Geçtiğimiz haftanın gündem maddelerinden birisi de ?et fiyatları? idi. Bütün hafta; ithalat yapılsın mı, yapılmasın mı tartışmalarını izledik. İthalat lafının çıkması ile birlikte, fiyatların bir miktar düştüğünü gördük. Bu yazıda, olaylara ekonomist gözlüğü ile bakmaya çalışacağız. Bilindiği gibi; Türkiye?de 1980 sonrası serbest ekonomi kuralları uygulanmaya çalışılıyor. Serbest ekonomi kurallarında fiyatlar, arz-talep dengesine göre kendiliğinden oluşur. Et fiyatları da bu kurala uygun olarak oluşuyor gibi gözükmekteydi. Ancak, öyle olmadığı görüldü. Talep, suni olarak Et Balık kurumu tarafından artırılınca, bu fırsattan istifade fiyatlar yukarı fırladı. Sistemde yıllardır ihmal edilen bir konu şimdi gün ışığına çıktı. Bu husus, ithalat yasağı idi. Serbest ekonomi düzeninde, ithalatı kısıtlarsanız, arzı da kısıtlamış olursunuz. Buradaki yanlış, ithalatın kısıtlanması idi. Globalleşen dünyada, neyin fiyatının, nerede, ne şekilde olduğunu izleme şansınız var. İnternet ve diğer iletişim araçları bu imkanları çok kolay sağlıyor. Durum böyle olunca; iç piyasada fiyatların yüksek olması sistemi zorlar. Sistemi çalıştırmak, emtianın yasal dolaşımını tam olarak sağlamakla olur. Aksi halde; illegal olaylar çoğalır. Sigara ve akaryakıt fiyatlarının dışa göre yüksek olmasının, bu ürünlerdeki kaçak giriş olayını artırdığı gibi. Et ithalatından önce sorgulanması gereken, iç piyasada ki gerçek arz miktarının yeterli olup olmadığıdır. Maalesef; bir çok konuda olduğu gibi, bu konuda da sağlıklı bilgi sahibi olması gerekenler, bu bilgiye sahip değil. Türkiye?nin canlı hayvan envanteri nedir ? Bu soruya sağlıklı bir cevap verebilen yok. Yapılması gereken; öncelikle bu envanteri çok kısa sürede sağlıklı olarak tesbit etmek, daha sonra da önümüzdeki yıllarda Türkiye?nin gerçek ihtiyacının ne olacağını saptamaktır. Elde edilecek sonuca göre de; canlı havyan sayısının rantabl olarak nasıl artırılabileceği planlanmalıdır. Üretici, bilinçsizce sübvanse edilmemeli, bilinçli olarak teşvik edilmelidir. Böyle yapılırsa, bir zamanlar canlı hayvan ve et ihraç eden Türkiye ithalatçı olmaktan çıkar, tekrar ihracatçı olur. Yazımızın başlangıç bölümünde anlatmak istediğimiz; her konuda ithalatın serbest bırakılması gerektiğini savunmak değildir. Sadece, kuralları eksik uygularsanız karşılaşılabilecek olayları belirtmektir. Güçlü ekonomiye ithalatı artırarak ulaşılmaz, aksine, ihracatı artırarak ulaşılır. O halde yapılması gereken, her konuda güçlü ihracatçı olabilmenin şartlarının oluşturulmasıdır. Üretim potansiyeli varsa, bunu rantabl hale getirmek gerekir. Et fiyatları güncel olduğu için konu buraya geldi. Türkiye?nin buna benzer başka proplemleri de var. Bunların da sorgulanması gerekir. Örneğin; Türkiye şekeri, dünya fiyatlarının yaklaşık üç katına yakın bir fiyattan tüketiyor. Şeker üretimi Devletin kontrolunda. İthalatı yasak. İsteseniz de, yurt dışından ucuz şeker getiremezsiniz. İç piyasa fiyatlarını düşüremezsiniz, çünkü, maliyeti yüksek. Şeker fabrikalarımız, 1930-1950 lerin teknolojisi ile üretim yapıyor. Bunların modernizesi ile de ilgilenen yok. Özelleştirme düşünülüyor ama, bu günkü şartlarda buda zor gözüküyor. Yirmi yıl önce, bir dergide yazdığımız makalemizde, özelleştirmeden önce iyileştirme yapılmalıdır diye yazmışız. Özelleştirmeye verdiğimiz önemin bir parçasını da iyileştirmeye versek, ülke ekonomisi çok daha farklı olur. Örneğin; Devlet Demir Yollarının elindeki potansiyel, sağlıklı bir şekilde iyileştirmeye kaydırılsa, bu kurum ekonomiye öyle büyük bir katkı sağlar ki. Bu konuyu da bir başka makalede anlatmak üzere iyi haftalar dilerim.