar dayanışma içinde değildirler. Bu husus, lider ruhlu tavırlardan kaynaklanıyor. Bunu aşmak, kıdemli, daha tecrübeli ve daha yaşlı olan hemşerilerimize daha fazla söz hakkı vermekle olur. Yaşı kadar olgun olmak, yaşına yakışır şekilde hareket etmek bir erdemdir. Ben Gaziantepli hemşerilerimin birbirleri ile daha içten dayanışma içinde olmalarını diliyorum. Biraz düşünürsek bu konuda da fark yaratmak hiç de zor değildir. 3- GAZİANTEPSPOR daha başarılı olmalıdır. Türkiye'nin 6.tıncı büyük şehri olan Gaziantep'in, adını taşıyan futbol takımının Süper ligde her yıl hedefi, ilk altı takım içinde olmak olmalıdır. Bakın Trabzonspor 40 yıldan beri ilk dört takım içinde olmaya gayret ediyor. Bursaspor iki yıl önce şampiyon oldu. GAZİANTEPSPOR da şampiyon olmalıdır. Bunun için her türlü imkana sahiptir. Ne eksikse giderilmesi, zamana bağlı olsa da, imkansız değildir. 4- Gaziantep mutfağı Türkiye'de ve dünyada ünlüdür. Fakat yemeğe ve içmeye ayrılan zamandan biraz vakit ayırarak sanata biraz daha fazla katkıda bulunmak ve 1950'li yıllarda "Güneyin Paris'i" denen Gaziantep'in, ününe ün katmak gerekir diye düşünüyorum. Örneğin lahmacun ve baklava yeme yarışmaları yerine, çeşitli sanat dallarında yarışmalar yapmak ve bilhassa beste yarışmaları öne çıkmalıdır. Gaziantepliler yeni bir organizasyona her zaman acele karar vermezler. Fakat karar verirlerse en iyisini yaparlar. Ben günün birinde en ünlü beste yarışmalarının Gaziantep'te olacağına inanıyorum. 5- Gaziantep'te eğitim her zaman ilk önceliklerden biri olmaya devam etmelidir. Lise mezunlarımız Üniversiteye giriş imtihanlarında, daha eski yıllardaki öğrencilerimizin başarısını tekrar yakalamalı, hatta daha da ileriye götürmelidirler. "Bilgi kuvvettir" demiş bir düşünür. Bilgi "başarıya ulaştıran reçetelerin toplamıdır" demiş bir başka düşünür. Bir başka filozof da "Bilgi her şeyi unuttuktan sonra akılda kalan şeydir" demiş. Demek ki aklımızda kalması gereken önemli bilgileri iyi öğrenmek ve başarı için onları unutmamak gerekiyor. Gaziantep'te eğitim konusunda 1950'li yıllardaki Gaziantep Lisesi tam bir örnek Lise idi. O yıllarda ben de Lisemizde Ortaokul ve Lise öğrencisi idim. O yıllarda İlkokul, Ortaokul ve Lise öğrencileri çok çalışkandı ve çok değerli ünlü öğretmenlerimiz vardı. Örneğin lisemizde, halen rahmetli olan ünlü Matematik hocamız Fazıl Arısoy vardı. Matematik dehası gibiydi. Bütün derslerimiz bizim için önemliydi (bu gün de önemlidir tabi). İsimlerini unutamadığımız değerli Lise öğretmenlerimizden diğer bazılarını hemen saymak istiyorum: Türkçe ( Adil Dai), Edebiyat (Celile Göğüş ) , Matematik ( Baki Nalbant), Cebir – Geometri (Şerefnüsa Bayram), Fizik (İlhan Çekem), Kimya (Kemal Bayram), Müzik (Ferit Ginol), Beden Eğitimi (Vakıf Arı), İngilizce (Latife Kafadar), İş Bilgisi ve Resim (Orhan Erek), Tarih (Cemile Koral-Hüseyin Bayaz), Biyoloji (Enver Kutluğ), Müdür (Ali Tekol), Müdür yardımcısı (Ali Bilen). Ve isimleri bu köşeye sığmayacak kadar çok olan, değerli öğretmenlerimiz vardı. Halen hayatta olan öğretmenlerimize uzun ömürler dilerim, vefat etmiş olanlara da nur içinde yatsınlar diyor, hepsini saygıyla anıyorum. Onlardan çok şey öğrendik. O yıllarda Gaziantep'in tüm Lise mezunları, tüm üniversiteleri kazanırdı. Bu günün yaşı ilerlemiş Gaziantepli mühendis, doktor, profesör, öğretmen, avukat, eczacı, diş hekimi ve müfettiş gibi mesleklerde olanların büyük bir bölümü o yılların lise öğrencileri idi. 1958-1959 yıllarında Gaziantep'te ünlü müzik hocamız Ferit Ginol başkanlığında Filarmoni Derneği vardı (tıpkı Viyana gibi). Eski körler okulunun olduğu yerde idi. Ben de bu dernekte hem keman bölümünde hem de koroda idim. Gaziantep'te 1959 yılı ilkbahar aylarında halkımıza çok başarılı bir de konser vermiştik ve çok beğenilmişti. Bu günün öğretmenleri de tabi çok değerlidir. Herhalde bazı öğrenciler daha az ders çalışıyor olabilir veya onlara gösterilen teşvikler az, sosyal faaliyetler yetersiz kalıyor, yemek, içmek, gezmek, eğlenmek, hep ön planda oluyor olabilir. Bunlar fark yaratarak aşılabilir. Az çalışan öğrencilere "Dün az çalıştınsa, bu gün çalış, yeter ki çalış, sana da çalışkan desinler" denebilir. Ben daha başarılı öğretim yılları, öğretmen ve öğrenciler açısından örnek alınırsa, kısa zamanda Gaziantep Lisesi mezunlarının Üniversiteye girişteki üstün başarıyı tekrar kazanacağına inanıyorum. Mutlu ve başarılı olmak, elimizde olan imkanları, gönlümüzde ve aklımızda olan güzellikleri, Yüce Allahın bize bahşetmiş olduğu yetenekleri, fark edebilmek, şükretmek ve çok çalışarak bu değerlerden yararlanabilmeyi bilmektir. Mutluluk ve başarı, gözlerimizdeki renk ve ışık, kollarımızdaki kuvvet, dizlerimizdeki derman, kalbimizdeki sevgidir. Farklı olanı fark edebilmek ve fark yaratıp, farkına varılabilir biri olabilmek, başarı ve mutluluk için önemli bir özelliktir. Kalın sağlıcakla değerli okurlarım.