Ermenistan gençliğine ?Dağlık Karabağı biz aldık. Ağrıyı da siz alın? diyen Ermenistan devlet Başkanı Serj Sarkisyan, hatırlayacaksınız Türkiye?de ki ?Ermeniden çok Ermenici? kesilen zemberekli yazarları da kutlamıştı.
Dün itibariyle Karabağ da ki Ermeni mevzilerinden açılan ateş sonucu bir Azeri Astsubayı daha şehit düştü. Bu minvalde Yavuz Bülent Bakilerin ?Türkiye? gazetesinde yayınlanan 14 Mayıs 2011 tarihli yazısını fazlasıyla anlamlı bulduğum için köşeme taşıyorum. Yayılan bilgi kirliliğinden ve bir fırtına gibi estirilen anti-propaganda dolayısıyla kafasında tereddütler geçirenlere faydası olacaktır diye düşünüyorum.
Ermenistan Diaspora Bakanı Hranuş Hagopyan, İstanbul?da 15 Ermeni sanatkârına ödül verdi. Diaspora bir devletin, başka ülkelerde yaşayan vatandaşlarına verilen isim. Diasporaya mensup kişiler, hangi ülkede ve hangi makamda bulunurlarsa bulunsunlar, daima kendi vatanları, kendi devletleri için çalışırlar.
Anlaşılıyor ki, Ermenistan devleti, Türkiye?de yaşayan Ermeni vatandaşlarımızı, yeni kanlı tuzakların içine çekmek istiyor. Nitekim bu oyunun farkına varan bizim Ermeni cemaatinin önde gelen isimleri, derhal bir açıklama yaptılar: ?Biz, atalarımızın bin yıldır yaşadıkları topraklarda yaşıyoruz. Biz diaspora değiliz!? dediler. Ermeni asıllı Türk vatandaşı yazar Mıgırdıç Margosyan, alkışlayacağımız bir basiretle kanaatini ortaya koydu: ?Ermenistan?dan herhangi bir bakan olabilir, fakat ben, bir Diaspora Bakanının Türkiye?de olmasını arzu etmezdim. Ben, binlerce yıldır yaşadığım topraklarda yaşıyorum. Diaspora değilim. Bu yaşanan korkunç bir ironi? diyerek asaletini ortaya koydu.
Ermenistan Diaspora Bakanı, aralarında Garo Mafyan, Cenk Taşkan, ilk Ermeni kadın solistimiz olan Alis Manukyan gibi 15 Ermeni vatandaşımıza altın madalyalar taktı. Onlar da: ?Yüzyıllardır bu topraklarda yaşıyoruz. Ve bu topraklara olan borcumuzu ödemeye çalışıyoruz? dediler. İşte bunlar, bizim Ermenilerimizdir. Alkışlanacak bir basiret içerisindedirler.
Türk-Ermeni münasebetleri bir koca ciltte anlatılacak kadar uzun ve önemlidir. Geçmiş asırlarda, çok güzel günlerimiz yanında, çok kötü, çok kanlı günlerimiz de oldu. Ben, Türk-Ermeni münasebetlerini inceleyen bir kimse olarak yazıyorum: Keşke o 1915 yıllarını hiç yaşamasaydık. Fakat o kanlı günlerin müsebbibi kat?iyyen biz değiliz. Birinci Dünya Harbinin o en dehşetli günlerinde, ordularımız yedi cephede çarpışırken Ermeniler Rusların, İngilizlerin ve Fransızların oyunlarına gelerek Doğu Anadolu?da binlerce vatandaşımızı öldürmeselerdi, ordularımızı arkadan vurmasalardı, bir tek Ermeni?nin burnu bile kanamazdı. Ermeni Diaspora Bakanının ve Ermenistan devletinin bir parçacık aklı olsaydı düşüneceklerdi ve diyeceklerdi ki: ?Türklerle Ermeniler 1071 yılından 1915 yılına kadar dostça yaşadılar. Hatta Türkler, Osmanlı imparatorluğu devrinde iki Ermeni asıllı kişiyi sadrazam-başbakan yaptılar.
29 Ermeni?ye sivil paşalık, 12 Ermeni?ye bakanlık, 30 Ermeni?ye milletvekilliği, 7 Ermeni?ye Büyükelçilik, 11 Ermeni?ye Başkonsolosluk, 11 Ermeni?ye üniversite öğretim üyeliği veren bir devlet, aklını peynir ekmekle yese bile 1915 yılında 7 cephede çarpışırken, bir de içeride, bin yıldan beri birlikte yaşadığı Ermenilere karşı bir cephe açmaz. 1915 faciası neden oldu??
1912 Balkan Savaşlarında Türkiye?nin Dışişleri Bakanı Ermeni asıllı Gabriel Noradungyan idi. 1915 faciasında suçlu olan kat?iyyen biz değiliz. Ermeni devleti aklını başına toplasın.